Translation of "życie" in Turkish

0.129 sec.

Examples of using "życie" in a sentence and their turkish translations:

Takie życie.

Hayat bu.

Musi powstać życie.

Yaşamın başlaması.

To niewyobrażalne życie.

Yani akıl almaz bir hayat bu.

Miała ciężkie życie.

Zor bir hayat yaşadı.

Lubisz takie życie?

Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?

Życie jest piękne.

Hayat güzeldir.

Życie jest tanie.

Hayat ucuzdur.

Życie jest ciężkie.

Hayat zordur.

Takie jest życie.

- Hayat bu.
- Hayat böyle işte.

Życie to zabawa.

Yaşam eğlenceli.

Miałem dobre życie.

İyi bir hayat geçirdim.

Poświęciła życie edukacji.

Hayatını eğitime adadı.

Życie jest nieprzewidywalne.

Hayat öngörülemez.

Życie jest snem.

- Hayat bir rüya.
- Hayat bir rüyadır.

Życie jest krótkie.

Hayat kısa.

Życie jest złudzeniem.

Hayat bir yanılsamadır.

- Jego życie jest w niebezpieczeństwie.
- Jego życie jest zagrożone.

- Onun hayatı tehlikede.
- Hayatı tehlikede.

Jako sposób na życie.

tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

A nawet ocalić życie.

ve hatta hayat kurtarabilir.

Życie krewetki jest zagrożone.

Tekenin hayatı tehlikede.

Odzieramy życie z poezji.

hayatın şiirini kaybederiz.

Nasze życie dobiega końca,

Şimdi bir ayağımız çukurda.

Oraz życie i śmierć.

yaşam ve ölüm gibi.

Życie pacjenta było zagrożone.

Hastanın hayatı tehlike altında idi.

Para prowadziła szczęśliwe życie.

Çift mutlu bir hayat sürdü.

Lekarz uratował mi życie.

Doktor hayatımı kurtardı.

Swe życie poświęcił medycynie.

Hayatını tıp mesleğine adadı.

Ktoś uratował mi życie.

Birisi benim hayatımı kurtardı.

Życie jest niczym podróż.

Hayat seyehat gibidir.

Tom prowadzi aktywne życie.

Tom etkin bir yaşam sürüyor.

Tom zrujnował mi życie.

Tom hayatımı mahvetti.

Dlaczego rujnujesz mi życie?

- Hayatımı neden mahvediyorsun?
- Neden hayatımı mahvediyorsun?

Niełatwe jest życie bankiera.

Bir bankacının yaşamı zordur.

Życie nie jest łatwe.

Hayat kolay değil.

Nowy kraj, nowe życie.

Yeni yer, yeni hayat.

To odmieniło moje życie.

O hayatımı değiştirdi.

Próbuję uratować Tomowi życie.

Tom'un hayatını kurtarmaya çalışıyorum.

Uratowałeś życie nas wszystkich.

Bütün hayatlarımızı kurtardın.

Jak krótkie jest życie!

Hayat ne kadar kısa!

Życie jest bardzo krótkie.

Hayat çok kısa.

Poświęcił swoje życie nauce.

Hayatını bilim çalışmasına adadı.

On miał szczęśliwe życie.

O, mutlu bir hayat yaşadı.

Moje życie jest nudne.

Hayatım sıkıcı.

Tom lubi swoje życie.

Tom hayatını seviyor.

Uczyniło moje życie lepszym.

ve bu hayatımı daha iyi bir hâle getirdi.

Telewizja niszczy życie rodzinne.

Televizyon aile hayatını mahvediyor.

Filiberto wiedzie podwójne życie.

Fliberton'un iki hayatı var.

Zarabiam na życie śpiewając.

- Yaşamımı kazanmak için şarkı söylüyorum.
- Geçimimi sağlamak için şarkı söylüyorum.

Musisz zmienić swoje życie.

Hayatınızı değiştirmeniz gerekiyor.

Życie nie jest sprawiedliwe.

- Hayat adil değil.
- Hayat adaletli değil.

Mogę powierzyć temu moje życie.

Hayatımı buna bağladığım için mutluyum.

I potępia ich błogie życie,

ve bitkin hayat tarzları yüzünden lanetlenmişler,

Życie architekta także jest niezwykłe.

Bir mimarın hayatı da muhteşemdir.

Zwykły dotyk ratuje jego życie.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Jestem niesamowicie wdzięczna za życie,

hayat için minnettarım,

Dostajesz ten wielki dar, życie,

Siz de bu dev hediyeye sahipsini: Hayat,

Miałam olbrzymi apetyt na życie,

Hayata karşı inanılmaz bir iştahım vardı,

On zarabia na życie śpiewaniem.

O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.

Życie chorego człowieka jest zagrożone.

Hasta adamın hayatı tehlikede.

Jego życie jest w niebezpieczeństwie.

Hayatı tehlikede.

Zarabia na życie pisaniem muzyki.

O yaşamak için müzik yazıyor.

Czy życie nie jest piękne?

Hayat güzel değil mi?

Życie jest jak bańka mydlana.

Yaşam bir sabun köpüğü gibidir.

Jego życie jest pełne problemów.

Onun hayatı sorun dolu.

Tom chciał zmienić swoje życie.

Tom hayatını değiştirmeyi istedi.

Życie nie jest sprawiedliwe, prawda?

Hayat adil değil, değil mi?

Maciek w grudniu stracił życie.

Maciek karısını aralık ayında kaybetti.

Chcę spędzić życie z tobą.

Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.

Życie motyla trwa trzy dni.

Kelebeklerin ömrü üç gündür.

Wy dwaj zrujnowaliście mi życie.

İkiniz hayatımı mahvettiniz.

Ta książka odmieni twoje życie.

Bu kitap yaşamınızı değiştirecek.

On walczy o swoje życie.

Hayatı için savaşıyor.

Moje życie jest teraz inne.

Hayatım şimdi farklı.

Czy jest życie przed śmiercią?

Ölümden önce hayat var mıdır?

Ona zasługuje na lepsze życie.

O, daha iyi bir hayatı hak ediyor.

Dopóki życie trwa, jest nadzieja.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.

Dlaczego życie jest tak ciężkie?

Neden hayat bu kadar zor?

Życie w Japonii jest drogie.

Japonya'da yaşam pahalıdır.

Czy jest życie na Marsie?

Mars'ta hayat var mı?

Tamten dzień zmienił moje życie.

O gün hayatımı değiştirdi.

I oczywiście jest tu życie morskie,

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

że życie jest lepsze niż śmierć,

hayatın ölümden daha iyi olduğu,

Ale niektóre... zorganizowały tu sobie życie.

Ama bazıları... ...burada hayat kurmuştur.

Ciotka Mame powiedziała: "Życie jest bankietem".

Auntie Mame ''Hayat bir ziyafettir'' demişti,

Niekiedy porównuje się życie do sceny.

Hayatı sahneye benzetenler var.

Muzyka spowija nasze życie niczym powietrze.

Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.

Jego życie wisi na decyzji sędziego.

Onun hayatı hakimin kararına bağlı.

Jakież byłoby nasze życie bez elektryczności?

Elektrik olmadan hayatlarımız nasıl olurdu?

Czy istnieje życie poza układem słonecznym?

Güneş sisteminin ötesinde hayat var mı?

Życie - śmiertelna choroba przenoszona drogą płciową.

Hayat ölümcül,cinsel,taşınan bir hastalıktır.

Czemu życie jest tak pełne cierpienia?

Hayat niçin o kadar acı dolu?