Examples of using "живущие" in a sentence and their turkish translations:
Urfa bölgesinde yaşayan insanlar o bölgeyi kutsal kabul ediyorlar
Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.
Onun ikisi de Kyoto'da yaşayan iki kız kardeşi var.
Tom'un Boston'da yaşayan herhangi bir akrabası olup olmadığını öğren.
Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.
Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.
Tüm bu insanlar tek bir ırk gibi harmoni içinde birlikteler.
Hem tatlı hem de tuzlu su midyesi var.
Bilim insanlarının hesaplarına göre memeliler, insanların etrafındayken geceleri yüzde 30 daha aktif oluyorlar.
Birçok Japon Amerikalılar 2.Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarına gönderildi.
Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri boğazlanmış Kuzu'nun yaşam kitabına adı yazılmamış olan herkes ona tapacak.
Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalılar.
"Çöle ne görmeye gittiniz?” dedi. “Rüzgarda sallanan bir kamış mı? Söyleyin, ne görmeye gittiniz? Pahalı giysiler giymiş bir adam mı? Oysa şahane giysiler giyip bolluk içinde yaşayanlar kral saraylarında bulunur. Öyleyse ne görmeye gittiniz? Bir peygamber mi? Evet! Size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de üstündür.