Translation of "Innego" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Innego" in a sentence and their turkish translations:

To co innego.

Bu başka bir olay.

Spytaj kogoś innego.

Lütfen başka birine sor.

Jestem innego zdania.

Seninkinden farklı bir düşüncem var.

Spróbujmy czegoś innego.

Başka bir şey deneyelim.

Zróbmy coś innego.

Başka bir şey yapalım.

Oczekiwałeś czegoś innego?

Başka bir şey bekliyor muydun?

Było coś innego.

Başka bir şey vardı.

Chciałbym kogoś innego.

Ben başka birini istiyorum.

Ale obserwujemy coś innego.

Fakat gördüğümüz şey bu değil.

Nie ma innego wyjścia.

Başka seçenek yok.

Poproś, proszę, kogoś innego.

Lütfen başka birine sor.

Nie ma innego wytłumaczenia.

Başka açıklama yok.

Nie widzę innego wyboru.

Başka seçenek görmüyorum.

Nie robię nic innego.

Farklı bir şey yapmıyorum.

Nie ma innego wyboru.

Başka seçenek yok.

Niczego innego nie jadłem.

Başka hiçbir şey yemedim.

Nie mamy innego wyboru.

Bizim başka bir seçeneğimiz yok.

Liczy się coś innego,

diğer şeyler daha önemlidir,

To coś innego. To ciekawe.

Bu farklı bir şey. İlginç bir şey.

Zostawiła go dla innego mężczyzny.

Kadın onu başka bir erkek uğruna terk etti.

Jestem tu z innego powodu.

Başka bir sebep için buradayım.

Chcę jechać do innego kraju.

Başka bir ülkeye gitmek istiyorum.

Kocham potajemnie żonę innego mężczyzny.

Başka birinin karısına içten içe âşık oldum.

Mój szwagier był innego zdania.

Kayınbiraderim farklı bir görüşteydi.

To nic innego jak zakamuflowana pornografia.

Bunlar kıyafetli porno.

Nie potrzebuję ciebie ani nikogo innego.

Sana veya başka birine ihtiyacım yok.

- Jestem innego zdania.
- Mam inne zdanie.

- Aynı fikirde değilim.
- Farklı bir fikrim var.

Zawsze chciałem pojechać do innego państwa.

Her zaman başka bir ülkeye gitmek istemişimdir.

Będzie to znowu coś zupełnie innego.

yine tamamen farklı şeylere ilgi duyuyor olacaksınız.

Dzisiaj osąd i wstyd dotyczą innego aspektu.

Bugün suçlama ve karalama farklı bir konuda yapılıyor.

Musimy wymyślić coś innego. Znaleźć inną drogę.

Başka şeyler, başka yollar bulmalıyız.

Być może science fiction pokazuje coś innego,

Bilim kurgunun tasvir ettikleri şöyle dursun,

Czy jest coś innego co chciałbyś zjeść?

- Yemek için istediğin başka bir şey var mı?
- Yemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Wiedzieć to jedno, uczyć - zupełnie co innego.

Öğrenmek bir şey, öğretmek tamamen bir başka şeydir.

- Nie mamy innego wyjścia.
- Nie mamy wyboru.

Başka seçimimiz yok.

Nie miał innego wyboru, jak tylko uciekać.

Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.

Tatoeba powinna być ważniejsza niż cokolwiek innego.

Tatoeba başka her şeyden daha önemli olmalıdır.

Nie umiem sobie wyobrazić robienia czegokolwiek innego.

Başka bir şey yapmayı hayal bile edemiyorum.

Kto kocha mnie bardziej niż cokolwiek innego?

Kim beni her şeyden daha fazla sever?

Tom kocha władzę bardziej niż cokolwiek innego.

Tom gücü başka her şeyden daha fazla sever.

Poszła zobaczyć się z nim innego dnia.

Geçenlerde o onu görmeye gitti.

Mówi się: „Dla jednego śmieć, dla innego skarb”.

Ne derler bilirsiniz, birinin çöpü başkasının hazinesidir.

Nie miałem innego wyjścia jak przyjąć tę propozycję.

Teklifi kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.

Innego dnia odkryłem książkę napisaną przez mojego ojca.

Geçen gün babam tarafından yazılmış bir kitap keşfettim.

Nie powinni interweniować w sprawy wewnętrzne innego państwa.

Onlar başka bir devletin iç işlerine karışmamalıdır.

Nie mam innego wyboru niż słuchać tych rozkazów.

O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.

Musimy powiedzieć Tomowi, zanim usłyszy to od kogoś innego.

O bunu başka birinden duymadan önce Tom'a söylemek zorundayız.

- Czy muszę mieć inny powód?
- Czy potrzebuję innego powodu?

Başka bir sebebe ihtiyacım var mı?

Jest coś innego, co muszę w tej chwili zrobić.

Şu anda yapmam gereken başka bir şey var.

Nie ma innego wyjścia, jak jeść to, co podają.

Onların bana servis ettiklerini yemekten başka seçeneğim yok.

Tom stwierdził, że potrzebuje innego sposobu na zarabianie pieniędzy.

Tom para kazanmanın başka bir yolunu bulması gerektiğini söyledi.

A gdyby coś innego miało wpływ na długość ziemskiego dnia?

Peki Dünya'nın gün uzunluğunu başka bir şey belirleseydi ne olurdu?

Najlepszym sposobem na poznanie innego kraju jest pojechać tam samemu.

Yabancı bir ülkeyi tanımanın en iyi yolu oraya bizzat gitmektir.

Większość odkryć naukowych to nic innego, jak tylko głoszenie oczywistości.

Bilimsel buluşların çoğu bilinenin keşfinden başka bir şey değildir.

Tom nie chce niczego innego, jak tylko powiedzieć wszystko Mary.

Tom, Mary'ye her şeyi anlatmaktan daha fazla bir şey istemiyor.

Jesteś dwa razy mądrzejszy od każdego innego w tym pokoju.

Odadaki başka birinin iki katı kadar akıllısın.

Nie wiem o uniwersytecie absolutnie nic, więc zapytaj kogoś innego.

Üniversite hakkında kesinlikle hiçbir şey biliyorum, bu nedenle başka birine sor.

Czytanie jest równoznaczne myśleniu głową kogoś innego zamiast swoją własną.

Okuma birinin kendi kafası yerine başka birinin kafasıyla düşünmeye eşdeğerdir.

Tom mówi, że wczoraj go tu nie było. Musiałeś widzieć kogoś innego.

Tom dün burada olmadığını söylüyor. O gördüğün başka biri olmalı.

Dzieci tej samej matki, lecz innego ojca, nazywa się braćmi lub siostrami przyrodnimi.

Aynı annenin farklı babadan olan çocukları, birbirlerinin üvey kardeşleridirler.

Poproszono ją, by przekonała go do pomalowania domu przez jego syna lub kogoś innego.

Ondan, onu, evi oğluna ya da başka birine boyattırmaya ikna etmesi rica edildi.

- Chyba nie masz innego wyjścia jak sobie iść.
- Chyba nie masz wyjścia - musisz pójść.

Tek seçeneğin gitmek gibi görünüyor.

Rodzimi użytkownicy robią czasem błędy, ale są to innego rodzaju błędy niż użytkownicy nienatywni.

- Ana dilini konuşanlar bazen hatalar yaparlar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değildir.
- Ana dilini konuşanlar bazen hata yapar fakat genellikle ana dilini konuşmayanların yaptıkları hatalarla aynı türden değil.

Dzień dobry, panie prezydencie. Jak pan się czuje w ostatnich minutach kadencji? Tak, jak każdego innego dnia.

Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.

- Kto się nie zgodził?
- Kto był przeciw?
- Którzy byli przeciw?
- Kto był innego zdania?
- Kto miał inne zdanie?
- Kto się sprzeciwił?

- Kim aynı fikirde değildi?
- Kim katılmadı?