Translation of "Dürfe" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Dürfe" in a sentence and their turkish translations:

Er fragte mich, ob er mich wiedersehen dürfe.

O bana beni tekrar görebilip göremeyeceğini sordu.

Er fragte mich, ob er mich küssen dürfe.

Bana beni öpebilip öpemeyeceğini sordu.

Tom fragte, ob er eher nach Hause dürfe.

Tom eve erken gidebilip gidemeyeceğini sordu.

Tom fragte Maria, ob er sie küssen dürfe.

Tom Mary'ye onu öpebilip öpemeyeceğini sordu.

Tom fragte mich, ob er mich küssen dürfe.

Tom bana beni öpüp öpemeyeceğini sordu.

Er fragte mich, ob er meine Hand halten dürfe.

Bana elimi tutup tutamayacağını sordu.

Tom fragte mich, ob er meine Hand halten dürfe.

Tom bana elimi tutup tutamayacağını sordu.

Maria fragte, ob sie bei ihrer Freundin übernachten dürfe.

Mary geceyi arkadaşının evinde geçirebilip geçiremeyeceğini sordu.

Tom fragte Maria, ob er von ihr abschreiben dürfe.

Tom Mary'ye onun notlarını çoğaltabilip çoğaltamayacağını sordu.

Ich fragte Tom, ob ich an seinen Rechner dürfe.

Tom'a bilgisayarını kullanabilip kullanamayacağımı sordum.

Tom fragte Maria, ob er sich ihr Französischlehrbuch ausleihen dürfe.

Tom Mary'ye Fransızca ders kitabını ödünç alıp alamayacağını sordu.

Tom fragte Maria, ob er sie nach Hause bringen dürfe.

Tom Mary'ye evine yürüyüp yürüyemeyeceğini sordu.

Tom fragte Mary, ob er sich ihr Englischbuch ausleihen dürfe.

Tom Mary'ye onun İngilizce ders kitabını ödünç alıp alamayacağını sordu.

Tom fragte Mary, ob er sich ihr Fahrrad ausleihen dürfe.

Tom Mary'ye onun bisikletini ödünç alıp alamayacağını sordu.

Ich fragte Tom, ob ich mit seinem Rad fahren dürfe.

Tom'a onun bisikletine binebilip binemeyeceğimi Tom'a sordum.

Maria fragte Tom, ob sie den letzten Keks essen dürfe.

Mary, Tom'a son kurabiyeyi yiyebilip yiyemeyeceğini sordu.

Eine Kellnerin kam und fragte, was es denn sein dürfe.

Bir garson geldi ve onlara ne istediklerini sordu.

Tom fragte Maria, ob er den Brief ihrer Mutter lesen dürfe.

Tom Mary'ye annesinin mektubunu okuyabilip okuyamayacağını sordu.

Maria fragte Elke, ob sie sich für den Tanz ein Kleid ausleihen dürfe.

Mary Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.

Tom fand, dass es eine Begrenzung geben müsse, wie viel Geld seine Frau ausgeben dürfe.

Tom eşinin ne kadar para harcamasına izin verilmesi gerektiği hakkında bir limit olması gerektiğini düşündü.

Nachdem er alles von seinem Teller gegessen hatte, fragte Tom Maria, ob er ihren Salat essen dürfe.

Tom tabağındaki her şeyi yedikten sonra, Mary'ye onun salatasını yiyebilip yiyemeyeceğini sordu.

- Tom bat Mary um eine Verabredung, aber sie wies in ab.
- Tom fragte Maria, ob er sie ausführen dürfe, doch sie wies ihn ab.

Tom Mary ile çıkmak istedi fakat o onu geri çevirdi.