Translation of "Pinocchio" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Pinocchio" in a sentence and their turkish translations:

- Pinocchio aveva un lungo naso.
- Pinocchio aveva un naso lungo.
- Pinocchio aveva il naso lungo.

Pinokyo'nun uzun bir burnu vardı.

Pinocchio, ragazzo maledetto!

Pinokyo, seni yaramaz çocuk!

Il mio piccolo Pinocchio, il mio caro piccolo Pinocchio! Come ti sei bruciato i piedi?

Benim küçük Pinokyom, benim sevgili küçük Pinokyom! Ayaklarını nasıl yaktın?

- Pinocchio, chiedi scusa per questo o fai attenzione!
- Pinocchio, chiedi scusa per questo o stai attento!

- Pinokyo, bunun için özür dilerim, ya da dışarı bak!
- Pinokyo, bunun için özür dilerim, ya da dikkat et!

- Il vecchio chiamò Pinocchio la bambola di legno.
- Il vecchio chiamò la bambola di legno Pinocchio.

Yaşlı adam ahşap bebeğe Pinokyo adını verdi.

- Pinocchio chiuse gli occhi e fece finta di dormire.
- Pinocchio chiuse gli occhi e finse di dormire.

Pinokyo gözlerini kapadı ve uykudaymış gibi davrandı.

- Pinocchio, anche se da solo, si difese coraggiosamente.
- Pinocchio, anche se da solo, si difese con coraggio.

Pinokyo, tek başına olmasına rağmen, kendini cesurca korudu.

Queste parole toccarono il cuore di Pinocchio.

Bu sözler Pinokyo'nun kalbine dokundu.

Il vecchio chiamò Pinocchio la bambola di legno.

Yaşlı adam ahşap bebeğe Pinokyo adını verdi.

"Povero merlo!", disse Pinocchio al Gatto. "Perché l'hai ucciso?"

Pinokyo, kediye "Zavallı karatavuk!" dedi. "Onu neden öldürdün?"

Pinocchio fece del suo meglio per arrivarci, ma non ci riuscì.

Pinokyo oraya ulaşmak için elinden geleni yapmaya çalıştı ama başaramadı.

Pinocchio capì che i ragazzi avevano fatto un trucco su di lui.

Pinokyo, çocukların ona bir oyun oynamış olduğunu anladı.

"È vero, è vero!", gridò Pinocchio in lacrime. "Non lo farò mai più."

Pinokyo gözyaşları içinde "Doğru, doğru!" diye ağladı. "Bunu tekrar yapmayacağım."

Appena che Pinocchio fu entrato nel letto, si addormentò a colpo e principiò a sognare.

Pinokyo yataktaydı, hızla uykuya daldı ve rüya görmeye başladı.

Non c'è pietà qui, Pinocchio. Ti ho risparmiato. Arlecchino deve bruciare al tuo posto. Ho fame e la mia cena deve essere cucinata.

Burada merhamet yok, Pinokyo. Senin canını bağışlıyorum. Harlequin senin yerine yanmalı. Ben acıktım ve akşam yemeğim pişirilmeli.

Appena i tre medici avevano lasciato la stanza, la Fata andò al letto di Pinocchio e, toccandolo sulla fronte, notò che stava bruciando di febbre.

Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.