Examples of using "¡claro" in a sentence and their turkish translations:
Tabii!
Evet, elbette.
Bu açık.
Anlaşıldı mı?
Açıkça!
Tabi ki.
- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.
Tabii ki hayır.
"Tabii ki." dedi.
"Bulmuşken yiyeyim bari."
bizler çok, çok açık olmalıyız ki
Tamam, bakın burası açıklık.
Elbette ilgileniyorlar.
Şunda gerçekten açık olalım:
Leland: Pekâlâ.
Her şey hazır.
Olur mu hiç?
Tabii ki yapabilirsin.
- Öyle mi?
- Hem de nasıl?
Seni yüksek sesle ve net duyabiliyorum.
Açıkçası seni rahatsız ediyorum.
Eh, eğlencelidir.
tabii ki var.
Mesaj net.
Ama bu adam için öyle diyemeyiz.
''Tabii evlat, sorun yok.''
Tabii ki bu o.
- Tabii neden olmasın?
- Tabii, neden olmasın?
- Onu hatırlıyorum.
- Onu elbette hatırlıyorum.
Bu çok açık.
Tabii ki anlıyorum.
Tabii, Tom, anlıyorum.
Seni elbette seviyorum.
O konuda hiç şüphem yok.
burada gündelik terimleri kullanıyorum, elbette ki.
O yeterince açık değil midir?
Elbette kazanmak istiyoruz.
O açık mavi bir takım elbise giyiyor.
Tabii, bu kitabı okumalıyım.
O kristal kadar net.
Evet, ben bu hissi biliyorum.
Bakın, ileride büyük bir açıklık var.
Taramasını aldı, tabii ki.
Amacımız apaçık.
Yani, her zaman yaptıklarımızı
Onu tabii ki özlüyorum. Ama...
O yüksek sesle ve net konuştu.
Onun suçlu olduğu açıktır.
Anlayan arif gerek.
Daha açık bir renk tercih ederim.
- Tabii ki!
- Besbelli ki!
Bunu yaptığımı elbette hatırlıyorum.
Tom onu açıklığa kavuşturmadı.
Kesinlikle bir geri ödeme istiyorum.
Aslında anlayacağın üzere bu ilişkinin ilerlemeyeceği
Elbette doğru zaman geldiğinde
Bakın, ileride büyük bir açıklık var.
Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.
Ne yapılması gerektiği açık.
Tabii, oraya seninle gideceğim.
Elbette. Derhal.
O noktada pek emin değilim.
Onun hakkında çok açık olmak istiyorum.
Evlerini parlak sarıya boyadılar.
Tom belli ki bir acemi.
O açık mavi bir elbise seçti.
Tabii, bu kitabı okumalıyım.
Açık mavi bir elbise giyiyor.
Onun zengin olduğu açık.
Hatırlıyorum.
Ben çatıyı açık maviye boyadım.
- Cevabı bildiği kesindir.
- Cevabı bildiği belli.
Sana elbette güveniyorum Tom.
Gün gibi aşikâr.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
Onun buraya geleceği kesin.
- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.
RH: Tabii ki bu büyük bir sembol, tatil,
peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır
Elbette gideceğim.
Adamın ne zaman doğduğu belli değil.
Bu geminin batmış olduğu açıktır.
Bundan daha açık yapamam.
- Bu apaçık.
- O belirgin.
Onun büyük bir hata yaptığı açık.
Onu hatırlıyorum.
"Yılan sever misiniz?" "Elbette hayır."
"Sen sigara içmeyi bilmiyor musun?" "Elbette sigara içmeyi biliyorum!"
Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
Tom neye ihtiyacı olduğunu oldukça netleştirdi.