Translation of "Sirve" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Sirve" in a sentence and their turkish translations:

Cualquier papel sirve.

Herhangi bir kağıt işe yarar.

¿De qué sirve?

Fayda nedir?

No te sirve esconderte.

Kendini gizlemen işe yaramaz.

No sirve de nada aconsejarle.

Ona tavsiye bulunmanın bir anlamı yok.

¿De qué sirve esta cosa?

Bu şey ne içindir?

La sartén sirve para freír.

Bir tava kızartma için kullanılır.

Este restaurante sirve comidas sabrosas.

Bu restoran lezzetli yemekler servis eder.

El sartén sirve para freír.

Tava kızartma için kullanılır.

Llorar no sirve de nada.

Ağlamak işe yaramaz.

Sirve el café, por favor.

Kahve servis edin, lütfen.

Ese restaurante sirve comida excelente.

O restoran mükemmel yemekler sunuyor.

¿Para qué sirve esta máquina?

Bu makine neye yarıyor?

¿Para qué sirve el amor?

Aşk neye yarar?

Este hotel no sirve el almuerzo.

Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.

El almuerzo se sirve a mediodía.

Öğle yemeği öğle saatlerinde servis edilir.

Este libro no sirve para nada.

O kitap işe yaramaz.

Ese hotel sirve comida muy buena.

O otel çok iyi yemekler sunar.

La imagen mental nos sirve de referencia.

zihnimizdeki bu resmi, yapbozu oluşturmak için referans olarak kullanırız.

Sirve para lograr lo que te importa.

O sadece sizin için en önemli olan şeyi yapabilmenizi sağlar.

¿A qué hora se sirve la cena?

Akşam yemeği saat kaçta servis ediliyor?

No sirve de nada hablar con Tom.

Tom'la konuşmanın faydası yok.

Este par de zapatos no me sirve.

Bu ayakkabılar bana uymuyor.

¿Qué haces ahí sentado? ¡Sirve la champaña!

Ne orada öyle oturup duruyorsun? Şampanyaları döksene!

El desayuno se sirve a las siete.

Kahvaltı sabah yedide servis edilir.

Este tipo de libros no nos sirve.

Bu tür bir kitabın bize bir faydası yok.

Este remedio sirve contra dolores de cabeza.

Bu ilaç, baş ağrısına karşı hareket eder.

No sirve de nada discutir con ella.

- Onunla tartışmanın faydası yok.
- Onunla tartışmak işe yaramaz.

No sirve de nada que me pidas dinero.

Benden para istemenin faydası yok.

- ¿Esto para qué sirve?
- ¿Para qué vale esto?

Bu neye yarar?

¿Conoces un restaurante coreano que sirve comida sabrosa?

Lezzetli bir Kore restoranı biliyor musunuz?

- El proyector no sirve.
- El proyector no funciona.

Projektör çalışmıyor.

El primero que llega, el primero que se sirve.

İlk gelene ilk servis yapılır.

- No tiene caso quejarse.
- No sirve de nada quejarse.

- Şikâyet etmenin bir faydası yok.
- Şikayet etmenin faydası yok.

Se sirve la cena a las nueve y media.

Akşam yemeği saat dokuz otuzda servis edildi.

Yo pienso que no sirve de nada intentar convencerle.

Onu ikna etmeye çalışmanın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum.

Puede salvarnos. Sirve para cavar refugios o si hay avalancha.

Bu gerçekten sizi kurtarabilir. Sadece sığınak kazmak için değil, çığlar için de gerekli.

Llorar no sirve de nada. Nadie te va a oír.

Ağlamanın yararı yok. Hiç kimse seni duymaz.

No sirve de nada torturarle, él no va a confesar.

Ona işkence etmek anlamsız, o itiraf etmeyecek.

Si les sirve a los orangutanes, me servirá también a mí.

Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.

El dinero no siempre sirve de mucho en las relaciones humanas.

Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.

- Es inútil discutir con él.
- No sirve de nada discutir con él.

Onunla tartışmanın faydası yok.

- El otro no funciona.
- La otra no funciona.
- La otra no sirve.

Öbürü çalışmıyor.

- ¿Para qué sirve eso?
- ¿Para qué es eso?
- ¿Para qué vale eso?

O ne içindir?

¿De qué sirve llegar a tiempo si todos los demás llegan tarde?

Herkes geç gelirse zamanında gelmenin ne anlamı var?

Ese reloj no sirve para nada, es mejor tirarlo a la basura.

Şimdi bu saati kurtaracak hiçbir şey yok, onu atmak daha iyi.

- No tiene caso esperar.
- Esperar no sirve de nada.
- No tiene sentido esperar.

Beklemenin bir faydası yok.

- Es suficiente con eso.
- Eso valdrá.
- Con eso vale.
- Eso me vale.
- Eso me sirve.

- Kafi.
- Yetişir.

- ¿Realmente Tatoeba ayuda a los traductores?
- En la práctica, ¿Tatoeba realmente sirve para ayudar a los traductores?

Tatoeba gerçekten çevirmenlere yardımcı olur mu?

- ¿Qué haces con la ropa que ya no te sirve?
- ¿Qué haces con la ropa que ya no te vale?

Yıprandıkları zaman giysilerinle ne yaparsın?

Tom adora venir aquí desde que él pensó que este lugar sirve la única comida rápida que vale la pena comer.

Tom yemeye değer tek fast food hizmeti veren bu yeri düşündüğü için buraya gelmeyi seviyor.