Translation of "Nimi" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Nimi" in a sentence and their turkish translations:

nimi.

Öyleler.

- Porozmawiasz z nimi?
- Będziesz z nimi rozmawiał?

Onlarla konuşur musun?

- Chciałem z nimi uciec.
- Chciałam z nimi uciec.

Onlarla kaçmak istedim.

Idź z nimi!

Onlarla birlikte git!

Istnieje między nimi związek.

Bir bağlantı var.

Przedyskutujmy z nimi problem.

Onlarla sorunu tartışalım.

Co jest z nimi?

Onların neyi var?

Jadłem z nimi obiad.

Onlarla akşam yemeği yiyordum.

Nie rozmawiałeś z nimi?

Onlarla konuşmadın mı?

Chciałbym z nimi porozmawiać.

Onlarla konuşmak istiyorum.

Nie tęsknisz za nimi?

Onları özlemiyor musun?

Zamierzam z nimi porozmawiać.

Onlarla konuşacağım.

Zobaczcie wielką przepaść między nimi.

büyük farka bir bakın.

Nie zadawaj się z nimi.

Onlarla işbirliği yapma.

Nie ukrywam przed nimi prawdy.

Ben onlardan gerçeği saklamıyorum.

Między nimi istnieje wyraźna różnica.

Onlar arasında belirgin bir fark var.

Pojechałem z nimi do Nikko.

Ben onlarla birlikte Nikko'ya gittim.

Byłem z nimi cały dzień.

Bütün gün onlarla birlikteydim.

Powinniśmy tam z nimi być.

Onlarla birlikte orada olmalıyız.

Powinienem był z nimi zostać.

Onlarla kalmalıydım.

Musimy się z nimi spotkać.

Onlarla tanışmalıyım.

Nie możemy z nimi iść?

Onlarla gidemez miyiz?

Nie musimy z nimi rozmawiać.

Onlarla konuşmamıza gerek yok.

Chcę, żebyś z nimi porozmawiał.

Onlarla konuşmanı istiyorum.

Musimy znowu z nimi porozmawiać.

- Onlarla tekrar konuşmamız gerekiyor.
- Onlarla tekrar konuşmalıyız.

Związek między nimi jest często pomijany,

Aralarındaki bağlantı genellikle göz ardı ediliyor

I musiałam się z nimi zmierzyć,

ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,

Była tylko minuta różnicy pomiędzy nimi.

Onlar arasında bir dakika farkı vardı.

Ona gra z nimi w pokera.

- Onlarla poker oynuyor.
- Onlarla poker oynar.

Nie zostawiaj mnie z nimi samego.

Beni onlarla yalnız bırakma.

Jesteśmy z nimi w dobrych stosunkach.

Onlarla aramız iyidir.

I w zimie będą się nimi żywić.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

Teraz mogę to nimi owinąć. Stuprocentowa bawełna.

Ve bunu buraya saracağız. Yüzde yüz pamuk.

Nazywaliśmy ich „konfiskatorami” i nimi właśnie byli.

Buna "kamulaştırma" diyorduk, gerçekten de kamulaştırmaydı.

- Jak Majdan. - Kto za nimi stał? Prawica.

-Maidan gibi. -O grupların arkasında kim vardı? Sağ kanat.

I zanieczyszcza nimi ziemię, rzeki i oceany.

Drogi powstają przez to, że nimi chodzimy.

- Yollar biz yüdükçe oluşur.
- Yollar biz yürürsek meydana gelir.

Nie mogę się z nimi teraz spotkać.

Şimdi onlarla buluşamam.

Nie wiem jednak, czy się nimi nie struję.

Ama beni hasta edip etmeyeceğini bilmiyorum.

Co pajęczyn, możemy sobie z nimi nie poradzić.

başa çıkamayacağımız kadar çok örümcekle karşılaşabiliriz.

Ich wymagania wobec matki rosną wraz z nimi.

Büyüdükçe annelerinden talepleri de artıyor.

Większość ma rodziny, które mogłyby się nimi opiekować,

Birçok aile düzgün desteği olsaydı

Dotlenia jaja swoim syfonem i się nimi zajmuje.

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

Zaczekaj minutę. Myślę, że powinieneś iść z nimi.

Bir dakika bekle. Sanırım onlarla gitmen gerekir.

A potem może przyjdzie skorpion, by się nimi nakarmić?

Belki bir akrep gelip böcekleri yemek ister.

A w przypadkach chronicznych, gdy się z nimi zapoznamy,

ve kronik durumları tespit eder etmez

Ich siła i jad są niezwykłe. Lepiej z nimi nie igrać.

Güçlü, zehri çok kuvvetli. Bulaşılacak bir şey değil.

Rodzice opiekowali się nami, teraz nasza kolej, by opiekować się nimi.

Ailemiz bizimle ilgilendi ve şimdi onlarla ilgilenme sırası bizde.

Ale nigdy nie ochraniałem nimi liny. Są użyteczne i dlatego zawsze noś majtki.

Ama hiç halat korumak için kullanmamıştım. Bu iyi bir şey ve bu yüzden her zaman iç çamaşırı giymelisiniz.

Transportowano nimi także szczególnie cenne towary, takie jak przyprawy, jedwab i kruszce szlachetne.

Kadırgalar ayrıca baharat, ipek veya değerli taşlar gibi yüksek değerli kargoları taşımada da kullanılırdı.

Ich ilość zaczyna ją przytłaczać, nie jest pewna, co robić i jak sobie z nimi radzić.

Bir sürü yılan yıldızı istilaya geliyor. Ne yapacağından, nasıl başa çıkacağından emin değil gibi.

Dlaczego nagle opowiadasz mi o hipopotamach? Nie widzę związku między nimi a twoimi dwunastoma złotymi rybkami.

Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.

Ważne jest, aby zapobiegać migrenom na co dzień, a nie radzić sobie z nimi, kiedy wystąpią.

Önemli olan gündelik hayatta migrenin tetiklenmesini önlemek; başladıktan sonra onunla mücadele etmek değil.

Ludzie skorzy do dzielenia się z nami swoimi poglądami religijnymi prawie nigdy nie są chętni, byśmy z nimi dzielili swoje.

Dinsel görüşlerini sizinle paylaşmak isteyen insanlar, sizin dinsel görüşünüzü onlarla paylaşmanızı neredeyse hiç istemezler.

Wczoraj to już historia, jutro to tajemnica. Ale dziś to dar losu. A dary są po to, żeby się nimi cieszyć.

Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.

Liczby pierwsze są jak życie: bardzo logiczne, ale niemożliwe jest odkrycie reguł nimi rządzących, choćby myślało się o nich cały czas.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.