Examples of using "Párizsban" in a sentence and their turkish translations:
Paris'te öğretim yapmak istiyorum.
Paris'teyim.
Paris'teyiz.
Paris'te kar yağıyor.
- Onlar Paris'te mi?
- Paris'teler mi?
Paris'teyim.
- Paristeydim.
- Paris'te bulundum.
Paris'te hiç bulunmadım.
Paris'te olmak isterdim.
Paris'te misiniz?
İki kez Pariste bulundum.
- Paris'te hiç bulundunuz mu?
- Hiç Paris'te bulundun mu?
- Şu an keşke Paris'te olsam.
- Keşke şimdi Pariste olsam.
On yıldır Paris'te yaşıyor.
Ben henüz Paris'te bulunmadım.
Paris'te kalırken, ona rastladım.
Paris'te onunla görüştüğümü hatırlıyorum.
- Hayalim, Paris'te Fransızca öğrenim görmektir.
- Benim hayalim Paris'te Fransızca öğrenmek
Bu cadde Paris'te.
Buluştuğumuzda Paris'te değildi.
Şu anda Paris'te saat kaç?
Tom, Paris'te yaşayan bir Amerikalıdır.
Paris'te eğitim görmüş olmakla gurur duyar.
Paris'te bir aylığına bir oda kiraladım.
Bu, Pariste ilk konferansınız mı?
Hayalim, Paris'te Fransızca öğrenim görmektir.
Paris'teki herkes aniden bir kraliyetçiydi, bir kez daha.
- Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi.
- Amcam, ki o Paris'te yaşar, bizi görmeye geldi.
Paris'te Napolyon krize cevap verdi bir dizi aşırı önlemle: mülkiyet
Vay be, işte nihayet Paris'teyiz. Önce nereyi gezsek?
Biz Paris'te fazladan iki hafta daha kaldık; ve bunu turistik yerleri gezerek geçirdik.