Examples of using "Miałem" in a sentence and their turkish translations:
- Ben bir kabus gördüm.
- Bir kâbus gördüm.
Benim şüphelerim vardı.
Az önce kaza yaptım.
Yoğun bir sabah geçirdim.
Ne tercihim vardı?
Korkunç bir gece geçirdim.
Ben bir kalp krizi geçirdim.
İyi bir hayat geçirdim.
Kendimce nedenlerim vardı.
Benim bir şansım yoktu.
Kötü bir hafta geçirdim.
Birçok şeye ilgim vardı
Bunu yapmam gerekiyor muydu?
Dün gece garip bir rüya gördüm.
Tutuklandığım zaman...
İyi bir çevrem, iyi bir itibarım vardı. İyi olacağımı
Ben oraya gitmek için niyet etmiştim.
Bugün hiç ziyaretçim yoktu.
Ne söyleyeceğimi unuttum.
Ben çok eğlendim.
Uyumakta zorlanıyorum.
Banyo yapmak üzereydim.
Boston'da bir evim vardı.
Ağzım kuruydu.
Yeterli kanıtım yoktu.
Benim niyetim o değildi.
Ben gerçekten zor bir gün geçirdim.
Hiç bıyığım olmadı.
Ben bir kalp ameliyatı geçirdim.
Klasik sembolleri düşündüm:
Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.
Geri verecek çok enerjim vardı.
Dün gece korkunç bir rüya gördüm.
Ne demek istediğimi biliyorsun.
Tom için kurabiyeler yapacağım.
Neden eşlik etmek zorunda olduğumu anlamıyorum.
Tam evi terk edecektim.
Dün gece kötü bir rüya gördüm.
Hiç öyle sorunlarım yoktu.
Saklanacak hiçbir yerim yoktu.
Benim yiyecek hiçbir şeyim yoktu.
Orada seninle karşılaşmayı ummuştum.
- Geçen gece iyi bir rüya gördüm.
- Geçen gece güzel bir rüya gördüm.
- Onu size anlatmam gerekmiyordu.
- Onu size anlatmamalıydım.
Patronumla sorunum yok.
Okuyacak vaktim yoktu.
Ben o zaman muhtemelen otuz yaşındaydım.
Yolda küçük bir atıştırmalık bile yedim.
Sekiz veya dokuz yaşındaydım,
Onunla orada tanışmış olmayı ummuştum.
Bunun hakkında hatalıydım gibi görünüyor.
Ben bu resimde on beş yaşındaydım.
Cookie adında bir kedim vardı.
Cevabı anlamada biraz sorunum vardı.
Çok tenis oynardım.
Ben zamanında orada olduğum için şanslıydım.
Gitmekten başka seçeneğim yoktu.
Ben beş dolardan daha fazlasına sahip değilim.
Onunla birkaç kez karşılaştım.
Ne yazık ki kaleyi görme şansım yoktu.
Kötü bir hissim vardı.
Tuhaf bir duygum vardı.
Zil çaldığında ben tam gitmek üzereydim.
Sadece yapmam gerekeni yaptım.
Tom'a sorun yaşadığımı söyledin mi?
- Sana o izlenimi vermeyi amaçlamamıştım.
- Sana o izlenimi vermek istememiştim.
Demek istediğim bu değil. Üzgünüm.
Pekala, şimdi ne yapmam gerektiğini biliyorum.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
- Tom'un Fransızca bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
1990'ların ortasında sekiz yaşında bir çocuktum.
Sağlığın nasıl? -Ben de sana aynı şeyi soracaktım. -Yani...
Hafif ateşim olduğu için, yatakta kaldım.
Gece geç saatlere kadar yatmazdım.
Uçağa binmekten başka seçeneğim yoktu.
Bir şeyin doğru olmadığına dair bir önsezim vardı.
Şimdiye kadar sahip olduğum en iyi arkadaşımı kaybettim.
Sadece hatalı olduğumu söylemek istiyorum.
Onu demek istemediğimi biliyorsun.
Ben biraz daha kullanışlı bir şey umuyordum.
Keşke Tom'la tanışma fırsatını yakalasaydım.
Anlamadım.
Bugün duş almak için zamanım yoktu.
Bu olduğunda on üç yaşındaydım.
Boston'da yaşadığımda bir daire kiraladım.
Boston'da yaşadığımda üç odalı bir dairede yaşadım.
- Ben doğruydum ve Tom yanlıştı.
- Ben haklıydım ve Tom hatalıydı.
Bunu yapmak için bir nedenim yoktu.
Sigara içmezdim.
Teklifi kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.
Beş yaşındayken bir otobüs sürücüsü olmak istiyordum.
Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.
Ben hâlâ arkadaş olabileceğimizi umuyordum.
Ben katkıda bulundum.
Böylesine hoş bir sürprizle karşılaştığımdan beri uzun zaman oldu.
Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.
Her şeyi kontrol altına aldım.
Onu almak için şansım vardı ama almamaya karar verdim.
- Bunu benim yerime yapabilirsin diye umuyordum.
- Bunu benim için yapabileceğini ümit ediyordum.
Bir ehliyetin olmadığına dair hiçbir fikrim yoktu.