Examples of using "остаётся" in a sentence and their turkish translations:
Neden Tom kalıyor?
Geriye kalan tek şey
Kim kalıyor?
Tom kalıyor.
Durum değişmeden kalır.
Onun kökeni bilinmemektedir.
elimden gelenin en iyisini yaparak
Bir gün kaldı.
Kapı kapalı kalır.
O bir sır olarak kalır.
Hâlâ umut var.
Cinsellik hâlâ bir tabudur.
Yapılacak tek şey kaldı, beklemek!
Ameliyattan başka çare kalmadı.
Durum hala kritik.
aynı yerde takılır kalırsın.
çember bozulmamış kalıyor
Fark etmez, kural ne olursa olsun aynı.
- Bütün yapabileceğim denemek.
- Tüm yapabileceğim denemek.
- Hâlâ yapılacak çok iş var.
- Daha yapılacak çok iş var.
- Hâlâ yapılacak çok şey var.
- Hâlâ yapacak çok iş var.
- Yapacak hâlâ birçok şey var.
Benim yanıtım aynı kalır.
Birkaç ciddi sorun devam etmektedir.
Bütün yapabileceğimiz dua etmek.
Tom'un orada kalmasına izin ver.
Tom bizimle kalıyor.
O büyük bir sorun olmaya devam ediyor.
Söz uçar, yazı kalır.
- Hâlâ yakalanmadı.
- Hâlâ özgür.
Tom akşam yemeği için kalıyor.
Ayrılıyor mu yoksa kalıyor mu?
- Hasta olduğu üzere, Tom Bey evde kalacak.
- Tom hastalanmış olması durumundan ötürü evde kalacak.
ilgilenecek hiç enerjiniz kalmaz.
O asla uzun süre kalmaz.
O hiç uzun süre kalmaz.
Geriye yapmak için başka bir şey kalmıyor.
Tom ev hapsinde kalıyor.
Bizim esas sorunumuz çözümsüz kalır.
Tom asla uzun kalmaz.
Tom kritik durumda kalıyor.
Kadın çocukla evde kalıyor.
Tom istediği kadar burada kalsın.
Aralarındaki bağlantı genellikle göz ardı ediliyor
O, nasihatımı duymazdan gelir.
O, pazar günü nadiren evde kalır.
Tom kalmayacak.
Biraz umut var.
Beklemekten başka yapacak bir şey yok.
Hâlâ yanıtlanmamış birçok soru var.
Tom orada kalıyor.
Tüm yapabileceğiniz birbirinize güvenmektir.
- Umudun olduğu sürece, bir şans vardır.
- Umudun olduğu sürece bir şans kalır.
O köyde sadece bir aile kalır.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.
Yaşamak için çok daha uzun zamanı olmadığını biliyordu.
İnsanlar gelirler ve giderler fakat dünya kalır.
Sonunda hiçbir şey sonsuza kadar kalmaz.
O saat 16’ya kadar okulda kalıyor.
O, çok yemek yemesine rağmen zayıf kalabiliyor.
ama henüz keşfedilmemiş bir alan.
ama kaputun altında neler dönüyor bilmezsiniz ya öyle bir şey.
Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca
Mektubu kimin yazdığı hala bir sır.
Benim için emre uymak dışında yapacak bir şey yok.
Onun şiiri niçin bitirmediği bir sır.
Konuşmamız gereken bir konu daha var.
Fakat hakikaten, hiç kimsenin doğru projeksiyonu olmadığı gerçeği değişmedi.
Dün söylediğim şey hala geçerli.
O bir otelde kalıyor mu?
Onun bütün aksiliklerine rağmen, o iyimser olmaya devam etmektedir.
- Geriye kalan sadece iki gün var.
- Sadece iki gün kaldı.
Vegas'ta olanlar, Vegas'ta kalır.
O orada kalsın.
Onun orada kalmasına izin ver.
Yapılacak başka hiçbir şey yok.
Tom asla bir haftadan fazla kalmaz.
Kafamın içinde olanlar kafamda kalır.
- Savaşmaktan başka çaremiz yok.
- Mücadele etmekten başka çaremiz yok.
Tom Boston'da kalıyor.
boylu boyunca kesilse de bir parça kalır.
Günün sonunda, ülke hala demokratikti ve Erdoğan arap rock yıldızıydı
- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.
O büyük bir sorun olarak kalır.
Tren gider, ray kalır.
Yaşamın nasıl ve ne zaman başladığı hala bir gizemdir.
Hâlâ cevaplanmamış çok fazla soru var.
Bütün yapmamız gereken beklemek ve onu ne yapacağını görmek.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
Tom hafta sonları evde kalır.
Ya da neden bir dahaki döngüye kadar orada kalmıyor?
Onun yer verdiği tartışmaya rağmen, sorun hâlâ çözülmemiş kalmaya devam ediyor.
Tüm bıraktığım bu.
Dedem tek başına kaldığında bazen kendi kendine konuşur.
Ne kadar zaman kaldı?
Fazla zamanım kalmadı.
Tom'un çok fazla zamanı kalmadı.
Yaşamak için çok daha uzun zamanı olmadığını biliyordu.
Noel sadece bir hafta uzakta.