Examples of using "Минуты" in a sentence and their turkish translations:
Üç dakikan var.
Bize üç dakika verin.
Üç dakika bekledim.
Son dakikaya kadar bekleme.
Dakikalar, günler gibi geçti.
Üç dakikamız var.
Bana üç dakika ver.
Tom üç dakika konuştu.
Saat üçe bir dakika var.
Bana iki dakika ver.
Dakika saatlere dönüştü.
Hiç zaman kaybetmek istemedim.
İki dakika içinde hazırım.
(MS) Tartışmak için iki dakika.
Üç dakika gözlerini kapat.
Son dakikaya kadar bekledim.
Kalan üç dakikamız var.
Bir buçuk dakikamız kaldı.
Bu sadece üç dakika alacak.
Bana yalnızca üç dakika ver.
Sadece üç dakikamız var.
Üç dakika içinde döneceğim.
Saatim iki dakika ileri.
Otobüs iki dakika erken geldi.
Üç dakika boyunca su altındaydı.
Saatim iki dakika ileridir.
Tom herhangi bir dakika geri dönecek.
Teslim olmak için üç dakikanız var.
Sadece bana üç dakika daha ver.
Suyu kaynatmak sadece üç dakika sürer.
Tom üç dakika daha beklemeye karar verdi.
Otobüs yaklaşık iki dakika içinde kalkıyor.
Sadece üç dakikan kaldı.
Tom sadece üç dakika gecikti.
Tom üç dakika sonra sıkıldı.
Biz bir dakika bile harcayamayız.
Üç dakika içinde hazır olacağım.
Saatim bir günde iki dakika geri kalır.
Saatim bir günde üç dakika geri kalır.
Saatim haftada üç dakika geri kalır.
Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.
Biz her an onu bekliyorduk.
- O, her an geri dönmeli.
- Her an geri gelebilir.
İki ya da üç dakika içerisinde onu bitireceğim.
O, dört dakikada bin metre koşabilir.
Polis bir dakika içinde burada olacak.
O her an geliyor olacak.
Son dakikaya kadar beklemek istemiyorum.
Onlar her an geliyor olacaklar.
Tom her an burada olacak.
Tom şimdi her an evde olacak.
O birazdan burada olacak.
Tom üç dakika içinde sorunu çözebildi.
İki dakika ile treni kaçırdım.
Tom'un onu yapmak için üç dakikası var.
Tereddütten uzak, isteyerek bana yardım etmeyi önerdi.
- Tom'a, üç dakika içinde orada olacağımı söyle.
- Üç dakika içinde orada olacağımı Tom'a söyle.
Saate göre sadece 3 dk kalmış,
İki dakika sonra arabamızın benzini bitti.
Yaklaşık bir dakikaya ihtiyacım var.
Bunu yapmak için neden son dakikaya kadar bekledin?
Bu saat günde iki dakika ileri gidiyor.
Tom şu anda her an burada olmalı.
Bu saat günde üç dakika geri kalır.
Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.
Arkadaşlarım neredeyse burada olacak.
Bize yalnızca birkaç dakika verin.
Ve bir fikri sınıfa sunmadan önce yaklaşık üç dakikaları var.
O, yaşamının son anlarında bana bir mektup verdi.
Tom nefesini üç dakika tutabileceğini söylüyor.
Tom üç dakikadan daha az sürede bütün elmayı yedi.
Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.
Anladım, Mary. Beş dakikaya kadar varmış olacağız.
Ben aradıktan üç dakika sonra geldi.
O, yeni proje üzerinde çalışmaya başlamada hiç zaman kaybetmedi.
Seni tekrar görünceye kadar dakikaları sayıyorum.
Kaybedecek bir anımız yok.
Diğer türler sadece yanıp söner. Bunlar ise bir dakikaya kadar hiç durmadan parlayabilirler.
Tom onu aradıktan üç dakika sonra geldi.
aynı zamanda her 4 dakikada bir tane taş blok yerleştirilirse
Sorunu kısa bir zamanda onardı.
- Tom bir dakikada burada olacak.
- Tom birazdan burada olacak.
Tabağını üç dakika içinde bitirmezsen tatlı almayacaksın.
Bundan sonra asla yalan söylemeyeceğim.
oksijeni yakarak yedi buçuk milyon poundluk bir kombine itme gücü
işte bunların hepsi olabilir. Bu taşları her 4 dakika bir yerleştirirsek işte inşaatı 20 yıl sürüyor
Bu odaya girdiğim dakikadan beri gözlerimi senden ayıramadım.
Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.