Translation of "Verblüfft" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Verblüfft" in a sentence and their turkish translations:

Er war verblüfft.

O şaşırmış.

Ich bin verblüfft.

Ben hayrete düştüm.

Wir sind verblüfft.

Biz şaşırdık.

Tom war verblüfft.

Tom şaşkına döndü.

Layla war verblüfft.

Leyla hayrete düştü.

- Tom scheint verblüfft zu sein.
- Tom sieht verblüfft aus.

Tom afallamış görünüyor.

Ich war völlig verblüfft.

Tamamen şaşkınlıktan dilim tutuldu.

Tom schien verblüfft zu sein.

Tom'un şaşkın olduğu ortaya çıktı.

Ich bin von dir verblüfft.

Sana hayret ediyorum.

Tom scheint verblüfft zu sein.

Tom bilincini kaybetmiş görünüyor.

- Tom war verblüfft.
- Tom war bestürzt.

- Tom şaşırmıştı.
- Tom kafası karışmıştı.

- Tom ist verblüfft.
- Tom ist perplex.

Tom şaşkın.

- Tom sieht erstaunt aus.
- Tom schaut verblüfft.

Tom afallamış görünüyor.

- Tom schaute verblüfft.
- Tom schaute verwirrt aus.

Tom kafası karışmış görünüyordu.

- Tom ist erstaunt.
- Tom ist verblüfft.
- Tom ist überrascht.

Tom şaşırmış.

Alle waren verblüfft, als sie mit 48 schwanger wurde.

Onun 48 yaşında hamile kalabildiğine herkes çok şaşırmıştı.

- Ich war von den Ergebnissen verblüfft.
- Die Ergebnisse erstaunten mich.

Ben sonuçlara şaşırdım.

"Wie habe sie es geschafft, eine Aktenmappe in Ihrer Tasche unterzubringen?!" fragte die Frau verblüfft.

Şaşırmış bir şekilde "Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?!" diye sordu kadın.

- Alle waren verblüfft, dass er die Fahrprüfung bestanden hatte.
- Er verblüffte alle mit dem Bestehen seiner Fahrprüfung.

Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.

Die Leute aus Dagestan waren verblüfft über ein kirgisches Mädchen, das in Moskau mit eigenen Händen ein Wunder vollbrachte.

- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
- Dağıstanlılar, Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan Kırgız bir kız yüzünden şaşırıp kaldılar.

„Dritter Wunsch?“ fragte der alte Mann verblüfft. „Wie kann es der dritte sein, wenn ich keinen ersten und zweiten hatte?“

"Üçüncü dilek mi?" Adam şaşırdı. "Birinci ve ikinci dileği dilememişsem, o nasıl üçüncü dilek olabilir ki?"