Translation of "Olhar" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Olhar" in a sentence and their turkish translations:

- Conheço esse olhar.
- Eu conheço esse olhar.

O bakışı biliyorum.

- Eu não vou olhar.
- Não vou olhar.

Bakmayacağım.

- Você pode olhar agora.
- Vocês podem olhar agora.

Şimdi bakabilirsin.

- Ela desviou o olhar.
- Ela desviava o olhar.

O bakışlarını kaçırdı.

Tentei não olhar.

- Bakmamaya çalıştım.
- Bakmamayı denedim.

Não consigo olhar.

Bakamıyorum.

- Você pode olhar para mim?
- Vocês podem olhar para mim?

Bana bakar mısın?

Vamos olhar para ele

bir de ona bakalım

Ficaríamos felizes em olhar.

Bakar bakar mutlu olurduk.

Tente olhar para frente

İleriye bakmaya çalış.

Tom não quer olhar.

Tom bakmak istemiyor.

Tom, podes olhar-me?

Bana bakar mısın, Tom?

Tom desviou o olhar.

Tom yüzünü yana çevirdi.

Não estamos a olhar.

Bakmıyoruz.

Para onde devo olhar?

Nereye bakmalıyım?

Você pode olhar agora.

Şimdi bakabilirsin.

- Não posso olhar para o Tom.
- Não consigo olhar para o Tom.

Tom'a bakamıyorum.

- Por favor, pare de me olhar.
- Por favor, parem de me olhar.

- Lütfen bana bakmayı durdur.
- Lütfen bana bakmayı kes.

E não olhar para baixo.

Aşağı bakmamaya çalışın.

Um olhar pode dizer tudo.

Bir bakış her şeyi söyleyebilir.

Não sei onde deveria olhar.

Nereye bakmam gerektiğini bilmiyorum.

Deixe-me olhar para você.

Sana bakmama izin ver.

É só olhar para ela.

Sadece ona bak.

Ele evitou olhar para ela.

O ona bakmaktan kaçındı.

Eu não saberia onde olhar.

Nereye bakacağımı bilmiyordum.

Tom abaixou o seu olhar.

Tom dik dik bakışını indirdi.

É melhor você olhar isso.

Ona baksan iyi olur.

Eu vou olhar por aí.

Etrafa bakınacağım.

Deixa-me olhar para isso.

Onu inceleyeyim.

Fixei o olhar no homem.

Ben adama baktım.

- Eu não podia suportar olhar para ela.
- Eu não suportava olhar para ela.

Ona bakmaya dayanamadım.

- Eu me virei para olhar para Tom.
- Me virei para olhar para Tom.

Tom'a bakmak için geri döndüm.

Não basta olhar para as críticas

sadece eleştiri diye de bakmayın olaya

Então, vamos olhar para a ciência

O zaman bilim açısından bakalım

Vamos olhar para todos eles juntos.

Bunlara hep birlikte biraz bakacağız

Você pode olhar para as pernas

bacaklarına bakabilirsin

Não posso mais olhar para isso.

Artık buna bakamam.

Eu não quero olhar para Tom.

Tom'a bakmak istemiyorum.

É melhor você olhar para isso.

Buna baksan iyi olur.

Ela tentou não olhar para ele.

Ona bakmamaya çalıştı.

Tom tentou não olhar para Maria.

Tom Mary'ye bakmamaya çalıştı.

Tom evitou olhar para a Mary.

Tom Mary'ye bakmaktan sakındı.

Não desvie de mim seu olhar.

- Gözünü benden kaçırma.
- Yüzünü benden çevirme.

Eu posso me olhar no espelho.

Aynada kendimi görebiliyorum.

Vou olhar em volta da casa.

Evin etrafına bakınacağım.

Sami continuou a olhar para Layla.

Sami, Leyla'ya bakmaya devam etti.

Vamos olhar tudo um pouco mais suave

gelin her şeye biraz daha yumuşak bakalım

Tom lançou um olhar pela sala vazia.

Tom boş odaya bakındı.

Se olhar cuidadosamente, irá encontrar alguns insetos.

Eğer dikkatlice bakarsan bazı böcekler bulacaksın.

Tom não para de olhar para você.

Tom sana bakmayı sürdürüyor.

Eles costumavam olhar o pai com respeito.

Onlar babalarına saygı duyardı.

Olhar os pássaros é um hobby bacana.

Kuş gözlemciliği güzel bir hobi.

O garoto fugiu sem olhar para trás.

Çocuk arkasına bakmadan kaçtı.

- Queria que as pessoas parassem de me olhar.
- Eu queria que as pessoas parassem de me olhar.

Keşke insanlar bana bakmaktan vazgeçse.

- Você deve olhar para carros ao atravessar a rua.
- Deves olhar para os carros ao atravessar a estrada.

Caddeyi geçerken arabalara dikkat etmelisin.

São vales abrasadores até onde o olhar alcança.

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var.

Vamos olhar brevemente para o vírus em breve

kısaca bir de virüse bakalım kısa bir şekilde

Agora vamos olhar para outro aspecto do trabalho

şimdi işin diğer bir boyutuna bakalım

Não é educado olhar fixamente para as pessoas.

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

É melhor você não olhar aos excentrismos dele.

Onun eksantrikliğini görmezden gelsen iyi olur.

Eu acho que é melhor você olhar isto.

Bence buna baksan iyi olur.

Se o olhar matasse, eu já estaria morto.

Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.

- Você quer ver isto?
- Você quer olhar isto?

- Buna bakmak ister misin?
- Buna bakmak ister misiniz?
- Buna bakmak istiyor musun?

- Posso usar o seu computador para olhar meu e-mail?
- Posso usar o teu computador para olhar meu e-mail?
- Eu posso usar o teu computador para olhar meu e-mail?
- Eu posso usar o teu computador para olhar o meu e-mail?
- Eu posso usar o seu computador para olhar meu e-mail?
- Eu posso usar o seu computador para olhar o meu e-mail?

Benim e-postamı kontrol etmek için bilgisayarınızı kullanabilir miyim?

Mas queríamos olhar para isso de modo mais abrangente.

ama biz buna daha geniş bir pencereden bakmak istedik.

Na verdade, se você olhar, esses anos são lindos.

Ya aslında bakarsan o yıllar güzelmiş ha

Agora vamos olhar para o lado sério da situação

şimdi birde durumun ciddi tarafından bakalım

Ele está sempre a te olhar. Deve te amar.

Hep sana bakıyor. Seni seviyor olmalı.

Tom não consegue parar de olhar para a Mary.

Tom Mary'ye bakmayı durduramıyor.

Eles estão usando um telescópio para olhar o céu.

Onlar gökyüzüne bakmak için bir teleskop kullanıyor.

Dizem que um olhar vale mais que mil palavras.

Bir bakışın binlerce kelimeden daha fazla değerli olduğunu söylüyorlar.

O Tom tentou evitar de olhar para a Mary

Tom Mary'ye bakmaktan kaçınmaya çalıştı.

Eu posso cantar esta canção sem olhar a letra.

Ben sözlerine bakmadan bu şarkıyı söyleyebilirim.

Para apreciar a beleza dela, basta olhar para ela.

Onun güzelliğini takdir etmek için sadece ona bakmak zorundasın.

Eu não posso esquecer aquele olhar no rosto dela.

Onun yüzündeki o bakışı unutamam.

- Tentei evitar olhar para os olhos dela.
- Eu tentei evitar olhar para os olhos dela.
- Tentei evitar olhá-la nos olhos.

Onun gözlerine bakmaktan kaçınmaya çalıştım.

- Se você olhar para a letra, ela não significa muito.
- Se você olhar a letra da música, ela não significa muita coisa.

Eğer şarkı sözlerine bakarsan, çok anlam taşımıyor.

Eu acho que você deveria olhar isto mais uma vez.

Sanırım buna bir kez daha bakmalısın.

Ele deu-me um olhar fixo da cabeça aos pés.

Bana baştan aşağı baktı.

Temos de olhar em frente e usar a força das pernas...

İleriye bakmaya odaklanmalı ve bacak gücünüzü kullanarak...

Havia algo naquela casa que a faz parar e olhar novamente.

Onu durduran ve tekrar baktıran o ev hakkında bir şey vardı.

Basta olhar para ela, para saber que ela gosta de você.

Sadece ona bakarak, onun seni sevdiğini söyleyebilirsin.

Oh? Você consegue digitar sem olhar para o teclado. Que legal!

Ah? Sen klavyeye bakmadan yazabiliyorsun. Bu harika!

Às vezes precisamos olhar para trás para saber onde estamos indo.

Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmamız gerekir.

Já ouviram dizer que a água não ferve se ficarmos a olhar?

Ne demişler? İzlenen tencere asla kaynamaz.

Lá estava eu, a olhar para os olhos de uma criatura incrível.

O an, bu inanılmaz yaratığın gözlerine bakıyordum.

Tom estava tão bravo com Mary que mal conseguia olhar para ela.

Tom Mary'ye o kadar kızgındı ki o ona bakamadı bile.

Se você olhar de longe, a maioria das coisas vão parecer bonitas.

Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

Todos nós sabemos como olhar para os muçulmanos do mundo de qualquer maneira

zaten dünyada Müslümanlara nasıl bir gözle bakıldığını hepimiz biliyoruz

Sim, se você olhar, confirmo essas informações de cinco ou seis fontes diferentes.

Evet aslında bakarsanız beş altı farklı kaynaktan bunları teyit ediyorum bu bilgileri

Faça o favor de não olhar para o seu celular enquanto estamos comendo.

Lütfen biz yemek yerken cep telefonuna bakma.

Faz o favor de não olhar para o teu celular enquanto estamos comendo.

Lütfen yemek yerken cep telefonuna bakma.

Só de olhar para a tua cara, eu sei que tens boas notícias.

Sadece yüzüne bakarak iyi haberlerin olduğunu biliyoruz.

São vales abrasadores até onde o olhar alcança, penhascos de arenito com ravinas íngremes

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla

Mas então os arqueólogos, alertados por uma descoberta casual, começaram a olhar para o

Ancak daha sonra, bir tesadüfi keşifle uyarılan arkeologlar,

Quando garoto eu costumava deitar de costas na grama e olhar as nuvens brancas.

Çocukken çimenlere sırtüstü uzanıp beyaz bulutları seyrederdim.

Esta garota tem um rosto lindo. Meu coração se derrete ao olhar para ela.

Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir.

Eu não uso um relógio, mas os observadores devem olhar imediatamente para um relógio de pulso.

Ben saat kullanmıyorum ama saat kullananlar hemen bir kol saatine baksınlar

Eu não te procurava, porém, quando pela primeira vez pude olhar-te nos olhos, eu logo soube que chegara em casa.

Seni aramadım, ama gözlerine ilk baktığımda, yuvama geldiğimi anladım.

- Você poderia olhar essas duas fotos e me dizer qual é a melhor?
- Você poderia dar uma olhada nessas duas fotos e me dizer qual delas é a melhor?

Bu iki resme bakabilir misin ve bana hangisinin daha iyi olduğunu söyleyebilir misin?