Translation of "Valioso" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Valioso" in a sentence and their turkish translations:

Tan valioso

O kadar değerli

- Ella lleva puesto un valioso anillo.
- Ella lleva puesto un anillo valioso.

O, değerli bir yüzük takıyor.

El caballo también era valioso.

At da değerliydi.

Considero su consejo como valioso.

Ben onun tavsiyesini değerli olarak görüyorum.

Uno. Empezamos con un pensamiento valioso

İlk olarak; bazı değerli düşüncelerle başlıyoruz

Ella lleva puesto un valioso anillo.

O, değerli bir yüzük takıyor.

Entonces, ¿cómo elegir un trabajo valioso?,

Öyleyse kariyerinizde değerli olan şeyi nasıl yapabilirsiniz?

Pero esa desviación nos sacó tiempo valioso.

ama rotamızdan şaşmak zaman kaybetmemize neden oldu.

Nada es tan valioso como el amor.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.

Nuestros empleados son nuestro recurso más valioso.

Çalışanlarımız bizim en değerli varlıklarımızdır.

Para mí, tú eres alguien muy valioso.

Sen benim için kıymetli birisin.

Nada es más valioso que la salud.

Hiçbir şey sağlıktan daha değerli değildir.

Nuestros estudiantes son como nuestro recurso más valioso,

Öğrencilerimiz, en değerli kaynağımız

Elegiría la siguiente: "Hagan lo que es valioso".

işte seçeceğim şey: ''Değerli olan şeyi yap.''

Comenzando por el más valioso de todos: la vida.

hepsinin en önemlisi olan yaşam ile başlıyoruz.

Cada momento es muy valioso porque es muy breve.

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

El oro es el más valioso de todos los metales.

Altın diğer bütün metallerden daha değerlidir.

Creo que hacer algo valioso tiene, además, otros beneficios personales.

Bence değerli olan şeyi yapmanın birçok başka kişisel faydası da var.

Mi madre vendió todo lo que era valioso para ella.

Annem onun için değerli olan her şeyi sattı.

¿De verdad tenéis suficiente dinero para comprar un reloj tan valioso?

Böyle değerli bir saati satın almak için yeterli paran var mı?

- El marco mismo vale más que la pintura.
- El marco en si mismo es más valioso que el lienzo.

Çerçevenin kendisi resimden daha değerlidir.

Chris no pudo ocultar su tristeza cuando oyó que Beth no había sido capaz de encontrar su valioso reloj.

Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.