Examples of using "Põe" in a sentence and their turkish translations:
Şeker eklemiyor musun?
Biraz müzik açın.
Güneş batıdan batar.
O, çocukları yatırır.
O, çocukları yatağa koyar.
Kaskını giy.
Tom çayına çok fazla şeker koyar.
Güneş kışın erken batar.
işte zevk çalışmada mükemmelliği getirir.
Her şeyi bir taksiye koy.
Çift evlerini satışa çıkardı.
O nadiren kahvesine şeker koyar.
Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
Güneş kışın daha erken batar.
- O, kirpiklerine niçin zeytinyağı uyguluyor?
- O neden kirpiklerine zeytin yağı sürer?
Tom arabasına haftada iki kez yakıt alır.
Hava soğuk; neden bir kazak giymiyorsun?
Vücudunu kaya gibi görünen tuhaf bir pozisyona sokuyor.
Arabayı garaja koyun.
Geçmişi görmezden gelirseniz geleceği tehlikeye atarsınız.
Yani mevcut durum tüm Amerikalıları riske atmakta.
Sen şeyleri ait oldukları yere asla koymazsın.
Bulaşıkları lavaboya koyar mısınız?
Çok fazla biber koydun.
Bu hayatınızı riske atan hastalık türü değildir.
Geri çekilmem gerekirse diye kolları bağlı tutmak yok.
O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.
Bir gece avcısı olan ölümcül engerek, en büyük tahribatı güneş battıktan sonra yapıyor.
Penseyi alet kutusuna koy.
Güneş batıyor. Fokların avladığı balıklar derinlerden yukarı çıkıyor.
Parayı bankaya yatırın.
Silahı masanın üzerine koy.
Kitabı üst rafa koy.
Kitabı alt rafa koy.
Masanın üzerine koy.
Lütfen kitabı rafa koy.
Kitabı masanın üzerine koyun.
İbrahim, evindeki en yaşlı ve her şeyden sorumlu uşağına, "Elini uyluğumun altına koy" dedi, "Yerin göğün Tanrısı Rabbin adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılardan oğluma kız almayacaksın. Oğlum İshaka kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin."