Translation of "Cruzó" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Cruzó" in a sentence and their turkish translations:

Cruzó la calle.

Sokağın karşısına geçti.

Cruzó el río.

O, nehri geçti.

Tom cruzó la calle.

Tom caddeyi yürüyerek geçti.

Ella cruzó la calle.

O, sokağı geçti.

Ella cruzó las piernas.

O bacak bacak üstüne attı.

Tomás cruzó los dedos.

Tom şans diledi.

Tom cruzó el río.

Tom nehrin karşısına geçti.

El perrito cruzó la carretera.

Küçük köpek yolu geçti.

El perro cruzó la calle.

Köpek yürüyerek caddeyi geçti.

Él cruzó al otro lado.

O, diğer tarafa geçti.

Tom se cruzó de brazos.

Tom kollarını kavuşturdu.

Ann cruzó el río nadando.

Ann nehrin karşı tarafına yüzdü.

Una rata cruzó la ruta.

Bir sıçan yolu koşarak geçti.

- Ella se sentó y se cruzó de piernas.
- Se sentó y cruzó las piernas.

Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.

Tom cruzó la frontera con Francia.

Tom Fransa'ya giden sınırı geçti.

Cuando oyó el pitido, cruzó la calle.

O, düdüğü duyduğunda caddeyi geçti.

Ese anciano cruzó la carretera con gran precaución.

Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti.

El cruzó el Océano Pacífico en treinta días.

Pasifik Okyanusu'nu otuz günde geçti.

- Cruzó la calle.
- Él ha cruzado la calle.

Sokağın karşısına geçti.

Mi hermano pequeño cruzó el salón corriendo totalmente desnudo.

Küçük erkek kardeşim oturma odasında çırılçıplak koştu.

Masséna cruzó la frontera portuguesa y puso sitio a Almeida.

Masséna Portekiz sınırını geçti ve Almeida'yı kuşattı

La caballería enemiga cruzó el río por un vado desconocido.

Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

Tom cruzó el río para llegar a la casa de Mary.

Tom Mary'nin evine gitmek için nehri geçti.

Él se cruzó con su viejo amigo mientras caminaba por el parque.

Parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.

Cuando cruzó el río Niemen en junio, sus tropas estaban tan bien distribuidas

Niemen Nehri'ni Haziran ayında geçtiğinde, askerleri o kadar iyi ortaya çıktı

- No se me cruzó por la cabeza.
- No se me pasó por la cabeza.

- Bu benim aklımdan geçmemişti.
- Bu benim aklıma gelmedi.

Recogió cerca de 100 conchas y piedras… y luego cruzó los brazos sobre su vulnerable cabeza.

belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.