Examples of using "Musulmani" in a sentence and their turkish translations:
- Onlar Müslümanlarla ilgileniyorlar.
- Müslümanlar ile uğraşıyorlar.
Çinli Hristiyanlar ve Çinli Müslümanlarla
Müslümanlardan nefret ettiğini biliyorum.
Bütün Müslümanlar Arap değildir.
Sami de Leyla da Müslüman'dı.
Sami'nin anne-babası Müslüman.
Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.
Müslümanlar camide müzik çalmaz.
- Müslüman işçilere Ramazan ayında erken çıkma izni verdiler.
- Müslüman çalışanlara Ramazan ayında erken çıkış izni veriyorlar.
Çünkü Hristiyan, Müslüman, Yahudi, Ateist,
Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'dir.
Hindular ve Müslümanlar hepsi kardeştir.
Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.
Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.
Sami'nin çok Müslüman arkadaşı olmuştu.
Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.