Translation of "Chiste" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Chiste" in a sentence and their turkish translations:

- Contanos un chiste.
- Cuéntanos un chiste.

Bize bir fıkra anlat!

- Yo dije un chiste.
- Yo conté un chiste.

Bir fıkra anlattım.

No es chiste.

Şaka değil.

Su chiste estuvo buenísimo.

Onun fıkrası muhteşemdi.

Empezó contando un chiste.

O bir şaka ile başladı.

¿Qué es un chiste?

Şaka nedir?

Ese chiste es mío.

O şaka benim.

Me sé este chiste.

Bu espriyi biliyorum.

No entendió el chiste.

O şakayı anlayamadı.

- Nunca he oído ese chiste antes.
- No había oído ese chiste.

O fıkrayı daha önce hiç duymamıştım.

Este chiste no es gracioso.

Bu şaka komik değil.

No me gusta este chiste.

Ben bu şakadan hoşlanmıyorum.

- ¿Era broma?
- ¿Era un chiste?

Şaka mıydı?

Sabía que era un chiste.

Ben bunun bir şaka olduğunu biliyordum.

Contó un chiste muy gracioso.

O bana çok komik bir fıkra anlattı.

Ella le contó un chiste.

O ona fıkra anlattı.

¿Cuál es tu chiste favorito?

Favori fıkran hangisidir?

Todos nos reímos con su chiste.

Hepimiz onun şakasına güldük.

No se trata de un chiste.

O komik bir mesele değil.

Eso fue un chiste muy malo.

O korkunç bir şakaydı.

Él no puede tomar un chiste.

O, şaka kaldıramaz.

- Tom no pudo entender el chiste de Mary.
- Tom no entendió el chiste de María.

Tom, Mary'nin esprisini anlayamadı.

- Me descojoné cuando me contaron el chiste.
- Me partí el culo cuando me contaron el chiste.
- Me partí de risa cuando me contaron el chiste.

Bana bu şakayı anlattıkları zaman kıçımla güldüm.

- Al ser extranjero, no pude pillar el chiste.
- Como soy extranjero, no pude entender el chiste.

Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

Tom le contó un chiste a Mary.

Tom Mary'ye bir fıkra anlattı.

En este libro no encontré chiste alguno.

Bu kitapta herhangi bir fıkra bulmadım.

Tom se rió del chiste de Mary.

Tom, Mary'nin şakasına güldü.

No pudimos evitar reirnos del chiste del profesor.

Öğretmenin şakasına gülmekten kendimi alamadım.

Nos pusimos a reír cuando contó el chiste.

O, fıkrayı anlattığında biz gülmeye başladık.

Tom le contó un chiste racista a Mary.

Tom Mary'ye bir ırkçı şaka yaptı.

Tomás le tuvo que explicar el chiste a María.

Tom şakayı Mary'ye açıklamak zorunda kaldı.

O si me dijeran: "Janet, tengo un chiste para ti:

Ya da biri ''Tavuk neden karşıdan karşıya geçmiş?"

Ella le contó un chiste, pero él no se rio.

O, ona bir fıkra anlattı, ama o gülmedi.

Lo mejor que podemos ser es como la anciana de ese chiste:

Bu durumda olabileceğimizin en iyisi o fıkradaki yaşlı kadın...

- No entendí el chiste.
- No entendí la broma.
- No caché la talla.

Ben fıkrayı anlamadım.

Tom fue el único que no se rió del chiste de María.

Tom Mary'nin fıkrasına gülmeyen tek kişiydi.

Tan solo con un sencillo chiste, el cerebro empieza a hacer conexiones,

Yalnızca basit bir şaka yaparak beynimiz bağlantı kurmaya başlar

Ella le contó un chiste, pero a él no le pareció gracioso.

O ona bir fıkra anlattı fakat o komik olduğunu düşünmedi.

Tu chiste me resulta gracioso sin importar el número de veces que lo escuche.

Senin fıkran onu kaç kez duyarsam duyayım komiktir.

No tiene chiste decirme "Hola, ¿cómo estás?" si no tienes nada más que decir.

Söyleyecek başka bir şeyin yoksa bana "Merhaba, nasılsın?" demenin hiçbir faydası yok.

- Creo que Tomás no entendió el chiste.
- Creo que Tomás no entendió la broma.

- Sanırım Tom şakayı anlamadı.
- Tom'un şakayı anlamadığını düşünüyorum.

Creo que los chiste que cuenta Tom son más graciosos que los que cuenta Mary.

Sanırım Tom'un anlattığı fıkralar Mary'nin anlattıklarından daha komik.