Translation of "Esfuerzo" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Esfuerzo" in a sentence and their turkish translations:

Es un esfuerzo humano.

Bir insan çabası.

Fue un esfuerzo colectivo.

Kitlesel bir çabaydı.

Su esfuerzo dará fruto.

Onun çabası meyve verecek.

Gracias por el esfuerzo.

Emeğine sağlık.

Tu esfuerzo merece elogio.

- Çaban övgüyü hak ediyor.
- Gayretin övgüye şayan.

Pero con mi esfuerzo

ama çabalarım sayesinde

Que con tanto esfuerzo mantenemos,

bu pozitif görüntü üzerinde çalışmak yerine,

Nada puede ocurrir sin esfuerzo.

Hiç kimse tahammülsüz başarılı olamaz.

Nada se consigue sin esfuerzo.

Çaba olmaksızın hiçbir şey tamamlanmaz.

Sin esfuerzo, nada es posible.

Çaba sarf etmeden hiçbir şey mümkün değildir.

Tom hace su mejor esfuerzo.

Tom elinden geleni yapıyor.

Todo esfuerzo merece una recompensa.

Her çaba ödülü hak ediyor.

Él hizo su mejor esfuerzo.

O, elinden geleni yapacaktır.

¡Thomas, pon algo de esfuerzo!

Thomas, biraz gayret et!

Haz un esfuerzo de fe.

Gözünü karart.

Al embarcarse en un esfuerzo desafiante

gerçekten inandığımız bir amacı ilerleten

Siempre debemos hacer nuestro mejor esfuerzo.

Biz her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız.

Con un poco más de esfuerzo.

Biraz daha çabayla.

Sin esfuerzo no se consigue nada.

Zahmet yoksa kazanç da yok.

Haré mi mejor esfuerzo para terminarlo.

Onu bitirmek için elimden geleni yapacağım.

Estar en buena forma requiere esfuerzo.

Formda olmak çaba gerektirir.

Tom siempre hace su mejor esfuerzo.

Tom her zaman elinden geleni yapar.

Porque el esfuerzo que pusimos fue inmenso.

çünkü bunda çok emeğimiz vardı.

Hagan un esfuerzo por compartir con alguien

Normalde siyasi konulara girmediğiniz

El éxito es fruto de tu esfuerzo.

Başarı çabalarının sonucudur.

Es importante que hagan su mejor esfuerzo.

Onların ellerinden geleni yapması önemlidir.

Con esfuerzo, se puede realizar cualquier cosa.

Çaba gösterilerek her şey yerine getirilebilir.

Hice un esfuerzo para terminar mi trabajo.

İşimi bitirmek için gayret ettim.

Esta tarea se puede realizar sin esfuerzo.

Bu görev zahmetsizce tamamlanabilir.

Último esfuerzo. Debemos llevarla a la aldea, vamos. 

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

Pero es mucho esfuerzo hacerlo. Bien, ¿qué haremos?

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

Vale la pena el esfuerzo por el futuro.

Gelecek buna değer.

De hecho, hay una satisfacción en el esfuerzo

Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı

Y si este esfuerzo es un completo éxito,

Eğer bu çaba tamamen başarılı olursa

Nadie tiene éxito en el mundo sin esfuerzo.

Hiç kimse çaba olmadan dünyada başarılı olmaz.

Deberías hacer un esfuerzo en dejar de fumar.

Sigarayı bırakmak için gayret etmelisin.

Tu esfuerzo será recompensado en el largo juego.

Çabanız uzun vadede ödüllendirilecektir.

Si haces el esfuerzo, puedes mejorar tu inglés.

Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.

Este es un esfuerzo que vale la pena.

Bu değerli bir çaba.

Amy hizo un esfuerzo por ponerse de pie.

Amy ayağa kalkmak için çaba sarf etti.

Haré el esfuerzo de levantarme temprano cada mañana.

Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.

Ella escribió el libro con muy poco esfuerzo.

Çok az bir gayretle kitabı yazdı.

- No soy muy sociable, pero intento hacer un esfuerzo.
- No soy muy sociable pero trato de hacer un esfuerzo.

Ben çok da sosyal değilim ama çaba sarf etmeye çalışıyorum.

Para liderar el esfuerzo por recuperarnos de la deuda.

borç tahsilatı çalışmalarına öncülük etmesi için işe aldım.

Pero incluso si este esfuerzo no es totalmente exitoso,

Ancak bu çaba tamamen başarılı olmasa bile,

- Debes dar lo mejor.
- Debes dar tu mejor esfuerzo.

Elinizden geleni yapmalısınız.

Con sólo un poco más de esfuerzo, hubiéramos triunfado.

Sadece biraz daha çaba sarf etse başarırdı.

Ella hizo un gran esfuerzo por aprobar el examen.

O, sınavı geçmek için çok çabaladı.

La investigación demanda mucha energía, pero vale el esfuerzo.

Araştırma çok enerji gerektirir ama bu, çabaya değer.

El profesor me elogió por estudiar con mucho esfuerzo.

Öğretmen çok çalıştığım için beni övdü.

El éxito depende más que nada en el esfuerzo.

Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

Es el resultado del esfuerzo humano gobernado por una idea,

İlerleme, bik fikrin yön verdiği insan çabalarının sonucu,

Deberíamos hacer nuestro mayor esfuerzo por lograr la paz mundial.

Dünya barışını kurmak için elimizden geleni yapmalıyız.

Tienes que hacer un esfuerzo y llevarte bien con todos.

Herkesle geçinmek için çaba göstermelisin.

Aunque hagas un gran esfuerzo, no serás capaz de conseguirlo.

Çok çalışsanız bile bunu başaramayacaksınız.

Tras años de frustraciones, finalmente mi esfuerzo ha dado frutos.

Yıllar süren hüsranlardan sonra, nihayet çabalarım meyve verdi.

Él está haciendo un gran esfuerzo para dejar de fumar.

Sigarayı bırakmak için çok gayret ediyor.

Yo haré cada esfuerzo posible para cumplir con su solicitud.

Ben isteğinizi karşılamak için mümkün olan her türlü çabayı yapacağım.

El embarazo conlleva un esfuerzo biológico muy grande en nuestro cuerpo.

Hamileliliğin vücudumuzda büyük bir biyolojik götürüsü olur.

Lo importante es si uno hace su mejor esfuerzo o no.

Önemli olan elinden geleni yapıp yapmadığındır.

Lo único que tienes que hacer es dar tu mejor esfuerzo.

Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.

No puedo ofrecer nada aparte de sangre, esfuerzo, sudor y lágrimas.

Kan, çaba, gözyaşı ve terden başka verebilecek hiçbir şeyim yok.

Tom no hizo un gran esfuerzo para descubrir qué estaba mal.

Tom neyin yanlış olduğunu bulmak için çok çalışmadı.

Dediqué mi tiempo y esfuerzo a algo que realmente me interesaba

Bunun için zamanımı ayırdım, çok çaba sarfettim

Ella hizo su mejor esfuerzo para no pensar nunca en él.

O, onu asla düşünmemek için elinden geleni yaptı.

Recorriera sin esfuerzo alguno su camino con un escenario épico de fondo.

hiç yorulmadan yolunu bulduğu efsanevi bir manzara değildi.

Pero el esfuerzo principal de guerra romano es en su tierra natal.

Ancak Roma'nın asıl odak noktası kendi topraklarında.

Aun los buenos amigos deben hacer un esfuerzo para mantener su amistad.

Yakın arkadaşların bile arkaşlıklarını devam ettirebilmek için gayret göstermeleri gerekir.

Jeff y Mia están haciendo un último esfuerzo para evitar el divorcio.

Jeff ve Mia boşanmayı önlemek için son bir çaba sarf ediyorlar.

- Me esfuerzo en ser atento.
- Hago lo que puedo por mostrarme atento.

Saygılı olmak için elimden geleni yapıyorum.

- Me doy cuenta del esfuerzo que has invertido en este proyecto, y realmente lo aprecio.
- Me doy cuenta del esfuerzo que han puesto en este proyecto y realmente lo aprecio.

- Bu projeye kattığın çabanın farkındayım ve bunu gerçekten takdir ediyorum.
- Bu proje için sarf ettiğin çabanın farkındayım ve bunu takdir ediyorum.

Para hacer un seguimiento de las ganancias ganadas con tanto esfuerzo, estalló de ira:

zor kazandıkları kazançlarını takip etmek için göndermeyeceği söylendiğinde öfkeyle patladı:

- Haré mi mejor esfuerzo por no molestar tu estudio.
- Haré lo mejor para no molestar tu estudio.

- Çalışmanı bölmemek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.
- Çalışmanı rahatsız etmemek için elimden geleni yapacağım.

- Quien algo quiere, algo le cuesta.
- Sin esfuerzo no se consigue nada.
- El que no arriesga nada, no gana nada.

- Emek yoksa yemek de yok.
- Zahmet yoksa kazanç da yok.
- Emek olmadan yemek olmaz.

Al fin y al cabo, la "feminidad" es algo con lo que la mujer está investida naturalmente, no hace falta ningún esfuerzo para enseñarlo, y es de una calidad tal que incluso si uno fuera a hacer intentos conscientes de ocultarlo no conduciría a nada.

Sonuçta, "kadınsılık" bir kadının doğuştan sahip olduğu bir şey, göstermek için bir çaba sarf etmesine gerek yok ve öyle de bir özellik ki bilinçli olarak saklanmaya çalışılsa bile boşa çıkardı.

Toda persona, como miembro de la sociedad, tiene derecho a la seguridad social, y a obtener, mediante el esfuerzo nacional y la cooperación internacional, habida cuenta de la organización y los recursos de cada Estado, la satisfacción de los derechos económicos, sociales y culturales, indispensables a su dignidad y al libre desarrollo de su personalidad.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.