Translation of "Hábito" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Hábito" in a sentence and their turkish translations:

Porque fica ruim hábito

çünkü kötü alışkanlık edinir

É um hábito ruim.

Kötü bir alışkanlık.

Fumar é um hábito ruim.

Sigara içmek kötü bir alışkanlık.

- Contar mentiras é um hábito muito ruim.
- Contar mentiras é um hábito muito feio.

Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.

Ele coçou a cabeça por hábito.

Alışkanlık nedeniyle başını kaşıdı.

Isso já se tornou um hábito.

Bu zaten bir alışkanlıktır.

- Você tem um hábito que me alegra.
- Vocês têm um hábito de que me alegro.

Benim hakkında mutlu olduğum bir alışkanlığın var.

Perry adquiriu o hábito de pensar alto.

Perry yüksek sesle düşünme alışkanlığı edindi.

Manter um diário é um bom hábito.

Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.

Ele tem o hábito de contar mentiras.

Onun yalan söyleme alışkanlığı var.

Este é um hábito que deve ser cultivado.

Bu, ekilmesi gereken bir alışkanlıktır.

Ele tinha o hábito de levantar-se cedo.

Erken kalkmaya alışkındı.

Ele tem o hábito de cuspir no chão.

Onun yere tükürme alışkanlığı vardır.

Tom tem o hábito de roer as unhas.

Tom'un tırnaklarını ısırma alışkanlığı vardır.

Ele tem o hábito de deixar a porta aberta.

Onun kapıyı açık tutma alışkanlığı var.

Tenho de parar com isso. É um mau hábito.

Bunu bırakmak zorundayım. Kötü bir alışkanlık.

Fumar não é um hábito, e sim um vício.

Sigara içmek bir alışkanlık değil ama bir bağımlılıktır.

Eu tenho o mau hábito de roer as unhas.

Tırnaklarımı yemek gibi kötü bir alışkanlığım var.

Ele tem o péssimo hábito de morder seu lápis.

Onun, kalemini çiğneme gibi kötü alışkanlığı vardır.

Mau hábito; Não era um cigarro e álcool da rua?

kötü alışkanlık; sokaktan edineceği sigara ve alkol değil miydi?

Você precisa se livrar do hábito de roer as unhas.

Tırnaklarını yeme alışkanlığından kurtulmalısın.

Muitos peruanos têm o hábito de mascar folhas de coca.

Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır.

Bob tem o hábito de ir para a cama às 10h00.

Bob'ın saat 10:00 'da yatağa gitme alışkanlığı vardır.

O hábito de comer mais que o necessário representa um perigo para a saúde.

Gerekten fazla yeme alışkanlığı sağlık için bir tehlikedir.

A partir do momento que um mau hábito é criado, é difícil livrar-se dele.

Kötü alışkanlık bir kez oluştu mu, ondan kurtulmak zordur.

Uma vez que criado um mau hábito, você não consegue se livrar dele tão facilmente.

- Kötü alışkanlığa bir bulaşırsan, ondan kolayca kurtulamazsın.
- Bir kere kötü bir alışkanlık sahibi olunca ondan kurtulmak kolay olmaz.
- Kötü bir alışkanlık edindin mi kolay kolay ondan kurtulamazsın.

Uma vez que você forma um mau hábito, você não consegue se livrar dele facilmente.

- Bir kere kötü bir alışkanlık sahibi olunca ondan kurtulmak kolay olmaz.
- Kötü bir alışkanlık edindin mi kolay kolay ondan kurtulamazsın.

- Você tem o hábito de ligar a televisão assim que chega em casa?
- Você costuma ligar a televisão assim que chega em casa?

Genellikle eve varır varmaz televizyonu açar mısın?