Translation of "Multitud" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Multitud" in a sentence and their turkish translations:

- Él desapareció entre la multitud.
- Desapareció entre la multitud.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

- Había una gran multitud ahí.
- Ahí había una gran multitud.

Orada büyük bir kalabalık vardı.

Continua con la multitud.

Kalabalık ile birlikte gidin.

La multitud se tranquilizó.

Kalabalık sakinleşti.

La multitud sigue gritando.

Kalabalık hâlâ bağırıyor.

Una multitud esperaba verlo.

Bir kalabalık onu görmek için bekledi.

Una enorme multitud esperaba.

Muazzam bir insan kalabalığı bekledi.

- Los guardias dispersaron a la multitud.
- La Policía dispersó a la multitud.

Polisler kalabalığı dağıttı.

Juntos son una multitud intimidante.

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Se perdió entre la multitud.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

Estaba perdido entre la multitud.

Kalabalıkta kayboldum.

Quería satisfacer a la multitud.

O, kalabalığı memnun etmek istedi.

Él desapareció entre la multitud.

Kalabalıkta gözden kayboldu.

La multitud aclamaba al ganador.

Kalabalık kazananı alkışladı.

Una multitud se reunió alrededor.

Etrafta bir kalabalık toplandı.

La multitud aplaudió de nuevo.

Kalabalık yine alkışladı.

Lo perdí entre la multitud.

Kalabalıkta onu kaybettim.

Fueron arrollados por la multitud.

Onlar kalabalık tarafından çiğnendiler.

Dos son compañía, tres son multitud.

İki kişi ortaktır, fakat üç kişi kalabalıktır.

Se abrieron camino entre la multitud.

Onlar kalabalığın arasında kendilerine yol açtılar.

Encontraron a Tom entre la multitud.

Onlar kalabalıkta Tom'u buldular.

La multitud se está volviendo loca.

Kalabalık balatayı sıyırıyor.

Había una multitud en el parque.

Parkta bir insan topluluğu vardı.

La Policía dispersó a la multitud.

Polis kalabalığı dağıttı.

La multitud se precipitó hacia delante.

Kalabalık ileri fırladı.

Jamás había visto una multitud así.

Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.

La multitud aplaudió por varios minutos.

Kalabalık birkaç dakika alkışladı.

- Una gran multitud esperaba el discurso del presidente.
- Una gran multitud esperaba que el presidente hablara.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

La multitud se descontrola en la ciudad.

Çete, şehrin altını üstüne getiriyor.

Zambullirse en la multitud de automóviles Renault

Renault marka otomobilin kalabalığın arasına dalarak

El juego atrajo a una gran multitud.

Oyun iyi bir topluluk çekti.

Un murmuro se propagó entre la multitud.

Kalabalıktan bir homurtu yayıldı.

Una multitud se agrupó en esta calle.

Bir kalabalık bu caddeye toplandı.

Espera hasta que la multitud se disperse.

Kalabalık dağılıncaya kadar bekle.

Había una gran multitud en el parque.

Parkta büyük bir kalabalık vardı.

La multitud está haciéndose cada vez mayor.

Kalabalık gittikçe büyüyor.

A la multitud le encantó el concierto.

Kalabalık konseri sevdi.

La multitud se congregó alrededor del orador.

Kalabalık, konuşmacının etrafında toplandı.

Se me ocurren una multitud de ideas.

Pek çok fikrim var.

Y también atraen a una multitud de invertebrados.

ayrıca omurgasızları da çekiyorlar.

El campeón fue recibido por una enorme multitud.

Şampiyon büyük kalabalıklar tarafından karşılandı.

El partido de fútbol atrajo una gran multitud.

Futbol oyunu büyük bir kalabalığı cezbetti.

La multitud chilló cuando él marcó un gol.

O, bir gol attığında, kalabalık bağırdı.

Perdimos de vista a Jack entre la multitud.

Kalabalıkta Jack'in görüntüsünü kaybettik.

Hay una multitud de mujeres alrededor de Tom.

Tom'un etrafında bir kadın topluluğu var.

La multitud se lanzó hacia dentro del auditorio.

Kalabalık oditoryuma akın etti.

Se reunió una multitud para observar la pelea.

Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı.

Lo puedo reconocer incluso de entre una multitud.

- Onu bir kalabalığın içinde tanıyabilirim.
- Onu bir kalabalıkta bile tanıyabilirim.

Perdimos de vista a Jim entre la multitud.

Biz kalabalıkta Jim'i gözden kaybettik.

Uno no debería seguir siempre a la multitud.

Her zaman topluluğu izlememelisin.

Luego dividimos a la multitud en grupos de cinco,

Sonra kalabalığı beşer kişilik gruplara ayırdık

Vi a un viejo amigo mío entre la multitud.

Kalabalıkta eski bir arkadaşımı gördüm.

Él se dio paso a través de la multitud.

Kalabalığa karışıp gitti.

Tom y María se abrieron paso entre la multitud.

Tom ve Mary kalabalığın içinden geçtiler.

Oí a alguien decir mi nombre en la multitud.

Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.

Los otros policías empezaron a disparar contra la multitud.

Diğer polisler kalabalığa ateş etmeye başladı.

Tom se hizo paso a través de la multitud.

Tom kalabalığın arasından ilerledi.

Lo perdimos de vista en medio de la multitud.

Kalabalıkta onu kaybettik.

Él perdió de vista a su amigo entre la multitud.

Kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

- Me sé multitud de canciones.
- Conozco un montón de canciones.

Ben çok şarkı biliyorum.

Una gran multitud se reunió en el lugar del incendio.

Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.

Y eran tanto para la gente que estaba en la multitud

hem de en önemlisi dışlananlar için

Primero abrió fuego a la tribuna y luego a la multitud

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

Una niña se acercó al rey en medio de la multitud.

Bir kız kalabalığın arasından krala yaklaştı.

Había una multitud de estudiantes esperando en frente de la biblioteca.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

En el concierto había una multitud mayor a la que habíamos anticipado.

Konserde umduğumuzdan daha büyük bir kalabalık vardı.

La multitud se salió de control y pasó por sobre la cerca.

Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti.

Tras el accidente, la policía le dijo a la multitud que se alejaran.

Kazanın ardından polis kalabalığa geri durmasını söyledi.

Tom atrajo a una multitud de niños tan pronto como comenzó a tocar sus bongos.

Tom bongosunu çalmaya başlar başlamaz çocuklardan oluşan bir kalabalığı çekti.

El príncipe y la princesa se abrieron camino a través de la multitud que les vitoreaba.

Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın içinden geçtiler.

- La gente estaba apiñada para ver el desfile.
- Una multitud de personas se reunieron para ver el desfile.

Bir insan kalabalığı, geçit resmini izlemek için toplandı.

El carácter obligatorio de la escolaridad es rara vez analizado en la multitud de trabajos dedicados al estudio de las varias maneras de desarrollar en los niños el deseo de aprender.

Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.