Translation of "Humano" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Humano" in a sentence and their turkish translations:

Como humano

tıpkı insan gibi

Eres humano.

Sen bir insansın.

- Soy un humano.
- Soy un ser humano.

Ben bir insanım.

Nuestro ser humano.

- bizim insanımızı -

El espíritu humano...

insani değerler --

Yo soy humano.

Ben insanım.

Él es humano.

O, insandır.

Errar es humano.

Yanılmak insana mahsustur.

Solo soy humano.

Ben sadece insanım.

Es un esfuerzo humano.

Bir insan çabası.

Únanse al "Equipo humano".

İnsan Ekibine katılın.

Asesino humano contrabandista ladrón

insan öldüren kaçakçı soyguncu

Desafortunadamente humano otra vez

yine insan malesef

Como un ser humano

insanoğlu olarak

Errar es humano; perdonar, divino.

Hata yapmak insanidir, affetmek tanrısal.

El gato no es humano.

Kedi insan değildir.

El ser humano es pecador.

İnsanlar günahkardırlar.

Errar es humano. Culpar a otra persona de tus errores es todavía más humano.

Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.

Considerados basados en un error humano,

düşünülen ilaç verme hataları diyelim,

Bien, estoy en el "Equipo humano".

Tamam, ben ''İnsan Ekibi''ndeyim.

Es inaudible para el oído humano.

İnsanlar bunu duyamaz.

Un gato no es un humano.

Bir kedi insan değildir.

¿Cuántos cromosomas tiene un ser humano?

Bir insanın kaç tane kromozomu vardır?

El humano es un animal egocéntrico.

İnsan benmerkezcil bir hayvandır.

Passportu es un humano muy afortunado.

Passportu çok şanslı bir insan.

Bueno, esto es un cráneo humano real.

Bu gerçek bir insan kafatası.

Parece... ¡El esqueleto de un brazo humano!

Bu sanki... Bir insan iskeletinin kolu!

Así que decidió interactuar con el humano.

gelip bu insanla etkileşim kuruyor.

Temo por el futuro del género humano.

Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.

Hombre soy; nada humano me es ajeno.

Ben insanım, insana dair hiçbir şey bana yabancı olamaz.

El cráneo humano consiste de 23 huesos.

İnsan kafatası yirmi üç kemikten oluşur.

Un loro puede imitar el habla humano.

Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.

- Vista desde lejos, la roca parecía un rostro humano.
- Vista de lejos, la roca semejaba un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, kaya insan yüzü gibi görünüyordu.

Después, el estudio se traslada al ser humano.

ve daha sonra insan çalışmalarına girmesini gerektiriyor.

Los sentimientos son una parte del ser humano.

Hissiyatları hissetmek insan olmanın bir parçası.

Mi familiarización con las estadísticas del progreso humano,

İnsanoğlunun ilerlemesi istatistikleriyle olan aşinalığım

Estamos tratando de construir este mundo humano-robot

Birlikte var olabildiğimiz ve iş birliği yapabildiğimiz

Si esta hormiga termita era de tamaño humano

eğer ki bu termit karınca insan boyutunda olsaydı

"Bien, confío en ti. Confío en ti, humano.

"Tamam, sana güveniyorum. Sana güveniyorum insan.

¿De cuánta agua está constituido el cuerpo humano?

Vücudumuzun ne kadarı sudan oluşuyor.

Salva a un ser humano. Comete un caníbal.

Bir insanı kurtar. Bir yamyam ye.

El humano consiste en un 70% de agua.

İnsan vücudunun yüzde 70'i sudur.

La cabeza es una parte del cuerpo humano.

Baş, insan bedeninin bir parçasıdır.

El cerebro humano pesa cerca de tres libras.

İnsan beyni yaklaşık üç paund ağırlığında.

Errar es humano. Culpar a alguien es sabio.

Hatasız kul olmaz. Başka birini suçlamak akıllıca.

La vida de un humano no es fácil.

Bir insanın hayatı kolay değildir.

El cerebro humano puede adaptarse a nuevas situaciones.

İnsan beyni yeni durumlara uyum sağlayabilir.

El corazón humano es comparable a una bomba.

İnsan kalbi, bir pompayla kıyaslanabilir.

- Soy una mujer.
- Soy una persona.
- Soy un humano.
- Yo soy una mujer.
- Soy un ser humano.
- Soy mujer.

- Ben bir kadınım.
- Ben bir insanım.
- Ben kadınım.

La marca es la profunda manifestación del espíritu humano.

Markalaşma, insan ruhunun derin tezahürüdür.

Si queremos que los migrantes reciban un trato humano.

kanunların kıyısını köşesini kurcalamakla gidemeyiz.

Todo esto era perturbador para mí como ser humano.

Bunların hepsi bir insan olarak beni rahatsız etti.

Un testimonio de la increíble tenacidad del espíritu humano

insan ruhunun inanılmaz azminin ve yaratıcılıkla adapte olma yeteneğimizin

Como un derecho humano que necesita que lo protejan.

korunması gereken bir insan hakkı.

Esta luz misteriosa es invisible para el ojo humano.

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

De acuerdo con las teorías del desarrollo social humano,

İnsan sosyal gelişim teorilerine göre

Google es el dios de nuestro ser humano moderno.

Google, modern insanın Tanrısı.

Hay una situación de interés como un ser humano

aynı insan gibi çıkarcı bir durum var

Un amigo humano saludando y diciendo: "Qué gusto verte".

Bir arkadaşının seni görünce sevinip el sallaması, selam vermesi gibi.

Vista desde una distancia, lucía como un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

El perro era tan inteligente que casi parecía humano.

Köpek o kadar zekiydi ki neredeyse insan gibi görünüyordu.

A decir verdad, él no es un ser humano.

Doğruyu söylemek gerekirse, o bir insan değil.

La temperatura del cuerpo humano es aproximadamente 37 ºC.

İnsan vücudunun ısısı 37°C civarında gezinir.

El primer derecho humano es a cerrar la boca.

İnsan haklarının birincisi susmaktır.

Es el resultado del esfuerzo humano gobernado por una idea,

İlerleme, bik fikrin yön verdiği insan çabalarının sonucu,

Entonces, ¿cómo pasa el virus de este murciélago al humano?

peki, bu yarasadan insana virüs nasıl geçer?

Su enfoque práctico y humano ganó respeto y produjo resultados.

Pratik ve insancıl yaklaşımı saygı kazandı ve sonuçlar getirdi.

El sonido era irritante, pero inofensivo para el cuerpo humano.

Ses rahatsız edici ama insan vücudu için zararsızdı.

Ningún sistema inmunológico humano había lidiado antes con este virus

Hiçbir insanın bağışıklık sistemi bu virüs ile karşılaşmadı.

El nervio ciático es el más largo del cuerpo humano.

Siyatik sinir insan vücudundaki en uzun sinirdir.

El cielo e infierno solo existen en el corazón humano.

Cennet ve cehennem sadece insanın kalbinde bulunur.

El lenguaje es la más importante invención del ser humano.

Dil insanın en önemli buluşudur.

Y parecen ser muy similares a los del cerebro humano.

ve görünüşe göre insan beynindekine çok benzerler-

Es la única manera de convertirse en un ser humano real.

acı içinde oturup geçek bir insan olmanın mutluluğunu hissetmektir.

Está tan imbuido de metáforas y significados como el corazón humano.

mecaz ve anlam açısından insan kalbi kadar ilham verici değil.

Y lo peor de todo es realmente el movimiento tecnológico humano.

Aralarından en kötüsü ise insancıl teknoloji hareketi.

Más tarde anunció que iría a la luna con el humano.

Daha sonrasında Ay'a insanla gideceğini açıkladı

A menudo se compara a la computadora con el cerebro humano.

Bilgisayar sıklıkla insan beyniyle karşılaştırılır.

Y no es sorprendente, sabiendo lo complicado que es el cerebro humano.

İnsan beyninin karmaşıklığı göz önüne alındığında bu hiç şaşırtıcı değil.

En una competencia uno a uno con un humano, no hay comparación.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

Algunas de estas ranas tienen suficiente veneno para matar a un humano.

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

Hacen sonidos a una frecuencia que el oído humano no puede escuchar

insan kulağının duyamayacağı frekansta sesler çıkarıyorlar

Un robot puede hacer más trabajo de lo que un humano puede.

Bir robot bir insanın yapabileceğinden daha çok iş yapabilir.

El ser humano tiene cinco sentidos: vista, oído, tacto, gusto y olfato.

İnsanların beş duyusu vardır: görme, işitme, dokunma, tat ve koku.

La creatividad es un aspecto importante para el desarrollo del ser humano.

Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.

El olfato de un perro es más agudo que el del humano.

Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.

El cuerpo humano está compuesto de miles de millones de pequeñas células.

İnsan vücudu milyarlarca küçük hücrelerden oluşmaktadır.

Vista a lo lejos, la roca se parecía a un rostro humano.

Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

Ese es el diámetro de la neurona más pequeña en el cerebro humano.

insan beynindeki en küçük nöronun yarıçapı kadar.

Hechos de queratina, igual que la fibra del pelo humano y las uñas,

İnsan saç ve tırnaklarındaki keratin lifinden oluşan boynuz

Las matemáticas son la creación más hermosa y más poderosa del espíritu humano.

Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır.

El ser humano no está hecho para entender la vida, sino para vivirla.

İnsanlar hayatı anlamak için değil, yaşamak için yaratılmıştır.

Me pregunto si algún día se llegará a clonar a un ser humano.

Bir insanın kulonlanabilip kulonlanamayacağını merak ediyorum.