Translation of "Lástima" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Lástima" in a sentence and their turkish translations:

Lástima.

Çok kötü.

- ¡Qué pena!
- Qué lástima.
- Qué pena.
- Lástima.

- Yazık.
- Ne yazık!

Lástima, solo digo

yazıklar olsun diyorum sadece

- ¡Qué pena!
- ¡Qué lástima!
- ¡Qué vergüenza!
- Lástima.
- ¡Qué oso!

Ne ayıp!

Nunca confundas lástima con amor.

Sevgi ile merhameti asla karıştırmayın.

- Lástima.
- Esto es un bajón.

Ne acı.

Ella tuvo lástima por él.

O ona acıdı.

Qué lástima que murió tan joven.

Ne yazık ki o çok genç öldü.

- Eso es una lástima.
- Qué malo.

- Bu çok kötü.
- Ne yazık!
- Vah vah!

¡Qué lástima que no pueda venir!

- Ne yazık ki o gelemiyor.
- Ne yazık ki o gelemez!

- ¿Sabes una cosa? - ¿Sabes una--? Es una lástima, una lástima que están perdiendo el Uruguay.

Ve biliyor musun? Çok yazık... Uruguay'ı kaybediyor olmaları çok yazık.

¡Lástima! No vino ningún hada de género,

Şansıma küseyim ki o peri hiç gelmedi

No pudimos evitar sentir lástima por ella.

Onun için üzülmemek elimizde değildi.

Es una lástima que no puedas venir.

- Gelememen çok kötü.
- Ne yazık, gelemiyorsun.

Es una lástima que no lo sepas.

Onu bilmemen üzücü.

No pudo evitar sentir lástima por él.

Onun için üzülmemek elinde değildi.

Tom dijo que sentía lástima por Mary.

Tom, Mary için üzüldüğünü söyledi.

Tom no quiere la lástima de Mary.

Tom, Mary'nin merhametini istemez.

La oposición, la ridiculización y hasta la lástima

yaralı ve güvensiz hissetmek yerine

No puedo evitar sentir lástima por esa chica.

Kız için üzülmemek elimde değil.

No me digas que sientes lástima de mí.

Bana kendini benim için üzgün hissettiğini söyleme.

Tom no podía evitar sentir lástima por Mary.

Mary için üzülmemek Tom'un elinde değildi.

Sentí lástima por ella cuando oí su historia.

Ben onun hikayesini duyduğumda onun için üzüldüm.

Es una lástima que el cantante murió tan joven.

Çok yazık, şarkıcı çok genç yaşta öldü.

Es una lástima que yo no tenga que adelgazar.

Ne yazık, zayıflamaya ihtiyacım yok.

Es una lástima que no puedas viajar con nosotros.

Ne yazık ki bizimle seyahat edemezsiniz.

Qué lástima que Andrea se haya ido tan pronto.

Andrea'nın bunu erken bırakması ne ayıp.

Es una enorme lástima que tu esposa no pudiera venir.

Karının gelememesi berbat bir utanç.

Es una lástima que Mary no tenga sentido del humor.

Ne yazık ki Mary mizah duygusuna sahip değil.

¡Qué lástima! Era un buen profesor. Que descanse en paz.

Ne yazık! O iyi bir profesördü. Huzur içinde yatsın.

Es una lástima que no pueda venir a la fiesta.

Onun partiye gelememesi çok kötü.

Maltratado por su dueño, este perro inspiraba lástima cuando se le miraba.

Sahibi tarafından kötü muameleye maruz kalan köpeği insan görünce yüreği burkuluyor.

- Es una pena que no puedas venir.
- Es una lástima que no puedas venir.

Ne yazık ki gelemezsin.

- ¡Qué pena que no tenga un jardín!
- ¡Qué lástima que yo no tenga jardín!

- Bir bahçemin olmaması ne yazık.
- Ne yazık ki bir bahçem yok.

El obispo sintió lástima por los inmigrantes que fueron abandonados, y les brindó ayuda.

Piskopos terk edilen göçmenlere acıdı ve onlara yardım etti.

- Es una pena que Tomás no pueda venir.
- Es una lástima que Tomás no pueda venir.

Ne yazık ki Tom gelemeyecek.