Translation of "Olho" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Olho" in a sentence and their turkish translations:

Olho por olho.

- Kısasa kısas.
- Göze göz dişe diş.

Olho por olho, dente por dente.

Göze göz, dişe diş.

- Abri um olho.
- Eu abri um olho.

Bir gözümü açtım.

- Fique de olho nele.
- Fica de olho nele.
- Fiquem de olho nele.

- Ona göz kulak ol.
- Ondan gözünü ayırma.

- Fique de olho nele.
- Fica de olho nele.

- Ona göz kulak ol.
- Ondan gözünü ayırma.

Olho para cima

Yukarı Bak

Meu olho inchou.

Gözlerim şişti.

- Eu sou cego do olho direito.
- Sou cego do olho direito.
- Eu sou cega do olho direito.
- Sou cega do olho direito.

Sağ gözüm kör.

- Tem alguma coisa no meu olho.
- Há algo no meu olho.
- Há alguma coisa no meu olho.

Gözümde bir şey var.

- Tem alguma coisa no meu olho.
- Estou com alguma coisa no olho.
- Há algo no meu olho.

Gözümde bir şey var.

Fique de olho nele.

Onu izlemeye devam et.

Fique de olho neles.

Onlara göz kulak ol.

Qual olho lhe dói?

Hangi gözün ağrıyor?

Eu abri um olho.

Bir gözümü açtım.

Fique de olho aberto.

Göz kulak olun.

Eu olho da janela.

Ben pencereden dışarı bakarım.

- Ele é cego de um olho.
- É cego de um olho.

- Onun bir gözü görmüyor.
- Onun bir gözü kör.

- Ela era cega do olho direito.
- Era cega do olho direito.

- Onun sağ gözü kördür.
- Sağ gözü kördür.

- Tom é cego de um olho.
- Tom tem um olho cego.
- O Tom é cego de um olho.

Tom'un bir gözü kör.

Ele acertou no meu olho.

O benim gözüme vurdu.

Tom usa um tapa-olho.

Tom bir göz bandı takıyor.

Tenho um olho de vidro.

Bir takma gözüm var.

Estou com um olho roxo.

- Siyah bir gözüm var.
- Siyah gözlerim var.
- Gözüm morardı.

Fique de olho no Tom.

Tom'a göz kulak ol.

Ficarei de olho em Tom.

Tom'a göz kulak olacağım.

Fique de olho na porta.

Gözünü kapıdan ayırma.

Fique de olho nas meninas.

- Gözünüz kızların üzerinde olsun.
- Kızlardan gözünüzü ayırmayın.
- Kızlara göz kulak olun.

Fique de olho nas crianças.

- Çocuklara dikkat et.
- Çocuklara göz kulak ol.
- Gözünü çocuklardan ayırma.

- Vocês podem vê-lo a olho nu.
- Você pode vê-lo a olho nu.

Bunu çıplak gözle görebilirsiniz.

A bola acertou no olho dela.

Top onun gözüne çarptı.

Você ficou com um olho roxo.

Senin kara bir gözün var.

Tom nem sequer piscou um olho.

- Tom aldırış etmedi bile.
- Tom istifini bile bozmadı.

Ele tem bom olho para antiguidades.

Onun antikalarda gözü var.

Por que seu olho está vermelho?

Gözün niçin kırmızı?

Poderia ficar de olho no Tom?

Tom'a göz kulak olur musun?

Tom tem uma infecção no olho.

Tom'un bir göz enfeksiyonu var.

Tom levou um cutucão no olho.

Tom gözüne darbe aldı.

- Não posso ver nada com o olho direito.
- Não consigo ver nada com o olho direito.

Sağ gözümle hiçbir şey göremiyorum.

Mas a conta do olho do mal

Fakat nazar boncuğu

Protege dos inimigos e parece um olho.

düşmanlardan korur deyim yerindeyse gözü gibi bakar

O cachorro é cego de um olho.

Köpeğin bir gözü kör.

Ângela não pregou o olho naquela noite.

Angela o gece gözünü bile kırpmadı.

Eu tenho que ficar de olho fechado.

Biraz uyumak zorundayım.

As bactérias são invisíveis a olho nu.

Bakteriler çıplak gözle görülmezler.

Ficarei de olho em Tom para você.

Senin için Tom'a göz kulak olacağım.

Tom olhou pelo olho-mágico na porta.

Tom kapıdaki gözetleme deliğinden baktı.

O que aconteceu com o seu olho?

Senin gözüne ne oldu?

Eu sempre estou de olho no Tom.

Tom'a her zaman göz kulak olurum.

Você tem um ótimo olho para detalhes.

Detay için böylesine harika bir gözün var.

- Eu quero que você fique de olho nas coisas.
- Quero que você fique de olho nas coisas.

Ortalığa göz kulak olmanı istiyorum.

O vizinho também está de olho na fêmea.

Komşusu da dişiyi gözüne kestirmiş.

Cada olho mede a distância de forma independente,

İki gözü de mesafeyi ayrı ayrı ölçümlüyor.

- Fique de olho nas malas.
- Vigie as malas.

Çantaya göz kulak olun.

Fique de olho na minha bolsa um instante.

Çantama bir süre göz kulak ol.

Eu realmente não olho para isso desse jeito.

Gerçekten ona öyle bakmıyorum.

Alguma coisa aconteceu com o meu olho direito.

Sağ gözüme bir şey oldu.

Quero que você fique de olho no Tom.

Tom'a göz kulak olmanı istiyorum.

Partículas diminutas são dificilmente visíveis a olho nu.

Minik parçacıkları çıplak gözle görmek zordur.

Eu tenho um tique no meu olho direito.

Benim sağ gözümde bir seğirme var.

Por favor, fique de olho na minha mala.

Lütfen bavuluma göz kulak olun.

Os átomos não são visíveis a olho nu.

Atomlar çıplak gözle görülemez.

Os golfinhos realmente dormem com um olho aberto?

Yunuslar gerçekten bir gözü açık mı uyurlar?

Ela faz excelentes refeições numa piscada de olho.

O göz açıp kapayıncaya kadar mükemmel yemekler yapar.

Tom, você poderia ficar de olho nas crianças?

Tom, çocuklara göz kulak olur musun?

Um grão de areia caiu em meu olho.

- Gözüme kum kaçtı.
- Gözüme kum tanesi kaçtı.

Cubra o seu olho dessa maneira, por favor.

Gözünüzü bu şekilde kapatın lütfen.

Esta luz sinistra não é detetável pelo olho humano.

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

O olho do mal é uma crença muito antiga

Nazar çok eski bir inançtır

Eu acho que deveríamos ficar de olho no Tom.

Sanırım Tom'a göz kulak olmalıyız.

Você poderia por favor ficar de olho no Tom?

Tom'a göz kulak olur musunuz?

Os átomos não podem ser vistos a olho nu.

Atomlar çıplak gözle görülemezler.

O olho de um furacão é o seu centro.

Bir kasırganın gözü onun merkezidir.

Tom não consegue ver nada com o olho esquerdo.

Tom sol gözüyle bir şey göremiyor.

Fui eu quem deixou o Tom com olho roxo.

Tom'a o siyah gözü veren kişi benim.

- Fique de olho na minha bagagem enquanto compro o meu bilhete.
- Fiquem de olho na minha bagagem enquanto compro o meu bilhete.
- Fique de olho na minha bagagem enquanto compro a minha passagem.

Biletimi alırken çantama göz kulak ol.

Assista esses filmes mais uma vez com esse olho agora

bu gözle o filmleri bir kere daha izleyin şimdi

Em terra de cego quem tem um olho é rei.

- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

Tom pediu a Mary que ficasse de olho em John.

- Tom, Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.
- Tom Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.

Ele tem um misterioso talismã na forma de um olho.

O bir göz biçiminde gizemli tılsıma sahiptir.

Não podemos ver apenas porque o olho passa pela distância sensível

sadece gözün algılama mesafesini geçtiği için göremiyoruz

Eu sempre penso no meu pai quando olho para essa foto.

Bu resme baktığımda her zaman babamı düşünüyorum.

O estranho objeto no céu podia ser visto a olho nu.

Gökyüzündeki garip cisim çıplak gözle görülebilirdi.

Que aqueles que entram no avião olhem pela janela com um olho

uçağa binenler şöyle göz ucuyla pencereden dışarıya bir baksın

E sim encontrar o olho da tempestade o melhor modo que eu puder.

Mücadelem; yapabildiğimin en iyisiyle onun merkezini bulmak.

Se você ficar de olho nas crianças, eu levarei seu traje para ser limpo.

Eğer çocuklara göz kulak olursan, temizlenecek takım elbiseni alacağım.

Quando Tom olhou para o teto, uma gota de água caiu em seu olho.

Tom tavana baktığında gözüne bir damla su düştü.

- Ele dorme com um olho fechado e o outro aberto.
- Ele nunca é apanhado de surpresa.

Bir göz uyur, diğeri görür.

Eu vou comprar um ingresso, então, por favor, fique de olho nas minhas sacolas por um minuto.

Bir bilet almaya gideceğim.Bu yüzden lütfen bir dakikalığına çantalarıma bak.

- Foda-se!
- Vai para a puta que te pariu!
- Vai se foder!
- Vai tomar no cu!
- Vai tomar no olho do seu cu!

- Siktir!
- Siktir git!
- Öl!