Translation of "Ganar" in Turkish

0.030 sec.

Examples of using "Ganar" in a sentence and their turkish translations:

- Quiero ganar.
- ¡Quiero ganar!
- ¡Queremos ganar!

Kazanmak istiyorum.

Deberíamos ganar.

Biz kazanmalıyız.

Adoro ganar.

Ben kazanmayı seviyorum.

Necesitamos ganar.

- Kazanmalıyız.
- Kazanmamız gerekiyor.

Quiero ganar.

Kazanmak istiyorum.

Espero ganar.

Ben kazanmayı umuyorum.

Podemos ganar.

Biz kazanabiliriz.

No esperaban ganar.

Çünkü kazanmayı beklemiyordun.

Tengo que ganar.

Kazanmak zorundayım.

No podemos ganar.

Kazanamayız.

¿No quieres ganar?

Kazanmak istemez misin?

Quiero ganar tiempo.

Ben zaman kazanmak istiyorum.

Todavía queremos ganar.

Biz hâlâ kazanmak istiyoruz.

Solo queríamos ganar.

Biz sadece kazanmak istedik.

Les dejamos ganar.

Biz onları kazandırdık.

Tenemos que ganar.

Kazanmalıyız.

No suelo ganar.

Ben çok sık kazanmam.

No espero ganar.

Kazanmayı beklemiyorum.

- No hay manera de ganar.
- No hay forma de ganar.

Kazanmanın yolu yok.

- Yo dejo a Tom ganar.
- Yo dejé a Tom ganar.

Tom'un kazanmasına izin verdim.

Puedes o no ganar.

Kazanabilirsin ya da kazanamayabilirsin.

Me gusta ganar premios.

Ödül kazanmayı severim.

No puedes ganar siempre.

Her zaman kazanamazsın.

¿Cuánto dinero quieres ganar?

Ne kadar para kazanmak istersin?

Nuestro equipo puede ganar.

Takımımız kazanabilir.

Realmente no esperaba ganar.

Ben gerçekten kazanmayı beklemiyordum.

Podemos ganar esta guerra.

- Bu savaşı kazanabiliriz.
- Biz bu savaşı kazanabiliriz.

Tom va a ganar.

Tom kazanacak.

Yo te dejo ganar.

Kazanmana izin verdim.

Ni siquiera quieres ganar.

Kazanmak istemiyorsun bile.

Es muy difícil ganar.

Bunu kazanmak çok zor.

Tomás no puede ganar.

Tom kazanamaz.

Puedo ganar esta vez.

Bu kez kazanabilirim.

No vamos a ganar.

Kazanmayacağız.

¿De verdad quieres ganar?

Gerçekten kazanmak istiyor musun?

¡Realmente podemos ganar esto!

Biz bunu gerçekten kazanabiliriz!

Ellos querían ganar dinero.

Onlar para kazanmak istiyorlardı.

Quiero ganar más dinero.

Daha fazla para kazanmak istiyorum.

Claro que queremos ganar.

Elbette kazanmak istiyoruz.

- Ella sólo piensa en ganar dinero.
- Ella solo piensa en ganar dinero.
- Ella no piensa en nada más que en ganar dinero.
- No piensa en nada que no sea ganar dinero.
- Solo piensa en ganar dinero.

- Sadece para kazanmayı düşünüyor.
- Para kazanmaktan başka bir şey düşünmez.

No quieren ganar dinero acostados

istedikleri yatarak para kazanmak değil

Si tengo suerte, podría ganar.

Şanslıysam kazanabilirim.

No quería ganar en realidad.

Gerçekten kazanmak istemedim.

Espera ganar, y yo también.

O kazanacağını umuyor ve ben de.

Pensé que íbamos a ganar.

Kazanacağımızı düşünmüştüm.

Entendió que no podría ganar.

O, kazanamayacağını anladı.

Logré ganar el primer premio.

Birincilik ödülünü kazanabildim.

Quiero ganar por una vez.

Bir kez kazanmak istiyorum.

Con suerte, vamos a ganar.

İnşallah kazanacağız.

Ganar no lo es todo.

Kazanmak her şey değildir.

Solo piensa en ganar dinero.

Sadece para kazanmayı düşünüyor.

¿Cómo hago para ganar peso?

Nasıl kilo alırım?

Debemos ganar a toda costa.

Ne pahasına olursa olsun kazanmalıyız.

Tenemos todas las de ganar.

Kazanmak için her şeye sahibiz.

Creo que Tom podrá ganar.

Sanırım Tom kazanabilecek.

¿Crees que Tom podría ganar?

Sence Tom kazanabilir mi?

Tom sabe que puede ganar.

Tom kazanabileceğini biliyor.

He vuelto a ganar peso.

Yine kilo aldım.

Hay tres formas de ganar.

Kazanmanın üç yolu var.

No les estoy diciendo cómo ganar debates por el hecho de ganar debates.

Sırf kazanmış olmak için bir tartışmayı nasıl kazanacağınızdan bahsetmiyorum.

Felicidades por ganar un campeonato nacional.

Ulusal bir şampiyonluk kazandığın için tebrikler.

En ganar un Emmy como protagonista.

12 yıl geçti.

Estábamos seguros de ganar el juego.

Oyunu kazanacağımızdan emindik.

Tom esperaba ganar el primer premio.

Tom'un umudu birincilik ödülünü kazanmaktı.

Hicieron de todo para ganar dinero.

Para kazanmak için her şeyi yaptılar.

Trabajaba mucho para ganar mucho dinero.

Çok para kazanmak için çok çalıştı.

No puedes dejar ganar a Tom.

Tom'un kazanmasına izin veremezsin.

¿Quieres ganar algo de dinero hoy?

Bugün biraz para kazanmak ister misin?

Para ganar tiempo viajamos en avión.

Zaman kazanmak için uçağa bindik.

Podría ganar con algo de suerte.

Biraz şansla kazanabilirim.

Bill va a ganar, ¿no cierto?

Bill kazanacak, değil mi?

Tom sabe que no puede ganar.

Tom kazanamayacağını biliyor.

¿Te gustaría ganar un dinero extra?

Biraz ekstra para kazanmak ister misin?

Tom debería ganar esta carrera, creo.

Tom'un bu yarışı kazanması gerekir, sanırım.

Tom no cree que pueda ganar.

Tom kazanabileceğini sanmıyor.

Uno no puede ganar mucho dinero.

Biri çok fazla para kazanamaz.

Puedo ganar. De eso estoy seguro.

Ben kazanabilirim. Bundan eminim.

¿Quieres ganar algo de dinero extra?

Biraz ekstra para kazanmak ister misin?

Ojalá supiera cómo ganar más dinero.

Keşke nasıl daha fazla para kazanabileceğimi bilseydim.

Él sabía que no podía ganar.

O kazanamayacağını biliyordu.

Tom no esperaba ganar la carrera.

Tom yarışı kazanmayı beklemiyordu.

No teníamos ninguna oportunidad de ganar.

Kazanma şansımız yoktu.

Era fácil de ganar para Tom

Tom'un kazanması kolaydı.

- ¿Sinceramente piensas ganar?
- ¿Realmente piensas vencer?

Gerçekten kazanmayı mı bekliyorsun?

- No puedo ganar a Tom al ajedrez.
- Soy incapaz de ganar a Tom al ajedrez.

Tom'u satrançta yenemem.

- Ella solo piensa en ganar dinero.
- Ella no piensa en nada más que en ganar dinero.
- No piensa en nada que no sea ganar dinero.

Para kazanmaktan başka bir şey düşünmez.

- Ella solo piensa en ganar dinero.
- Ella no piensa en nada más que en ganar dinero.

Para kazanmaktan başka bir şey düşünmez.

Dicen que Trump es imposible de ganar

Trump'ın kazanmasının imkansız olduğunu söylüyorlar

Tuvimos la suerte de ganar la batalla.

şanslıydık savaşı kazandık