Translation of "Fêmea" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Fêmea" in a sentence and their turkish translations:

Uma fêmea.

Bir dişi.

Outra fêmea.

Bir dişi daha geldi.

O puma fêmea tem vantagem.

Dişi puma avantajı ele geçirmiş durumda.

E esta fêmea está prenhe.

Üstelik bu fare hamile.

Há uma fêmea por perto.

Yakınlarda bir dişi var.

Koko é uma gorila fêmea.

Koko bir dişi gorildir.

A fêmea percebe a sua intenção.

Dişi, mesajı alıyor.

Uma fêmea é afastada das outras.

Bir dişi, diğerlerinden ayrı düşüyor.

Esse cachorro é macho ou fêmea?

O köpek erkek mi yoksa dişi mi?

A única opção da fêmea... ... é atacar.

Tek seçeneği... ...saldırmak.

Era precisamente o que a fêmea aguardava.

Tam da beklediği şey.

O jovem tenta aproximar-se da fêmea.

Gencimiz dişiye yaklaşmaya çalışıyor.

O vizinho também está de olho na fêmea.

Komşusu da dişiyi gözüne kestirmiş.

É precisamente o que as tartarugas fêmea esperavam.

Dişi kaplumbağalar tam da bu anı bekler.

Esta fêmea pode atingir mais de dez metros.

Bu dişi ileride on metre büyüklüğü aşabilir.

Mas a fêmea está demasiado ocupada para brincar.

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

Cada fêmea pode ter mais de 100 crias.

Her bir dişi 100'ün üzerinde yavru doğurabilir.

Não tenho certeza se é macho ou fêmea.

Onun bir erkek mi yoksa bir bayan mı olduğundan emin değilim.

Ele produz um som ritmado para estimular a fêmea.

Dişiyi havaya sokmak için ritim tutuyor.

E que a fêmea poderá ter encontrado um par.

Bu dişi, eşini de bu şekilde bulmuş olabilir.

E agora, as necessidades desta fêmea estão a aumentar.

Üstelik... ...bu dişinin ihtiyaçları artmaya başladı.

A fêmea isolada perdeu a batalha com os leões.

Ayrı düşen dişi, aslanlarla çarpışmasını kaybetmiş.

Nesta altura do ano, a fêmea depende do salmão.

Yılın bu zamanı... ...somonla beslenir.

Nas montanhas da Patagónia, o puma fêmea aproveitou a escuridão.

Patagonya dağlarındaki anne puma karanlıktan faydalanmış.

Terminado o acasalamento, a fêmea deposita os ovos no subsolo...

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.

Esta fêmea consegue matar presas dez vezes maiores do que ela.

Kendinden on kat büyük avları indirebilir.

Esta lula-cintilante fêmea está a migrar centenas de metros, vinda do abismo.

Bu dişi ateş böceği mürekkep balığı abisten yüzlerce metre yukarıya doğru göç ediyor.

Liderados pela fêmea mais velha, a manada não deixa parar os mais pequenos.

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.

É muito mais seguro atrair uma fêmea até si. Mas tem de a impressionar.

Dişiyi kendine çağırmak çok daha güvenli. Ama etkileyici sesler çıkarmalı.

Um puma fêmea e as suas quatro crias aproveitam o calor antes do anoitecer.

Anne puma ile dört küçük yavrusu gece gelmeden sıcağın tadını çıkarıyor.

O urso-polar fêmea consegue percorrer 80 km em 24 horas à procura de alimento.

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

Uma câmara de filmar com pouca luz revela um urso-polar fêmea e as suas duas crias

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bir anne kutup ayısı ile iki yavrusunu tespit ediyor.

Que detetam uma molécula de feromona entre milhões. O voo em ziguezague ajuda-o a localizar a fêmea.

milyonlarcasının arasından tek bir feromon molekülünü tespit edebiliyor. Zikzak çizerek dişinin yerini daha iyi belirliyor.

A fêmea pesa 20 % mais do que ele, por isso, tem de usar toda a força para a dominar.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

A sua luz é um sinal para as fêmeas não aladas no solo. A fêmea é do tamanho de um bago de arroz.

Işıkları, zemindeki kanatsız dişilere işaret göndermektedir. Dişi, pirinç tanesi kadardır.