Examples of using "одолжил" in a sentence and their turkish translations:
Tom benimkini ödünç aldı.
Tom Mary'ye kamerasını ödünç verdi.
Onu ödünç aldım.
Tom'a şemsiyemi ödünç verdim.
- Tom Mary'den bir kitap ödünç aldı.
- Tom, Mary'den bir kitap ödünç aldı.
Tom sana ne kadar ödünç para verdi?
Tom'un saç fırçasını ödünç aldım.
Tom, Mary'ye bir kitap ödünç verdi.
Arabayı Tom'a ödünç verdim.
Ona bir dergi ödünç verdim.
Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
Bir arkadaştan biraz borç para aldım.
Tom kamerasını Mary'ye ödünç verdi.
Arkadaşıma biraz para ödünç verdim.
Tom bana bir DVD ödünç verdi.
Tom'un bisikletini ödünç aldım.
Tom bana biraz ödünç para verdi.
O bana iki kitap ödünç verdi.
Tom'a biraz para ödünç verdim.
Arabayı arkadaşından ödünç aldı.
Ona benim kalemimi ödünç verdim.
Bana 30 peso ödünç verdi.
Bisikletimi Tom'a ödünç verdim.
Ondan borç para aldım.
Tom bana üç kitap ödünç verdi.
Tom bana otuz dolar ödünç verdi.
Tom bana bisikletini verdi.
Kalemimi Tom'a ödünç verdim.
Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim.
Tom'a kameramı ödünç verdim.
Bisikletimi Tom'a ödünç verdim.
Tom Mary'den ödünç bir şemsiye aldı.
Tom'un cetvelini ödünç aldım.
Tom, Mary'ye 300 dolar ödünç verdi.
Tom bana bilgisayarını ödünç verdi.
Tom Mary'den bir makas ödünç aldı.
Tom silgimi ödünç aldı.
Tom ihtiyacım olan parayı bana ödünç verdi.
O bana parayı oldukça istekli olarak ödünç verdi.
Sözlüğü arkadaşımdan ödünç aldım.
Emanet aldığım bıçağı geri verdim.
Tom komşusundan bir çekiç ödünç aldı.
Bu kitabı Tom'dan ödünç aldım.
Bir arkadaşın çadırını ödünç aldım.
Ondan ödünç aldığım motosiklet bozuldu.
Bana ödünç verdiğin kitabı kaybettim.
Ağabeyim bir tefeciden ödünç para aldı.
Onu çalmadım. Onu sadece ödünç aldım.
Ona faizsiz 500 dolar borç verdim.
Tornavidayı bir arkadaşımdan ödünç aldım.
Bu çizgi romanı onun kız kardeşinden ödünç aldım.
Tom Mary'den büyük bir miktarda para ödünç aldı.
Tom bana Fransızca kitabını ödünç verdi.
Arkadaşlarımın birinden bir çadır ödünç aldım.
Sana erkek kardeşimin kitaplarından bazılarını ödünç vereceğim.
Sana ödünç verdiğim kitaba ne oldu?
Tom, geçen hafta bana bu kitabı ödünç verdi.
Bana borç para verecek kadar kibardı.
Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.
Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim, Mary'ye vermedim.
Bu arada, sana ödünç verdiğim paraya ne oldu?
Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
Tom'un şemsiyesini ödünç aldım.
Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.
Sahip olduğum az miktarda parayı ona ödünç verdim.
Tom Mary'ye bir kitap ödünç verdi.
Tom'un bavulu yok, o yüzden benimkini ödünç aldı.
Onu ödünç aldım.
Eğer istesen Tom sana ödünç para verir.
- Sana geçen hafta ödünç verdiğim kitabı bitirdin mi?
- Size geçen hafta ödünç verdiğim kitabı bitirdiniz mi?
O, o kitabı ondan ödünç aldığına pişman oldu.
O, şemsiyesini unutmuştu bu yüzden ona benimkini ödünç verdim.
Tom arabamı ödünç aldı.
Bu ayın kirasını ödemesi için Mary'ye ödünç para verdim.
Tom eğer olsaydı sana ödünç para verirdi.
Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.
Bize kitabı ödünç verdiğin için teşekkür ederim.
Ben sana dün biraz ödünç para vermedim mi?
Tom arabamı ödünç aldığından beri benden veba gibi kaçınıyor.
Yapman gereken tek şey sormaktı ve istediğin kadar çok parayı sana ödünç verirdim.
Tom bana bisikletini ödünç vermedi.
Ona ödünç verdiğin parayı geri ödedi mi?
Sana bu parayı ödünç verdiğime beni pişman etme.
Bana ödünç verdiğin şemsiye hala bende.
Bana bisikletini ödünç verir misin?