Translation of "Piernas" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Piernas" in a sentence and their turkish translations:

Cuatro piernas bien, dos piernas mal.

Dört bacak iyi, iki bacak kötü.

- Alice tiene piernas extraordinarias.
- Alice tiene unas piernas increíbles.
- Alice tiene unas piernas imponentes.

Alice çok güzel bacaklara sahip.

Tiene buenas piernas.

Onun güzel bacakları var.

Estiré las piernas.

Bacaklarımı uzattım.

- Tienes piernas muy sexy.
- Qué piernas mas sexis tienes.

Çok seksi bacakların var.

Puedes mirar tus piernas

bacaklarına bakabilirsin

Tom tiene piernas delgadas.

- Tom'un sıska bacakları var.
- Tom kürdan bacaklı.

Mis piernas son débiles.

Bacaklarım zayıftır.

Sus piernas son largas.

Onun bacakları uzundur.

Siento las piernas pesadas.

Bacaklarımı ağır hissediyorum.

Mary tiene buenas piernas.

Mary'nin güzel bacakları var.

Necesito estirar las piernas.

Bacaklarımı uzatmam gerekiyor.

Se depila las piernas.

Bacaklarını tıraş eder.

Tienes unas bonitas piernas.

Güzel bacakların var.

Él tiene piernas largas.

Onun uzun bacakları vardır.

Ella cruzó las piernas.

O bacak bacak üstüne attı.

Nadar fortalece las piernas

- Yüzme bacakları güçlendirir.
- Yüzmek bacakları güçlendirir.

Me duelen las piernas.

Bacaklarım ağrıyor.

Sus piernas temblaban del miedo.

Bacakları korkudan titriyordu.

No puedo sentir mis piernas.

Bacaklarımı hissedemiyorum.

No puedo mover las piernas.

Bacaklarımı hareket ettiremiyorum.

Todavía me duelen las piernas.

Bacaklarım hâlâ ağrıyor.

Mis piernas me están matando.

Bacaklarım beni öldürüyor.

Me duelen mucho las piernas.

Bacaklarım çok ağrıyor.

Me dolían mucho las piernas.

Bacaklarım çok ağrıyordu.

- Al día siguiente me dolían las piernas.
- Al día siguiente, me dolían las piernas.

Ertesi gün bacaklarım acıyordu.

- Ella se sentó y se cruzó de piernas.
- Se sentó y cruzó las piernas.

Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.

De las piernas hasta las rodillas

dizlerimden aşağı her iki bacağımı aldı.

Mi hermana tiene unas largas piernas.

Kız kardeşimin uzun bacakları var.

Los niños se lavan las piernas.

Çocuklar ayaklarını yıkıyorlar.

Yo no me afeito las piernas.

Bacaklarımı tıraş etmem.

Tom se rompió las dos piernas.

Tom iki bacağını da kırdı.

Sufro del síndrome de piernas inquietas.

Ben huzursuz bacak sendromundan muzdaribim.

Algunos hombres se afeitan las piernas.

Bazı erkekler bacaklarını tıraş ederler.

Algunas mujeres no se afeitan las piernas.

Bazı kadınlar bacaklarını tıraş etmezler.

Caminé hasta que mis piernas se entumecieron.

Bacaklarım sertleşinceye kadar yürüdüm.

Paramos y estiramos las piernas un rato.

Duralım ve biraz bacaklarımızı gerelim.

Él perdió el control de sus piernas.

O, bacaklarının kontrolünü kaybetti.

Muchos habían perdido sus brazos o piernas.

Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

Tom tiene los brazos y piernas largos.

Tom'un uzun kolları ve bacakları var.

Tiene los brazos y las piernas largos.

Onun uzun kolları ve bacakları var.

He perdido la sensación en las piernas.

Bacaklarımdaki hissi kaybettim.

Por una cabeza tonta sufren las piernas.

Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.

- Me pesan las piernas como si fuesen de plomo.
- Mis piernas pesan como si fuesen de plomo.

Bacaklarım kurşun gibi ağır.

Y pongan las manos encima de las piernas.

elleriniz dizlerinizin üzerinde.

Ataron los brazos y las piernas del prisionero.

Onlar tutuklunun kollarını ve bacaklarını bağladılar.

Mis piernas se están mejorando día a día.

Bacaklarım günden güne daha da iyileşiyor.

Se fue con el rabo entre las piernas.

O kuyruğunu kıstırıp kaçtı.

¿Puedes tocarte los dedos sin doblar las piernas?

Dizlerini bükmeden ayak parmaklarına dokunabilir misin?

Los ciclistas de carreras se depilan las piernas.

Yarış bisikletçileri bacaklarını tıraş ederler.

Se sentó en la silla con sus piernas colgando.

O bacakları sarkık bir şekilde bir sandalyeye oturdu.

Durante el intermedio me levanté para estirar las piernas.

Molada bacaklarımı germek için kalktım.

Mary se afeita las piernas más seguido que Alice.

Mary bacaklarını Alice'den daha sık tıraş ediyor.

Me rompí las dos piernas andando en una bicicleta.

Bir bisiklete binerken iki bacağımı da kırdım.

Mis piernas no son tan largas como las tuyas.

Benim bacaklarım seninki kadar uzun değil.

Fuerza al medio y en las piernas. Bien, aquí vamos.

Güçlü gövde, güçlü bacaklar. Tamam, hadi bakalım.

Era muy alto y delgado, con piernas y brazos largos.

O, uzun kol ve bacaklarıyla, çok uzun boylu ve inceydi.

A Tom no le gustan las piernas de la rana.

Tom kurbağa bacağını sevmiyor.

Un buen montañista usa las piernas. Los brazos, para tener equilibrio.

İyi tırmanış için bacaklarınızı kullanmalı ve kollarınızla da dengeyi ayarlamalısınız.

Hay una historia en la que un buceador perdió ambas piernas,

Bir dalgıcın büyük bir midyeden inci almaya çalışırken

Él era muy alto y delgado, con brazos y piernas largos.

Uzun kolları ve bacakları olan, çok uzun boylu ve ince idi.

Aunque muchas mujeres se depilan las piernas, Mary no lo hace.

Birçok kadın bacaklarını tıraş etmesine rağmen, Mary tıraş etmez.

Tom y Mary estaban sentados de piernas cruzadas en el piso.

Tom ve Mary her ikisi de zemin üzerine bağdaş kurmuş oturuyordu.

De enfocarse en mirar adelante y usar la fuerza de las piernas...

İleriye bakmaya odaklanmalı ve bacak gücünüzü kullanarak...

Un ordenador es para el cerebro como una bicicleta para las piernas.

Bir bilgisayar, bacaklar için bir bisiklet gibi, beyin içindir.

- Al día siguiente me dolían las piernas.
- Al día siguiente tenía agujetas.

Ertesi gün bacaklarım acıyordu.

Tom estaba sentado de piernas cruzadas en su cama escribiendo en su notebook.

Tom yatağında bağdaş kurmuş oturuyordu, bilgisayarında yazı yazıyordu.

Cuando una bala de cañón saltó por el suelo y le rompió ambas piernas.

ve bir gülle yerde zıpladı ve her iki bacağını da ezdi.

Algunos de estos jóvenes tienen las piernas el doble de largas que las mías.

Bu genç insanlardan bazıları benimkinin iki katı kadar uzun bacaklara sahipler.

Todos los que iban en el coche dijeron que querían salir y estirar las piernas.

Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

Como dijo nuestro capitán, es tarde para escapar cuando los tiburones te están devorando las piernas.

Kaptanımızın söylediği gibi, köpek balıkları bacaklarınızı yiyorsa kaçmak için çok geçtir.

Los músculos en sus piernas se habían atrofiado durante los siete meses que estuvo confinado a la cama.

Yatakta kaldığı yedi ay boyunca bacak kasları köreldi.

Todos tienen los brazos, las piernas, y las cabezaz, ellos caminan y hablan, pero ahora hay ALGO que intenta hacerlos diferentes.

Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.