Translation of "Haberme" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Haberme" in a sentence and their turkish translations:

- Deberías haberme escuchado.
- Debiste haberme escuchado.

Beni dinlemeliydin.

Puede haberme mentido.

O bana yalan söylemiş olabilir.

Podrías haberme preguntado.

Bana sorabilirdin.

¿Recuerdas haberme visto antes?

Beni daha önce gördüğünü hatırlıyor musun?

Debería haberme ido antes.

Daha önce yola çıkmalıydım.

Deberías haberme dejado ayudarte.

Sana yardım etmeme izin vermeliydin.

Debo de haberme desmayado.

Kendimden geçmiş olmalıyım.

No deberías haberme mentido.

Bana yalan söylememeliydin.

Gracias por haberme escuchado.

Beni sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim.

No debiste haberme abandonado.

Beni terk etmemeliydin.

¡Nunca debería haberme casado!

Asla evlenmemeliydim.

- Tú debiste de haberme contado la verdad.
- Deberías haberme contado la verdad.

Bana gerçeği söylemeliydin.

Debo de haberme expresado mal.

Ben kendimi kötü bir şekilde ifade etmiş olmalıyım.

Lamento haberme perdido el discurso.

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

Muchas gracias por haberme invitado.

Beni davet ettiğin için çok çok teşekkür ederim.

Debo haberme cogido un resfriado.

- Soğuk almış olmalıyım.
- Üşütmüş olmalıyım.

Debo de haberme quedado dormido

Uyuyakalmış olmalıyım.

Debería haberme quedado en casa.

Evde kalmalıydım.

Debo de haberme quedado dormido.

Uyuyakalmış olmalıyım.

Le agradecí por haberme ayudado.

Bana yardım ettiği için ona teşekkür ettim.

Debería haberme traído el ordenador.

Keşke bilgisayarımı getirseydim.

Debería haberme quedado con Tom.

Tom'la birlikte kalmalıydım.

No tendrías que haberme votado.

Bana oy vermemeliydin.

Debería haberme puesto un abrigo.

Bir ceket giymeliydim.

- Deberías haberme dicho que no sabes nadar.
- Deberían haberme dicho que no saben nadar.
- Deberíais haberme dicho que no sabéis nadar.

Yüzemediğini bana söylemeliydin.

Debes haberme confundido con alguien más.

Beni biriyle karıştırmış olmalısınız.

Gracias por haberme invitado a cenar.

Beni akşam yemeğine davet ettiğiniz için teşekkür ederim.

Recuerdo haberme leído antes esta novela.

Bu romanı daha önce okuduğumu hatırlıyorum.

No debería haberme acostado con ella.

Onunla yatmamalıydım.

Podrías haberme hablado de esto antes.

Bana bu konudan daha önce bahsedebilirdin.

Sabía que debería haberme casado contigo.

Seninle evlenmem gerektiğini biliyordum.

Debiste haberme dicho que necesitabas dinero.

Paraya ihtiyacın olduğunu bana söylemeliydin.

Debería haberme quedado en la cama.

Yatakta kalmalıydım.

No debí haberme levantado tan temprano.

O kadar erken kalkmamalıydım.

- No debería haberme acostado tarde ayer.
- No debí haberme ido a la cama tan tarde, ayer.

Dün geç yatmamalıydım.

- No debí haberme quedado despierto toda la noche.
- No debería haberme quedado despierto toda la noche.

Gece geç saatlere kadar uyanık kalmamalıydım.

Bendito seas por no haberme hecho mujer.

Bir kadın olmadığım için şükrediyorum.

Debería haberme dejado la cámara en casa.

Kameramı evde bırakmalıydım.

Lamento haberme pasado tanto tiempo sin escribirte.

Böyle uzun bir süre sana yazmadığım için üzgünüm.

Podrías haberme matado, pero no lo hiciste.

Beni öldürebilirdin ama öldürmedin.

- No debí meterme.
- No debería haberme involucrado.

Dahil olmamalıydım.

- No debí haberme tomado esa última botella de cerveza.
- No debería haberme bebido la última botella de cerveza.

Son şişe birayı içmemeliydim.

- Puede que me haya mentido.
- Puede haberme mentido.

O bana yalan söylemiş olabilir.

Eres muy amable por haberme mostrado el camino.

Bana yolu gösterdiğin için çok naziksin.

Tom podría haberme dado consejo si hubiera querido.

Eğer isteseydi Tom bana biraz nasihat verebilirdi.

Debiste haberme dicho que querías que yo viniera solo.

Sen bana yalnız gelmek istediğini söylemeliydin.

- ¡Quería haberme casado con ella!
- Quería casarme con ella.

Onunla evlenmek istedim.

Tom debería haberme dejado hacer lo que yo quería.

Tom yapmak istediğimi yapmama izin vermeliydi.

Pensé que te habían matado. Me alegro de haberme equivocado.

Senin öldürüldüğünü düşündüm. Yanıldığıma memnun oldum.

Muchas gracias por haberme invitado a cenar la otra noche.

Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.

No debí haberme comido la bolsa entera de papas fritas.

- Bir torba patates kızartmasının hepsini yememeliydim.
- Patates çipsinin tüm torbasını yememeliydim.

No debí haberme ido a la cama tan tarde, ayer.

Dün yatağa bu kadar geç gitmemeliydim.

Esta mañana, partí hacia la escuela sin haberme lavado la cara.

Bu sabah yüzümü yıkamadan okula gittim.

- Desearía haberme traído un paraguas.
- Ojalá me hubiese traído un paraguas.

Keşke bir şemsiye satın alsaydım.

- Recuerdo haberlo conocido en París.
- Recuerdo haberme encontrado con él en París.

Paris'te onunla görüştüğümü hatırlıyorum.

Le vi cuando volvía a casa, aunque él fingió no haberme visto.

Eve gelirken onu gördüm fakat o beni görmemiş gibi davrandı.

- Tom podía hacerme mucho más daño.
- Tom podía haberme hecho más daño.

Tom bana daha kötü zarar verebilirdi.

No debí haberme ido caminando a casa yo solo por la noche.

Tek başıma gece geç saatlerde eve yürümemeliydim.

Podría haberme quedado un poco más, pero me estaba cansando, así que decidí irme.

Ben biraz daha kalabilirdim ama yoruluyordum bu yüzden gitmeye karar verdim.

- Ella me pidió perdón por haberme pisado el pie.
- Ella se disculpó conmigo por haber pisado mi pie.

O, ayağıma bastığı için benden özür diledi.

- Me alegro de que me haya topado contigo aquí.
- Me alegra haberte encontrado acá.
- Me alegro de haberme topado contigo aquí.

Sana burada rastladığım için mutluyum.

- Mejor me hubieras contado la historia entera.
- Tenías que haberme contado la historia completa.
- Me tenías que haber contado la historia completa.

Bütün hikayeyi bana anlatsan iyi olur.