Translation of "Flügel" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Flügel" in a sentence and their turkish translations:

Vögel haben Flügel.

Kuşların kanatları vardır.

Liebe verleiht Flügel.

Aşk kanatlandırır.

Wo sind meine Flügel?

Kanatlarım nerede?

Alle Vögel haben Flügel.

Bütün kuşların kanatları vardır.

Warum haben Vögel Flügel?

- Kuşlar neden kanatlıdır?
- Kuşların neden kanatları vardır?

- Der Vogel breitete seine Flügel aus.
- Der Vogel spreizte die Flügel.

Kuş kanatlarını açıyor.

Einige Arten haben große Flügel

bazı türlerin kanatları da büyüktür

, befehligte Ney seinen linken Flügel.

, Ney sol kanadına komuta etti.

Wenn ich nur Flügel hätte!

Keşke kanatlarım olsa!

Der Flügel des Vogels war gebrochen.

Kuşun kanadı kırıldı.

Dieses unheilvolle Geräusch verlieh mir Flügel.

Bu tehlike sesi bana ödünç kanatlar verdi.

Der Flügel eines Schmetterlings ist sehr detailreich.

Bir kelebeğin kanadı bir sürü detay içerir.

Ich wünschte, ich hätte Flügel zum Fliegen.

Keşke uçmak için kanatlarım olsa.

Träume vom Fliegen, dann wachsen dir Flügel!

Uçabildiğinin hayalini kur, o zaman kanatlanırsın!

Träume vom Fliegen, dann wachsen dir Flügel.

Uçabildiğinin hayalini kur, o zaman kanatlanırsın.

- Wenn ich Flügel hätte, würde ich zu dir fliegen.
- Wenn ich Flügel hätte, flöge ich zu dir.

Kanatlarım olsa, sana uçarım.

Solang diese zwei Flügel nicht gleich stark sind,

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

Der Strauß hat Flügel, kann aber nicht fliegen.

Deve kuşunun kanatları vardır ama uçamaz.

Davout auf seinem üblichen Posten auf dem rechten Flügel.

Davout her zamanki sağ kanattaki görevindeydi.

Könnten wir zum Mond fliegen, wenn wir Flügel hätten?

Kanatlarımız olsaydı, aya uçabilir miydik?

„Der Tag ist gekommen, die Hähne klatschen in die Flügel.

“Gün geldi, horozlar kanatlarını çırpıyorlar.

- Diese Ameise ist die Königin. Siehst du nicht? Sie hat Flügel.
- Diese Ameise ist die Königin. Siehst du nicht, dass sie Flügel hat?

Bu karınca kraliçedir; kanatları olduğunu görmüyor musun?

Ich habe einen Vogel gefunden, der einen ernstlich verletzten Flügel hatte.

Kanadı ciddi biçimde hasar görmüş bir kuş buldum.

Es hat Flügel, aber fliegen kann es damit nicht, nur schwimmen.

Kanadı var ama uçamaz ancak yüzebilir.

Zwei Dinge sollten Kinder von ihren Eltern bekommen: Wurzeln und Flügel!

Anne ve babanın çocuklarına vermesi gereken iki şey: Kökler ve kanatlar!

O liebes Täubchen, wie sehr wünschte ich, dass ich deine Flügel hätte!

Ah, sevgili güvercin, keşke seninki gibi kanatlarım olsa!

Wenn es dem Menschen bestimmt wäre zu fliegen, so hätte er Flügel.

İnsanlar uçmak için amaçlansalardı kanatları olurdu.

Ein Vogel kann durch die Lüfte gleiten, ohne seine Flügel zu bewegen.

Bir kuş kanatlarını oynatmadan havada süzülebilir.

Aber wenn Davout, nicht Grouchy, 1815 den rechten Flügel des Kaisers befehligt hätte ...

Ama 1815'te Grouchy değil Davout İmparatorun sağ kanadına komuta etmiş olsaydı ...

- Sie sind einfach voneinander zu unterscheiden.
- Der Engel hat zwei Flügel, der Teufel hat einen Schwanz.

Meleklerin iki kanadı, Şeytan'ın bir kuyruğu vardır.

Suchet wurde zum General der Division befördert, und 1800 erhielt er das Kommando über den linken Flügel der italienischen

Suchet Tümen Genel Müdürlüğü'ne terfi etti ve 1800'de İtalya Ordusu'nun sol kanadının

Es hatte den Kopf einer Frau, den Körper eines Löwen, die Flügel eines Vogels und den Schwanz einer Schlange.

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.