Examples of using "Impossível" in a sentence and their turkish translations:
İmkânsız.
Bu mümkün değil.
karşı koymak imkansız
Fiziksel olarak imkânsız.
- O, imkansızdır.
- Olmaz.
İmkansızdı.
Bunu düzeltmek imkansız.
Bu imkansız.
- O imkansız değil.
- Bu imkansız değil.
Sen imkansızsın.
Bu imkansız olurdu.
Bunu açıklamak imkansız.
O imkansız olacak.
O fiziksel olarak imkansızdır.
Bunun imkânsız olduğunu biliyorum.
Bize imkansız gibi geliyorsa
Bu fiziksel olarak imkansız olurdu.
İmkansızı istemeyin.
O, fiziksel olarak imkansızdır.
O kesinlikle mümkün değil.
Benim için olanaksız.
Zaman yolculuğu mümkün değildir.
Ben 'imkânsız' sözcüğünü bilmiyorum.
bunu engellemek durdurmak imkansız
Hala imkansız görüyor musunuz acaba?
yani bir şeyi araştırmak imkânsız.
Havasız yaşamak imkansızdır.
Tom onun imkansız olduğunu biliyordu.
Onu memnun etmek imkansızdır.
O, imkansızı istiyor.
O adada yaşamak imkansızdır.
Tom bunun imkansız olacağını söyledi.
Olanaksız geliyor ama gerçek.
Onun imkansız olduğunu düşündüm.
Depremleri önceden bilmek imkansızdır.
Zor ama imkansız değil.
Bu olanaksız bir görevdir.
Tom onun imkansız olduğunu sanıyor.
Bu olası değil ama imkansız değil.
Bu benim için imkansız.
Bir cevap bulmak imkansızdı.
Üzgünüm, ama bu imkansız.
Biz bunun imkansız olduğunu biliyoruz.
Bunu yapmak neredeyse imkansızdı.
Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.
İmkansızı başaran kişi
Fikrin kesinlikle imkansızdır.
Ben belki size yardımcı olamam.
Biz affedebiliriz fakat unutmak imkansızdır.
Tom imkansızı istiyor.
İnanmak neredeyse imkansız.
İmkansız olmadığını biliyorum.
Zor olacak ama imkansız değil.
Gerçekten imkansız olduğunu mu düşünüyorsun?
İmkansızı yapamayız.
Bu adayı terk etmek mümkün değil.
Biz kendimizi imkansız bir durumda buluruz.
Tom imkansızı yapmaya çalışıyor.
Şimdi gitmem imkansız.
Onu sana açıklamam imkansız.
Çünkü o dönemde o kadar çok imkansız bir şey görünüyordu ki
Trump'ın kazanmasının imkansız olduğunu söylüyorlar
- Planı uygulamak mümkün değil.
- Planı uygulamaya koymak mümkün değildir.
Bir ay içinde İngilizce öğrenmek imkansızdır.
Sigarayı bırakmak onun için olanaksızdır.
Bunu söylemiş olması imkansız.
Hayat güneş olmadan mümkün değildir.
Tom her zaman imkansızı yapmaya çalışıyor.
Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.
Raporu yarına kadar bitirmek neredeyse imkansız.
Roma'yı bir günde görmek imkansız.
İmkansız bir şeyi yapmaya çalışıyorlar.
Son, imkansızın başlangıcıdır.
Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.
Güneş olmadan hayat imkansız olurdu.
Güneş olmadan, hayat mümkün değildir.
- Bunun imkânsız olduğunu bilmelisin.
- Bunun imkânsız olduğunu bilmelisiniz.
Senin önerdiğin şey imkansız.
Bir çatalla çorba yemek imkansızdır.
İki gün içinde bunu bitirmek imkansız.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
Başından beri yapamadığımı biliyordun.
Bu durumda kuru ağaç bulmak neredeyse imkânsız.
Soruyu cevaplamamız imkansızdı.
Gelecekte ne olacağını bilmek olanaksızdır.
- Bunun imkansız olduğunu anlamayacak mısın?
- Bunun imkansız olduğunu anlayamıyor musunuz?
Olamaz!
Kabul edelim ki, bu imkansız. Biz onu asla yapmayacağız.
Her şey yapılana kadar teorik olarak imkansızdır.
Tabii ki hayır, bu oldukça imkansız.
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
Kuşun tuzaktan kaçması imkansız.
Tom Mary'yi ikna etmeyi imkansız buldu.