Translation of "¡claro" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "¡claro" in a sentence and their turkish translations:

- ¡Claro!
- ¡Desde luego!
- ¡Pues claro!

Tabii!

- Sí, claro.
- Claro que sí.

Evet, elbette.

Está claro.

Bu açık.

¿Está claro?

Anlaşıldı mı?

¡Pues claro!

Açıkça!

Sí, claro.

Tabi ki.

- Sí, claro.
- Sí, ciertamente.
- Claro que sí.

- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.

Claro que no.

Tabii ki hayır.

Él dijo: "Claro".

"Tabii ki." dedi.

"Claro, lo tomaré".

"Bulmuşken yiyeyim bari."

Tenemos muy claro

bizler çok, çok açık olmalıyız ki

Miren, un claro.

Tamam, bakın burası açıklık.

Claro que sí.

Elbette ilgileniyorlar.

Tengan claro esto:

Şunda gerçekten açık olalım:

Leland Melvin: Claro.

Leland: Pekâlâ.

Todo está claro.

Her şey hazır.

¡Claro que no!

Olur mu hiç?

Claro que puedes.

Tabii ki yapabilirsin.

- ¡Por supuesto!
- ¡Claro!

- Öyle mi?
- Hem de nasıl?

- Te oigo alto y claro.
- Te escucho fuerte y claro.

Seni yüksek sesle ve net duyabiliyorum.

- Está claro que te hago sentir incómodo.
- Está claro que te hago sentir incómoda.
- Está claro que le hago sentir incómodo.
- Está claro que le hago sentir incómoda.
- Está claro que os hago sentir incómodos.
- Está claro que os hago sentir incómodas.
- Está claro que les hago sentir incómodos.
- Está claro que les hago sentir incómodas.
- Está claro que te incomodo.
- Está claro que os incomodo.
- Está claro que le incomodo.
- Está claro que les incomodo.

Açıkçası seni rahatsız ediyorum.

Claro que es divertida.

Eh, eğlencelidir.

Claro que lo necesitamos.

tabii ki var.

El mensaje es claro.

Mesaj net.

No este amigo, claro.

Ama bu adam için öyle diyemeyiz.

"Claro, hijo. Ningún problema."

''Tabii evlat, sorun yok.''

Claro que es ella.

Tabii ki bu o.

Claro, ¿por qué no?

- Tabii neden olmasın?
- Tabii, neden olmasın?

Claro que lo recuerdo.

- Onu hatırlıyorum.
- Onu elbette hatırlıyorum.

Está más que claro.

Bu çok açık.

Claro que lo entiendo.

Tabii ki anlıyorum.

Claro, Tom, lo entiendo.

Tabii, Tom, anlıyorum.

Claro que te amo.

Seni elbette seviyorum.

Soy claro al respecto.

O konuda hiç şüphem yok.

Uso términos comunes, claro.

burada gündelik terimleri kullanıyorum, elbette ki.

¿No está bastante claro?

O yeterince açık değil midir?

Claro que queremos ganar.

Elbette kazanmak istiyoruz.

- Lleva un traje azul claro.
- Ella lleva un traje azul claro.

O açık mavi bir takım elbise giyiyor.

- Claro que debería leer este libro.
- Claro que debo leer este libro.

Tabii, bu kitabı okumalıyım.

- Está más claro que el agua.
- Es tan claro como el agua.

O kristal kadar net.

Sí, claro que la conozco.

Evet, ben bu hissi biliyorum.

Miren, allí hay un claro.

Bakın, ileride büyük bir açıklık var.

Se hizo la resonancia, claro.

Taramasını aldı, tabii ki.

Nuestro objetivo es muy claro.

Amacımız apaçık.

No está claro del todo

Yani, her zaman yaptıklarımızı

Claro que la extraño. Pero…

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

Ella habló fuerte y claro.

O yüksek sesle ve net konuştu.

Está claro que es culpable.

Onun suçlu olduğu açıktır.

No necesito ser más claro.

Anlayan arif gerek.

Prefiero un color más claro.

Daha açık bir renk tercih ederim.

- ¡Claro que sí!
- ¡Por supuesto!

- Tabii ki!
- Besbelli ki!

Claro que recuerdo haciendo eso.

Bunu yaptığımı elbette hatırlıyorum.

Tom no lo dejó claro.

Tom onu açıklığa kavuşturmadı.

Claro que querría un reembolso.

Kesinlikle bir geri ödeme istiyorum.

Se veía claro desde el principio

Aslında anlayacağın üzere bu ilişkinin ilerlemeyeceği

Pero claro, cuando sea la hora,

Elbette doğru zaman geldiğinde

Miren, allí hay un gran claro.

Bakın, ileride büyük bir açıklık var.

Claro: Celular para viejos, con baño.

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Está claro qué hay que hacer.

Ne yapılması gerektiği açık.

Claro, yo voy allá con vos.

Tabii, oraya seninle gideceğim.

- Claro. Inmediatamente.
- Por supuesto. De inmediato.

Elbette. Derhal.

No tengo muy claro ese punto.

O noktada pek emin değilim.

Quiero ser muy claro en eso.

Onun hakkında çok açık olmak istiyorum.

Ellos pintaron su casa amarillo claro.

Evlerini parlak sarıya boyadılar.

Está claro que Tom es principiante.

Tom belli ki bir acemi.

Ella eligió un vestido azul claro.

O açık mavi bir elbise seçti.

Claro que debería leer este libro.

Tabii, bu kitabı okumalıyım.

Lleva puesto un vestido azul claro.

Açık mavi bir elbise giyiyor.

Está claro que él es rico.

Onun zengin olduğu açık.

- Sí, yo recuerdo.
- Claro que recuerdo.

Hatırlıyorum.

Pinté el tejado de azul claro.

Ben çatıyı açık maviye boyadım.

Está claro que sabe la respuesta.

- Cevabı bildiği kesindir.
- Cevabı bildiği belli.

Claro que confío en ti, Tom.

Sana elbette güveniyorum Tom.

Es tan claro como el agua.

Gün gibi aşikâr.

No está claro cuándo vino aquí.

Buraya ne zaman geldiği kesin değil.

Está claro que él vendrá aquí.

Onun buraya geleceği kesin.

Está más claro que el agua.

- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.

RH: Claro, las vacaciones son muy simbólicas

RH: Tabii ki bu büyük bir sembol, tatil,

Entonces tengo que amar claro que no

peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır

- Por supuesto que iré.
- Claro que iré.

Elbette gideceğim.

No está claro cuándo nació el hombre.

Adamın ne zaman doğduğu belli değil.

Queda claro que la nave se hundió.

Bu geminin batmış olduğu açıktır.

No puedo expresarme más claro que eso.

Bundan daha açık yapamam.

- Obviamente.
- Es evidente.
- Está claro.
- Es obvio.

- Bu apaçık.
- O belirgin.

Está claro que cometió un terrible error.

Onun büyük bir hata yaptığı açık.

- Claro que recuerdo eso.
- Realmente recuerdo eso.

Onu hatırlıyorum.

«¿Te gustan las serpientes?» «Claro que no.»

"Yılan sever misiniz?" "Elbette hayır."

«¿No sabes fumar?» «¡Claro que sé fumar!»

"Sen sigara içmeyi bilmiyor musun?" "Elbette sigara içmeyi biliyorum!"

No está claro quién escribió esta carta.

Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.

Tom dejó bastante claro lo que necesitaba.

Tom neye ihtiyacı olduğunu oldukça netleştirdi.