Translation of "Aller" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Aller" in a sentence and their turkish translations:

aller Anbausysteme,

tarıma elverişli sistemler,

Aller Anfang ist schwer.

Her başlangıç zordur.

- Mathematik ist die Grundlage aller Wissenschaften.
- Mathematik ist die Grundlage aller Naturwissenschaft.

Matematik tüm bilimlerin temelidir.

Müßiggang ist aller Laster Anfang.

Aylaklık şeytanın atölyesidir.

Aller guten Dinge sind drei.

Allah'ın hakkı üçtür.

Proletarier aller Länder, vereinigt euch!

Dünyanın bütün işçileri, birleşin!

Tom kämpfte mit aller Kraft.

Tom bütün gücüyle dövüştü.

Immer noch der akzeptabelste aller Ansprüche

yinede bütün iddialar arasında en kabul edilebilir olanı ise

Der Laden verkauft Artikel aller Art.

Dükkan her türde ürünler satar.

Maria demütigte Tom vor aller Augen.

- Mary, Tom'u herkesin önünde aşağıladı.
- Mary Tom'u herkesin önünde küçük düşürdü.

Mathematik ist die Grundlage aller Wissenschaften.

- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
- Matematik bütün bilimlerin temelidir.

Krümel ist der süßeste aller Hunde!

Cookie bütün köpeklerin en şirini.

Was in aller Welt ist das?

O da ne?

Die Bezahlung ist unter aller Sau.

Ödeme çok kötü.

Aller Laster Anfang ist die Langeweile.

Sıkıntı tüm kötülüklerin başlangıcıdır.

Der Traum aller Katzen sind Mäuse.

Fareler bütün kedilerin rüyasıdır.

Reisende aus aller Welt kommen hierher.

Buraya dünyanın her yerinden turistler gelir.

- Wie in aller Welt hast du mich gefunden?
- Wie in aller Welt habt ihr mich gefunden?
- Wie in aller Welt haben Sie mich gefunden?

Allah aşkına beni nasıl buldun?

Haben 90 % aller tauber Babys hörende Eltern,

%90'ı duyabilen, işitme engeli ile ilgili bilgisi

Woher in aller Welt wusstest du das?

Acaba onu nasıl bildin?

Trotz aller Mühe hatte sie keinen Erfolg.

Tüm çabalarına rağmen o başarılı olmadı.

Trotz aller Fehler ist Sam sehr liebenswert.

Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.

Es ist noch nicht aller Tage Abend.

- Dereyi görmeden paçaları sıvama.
- Son kozu oynamadan önce her şey bitmiş sayılmaz.

Das war die beste Party aller Zeiten.

O, gelmiş geçmiş en iyi partiydi.

Demokratie ist die Basis aller freien Länder.

Demokrasi tüm özgür ülkelerin temelidir.

Die Ehe ist die Hauptursache aller Scheidungen.

- Bütün boşanmalarının temel sebebi evliliktir.
- Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.

Die Unwissenheit ist die Mutter aller Verbrechen.

Cehalet tüm suçların anasıdır.

Der Krieg ist der Vater aller Dinge.

Savaş her şeyin babasıdır.

Er kennt die Namen aller seiner Kunden.

O tüm müşterilerinin adlarını bilir.

Tom kennt die Namen aller seiner Kunden.

Tom bütün müşterilerinin adını biliyor.

Was in aller Welt ist denn das?

O da neyin nesi?

Die Bedienung hier ist unter aller Sau.

Buradaki hizmet berbat.

Wo in aller Welt bist du gewesen?

Allah aşkına neredeydin?

Tom hat Maria vor aller Augen geküsst.

Tom herkesin önünde Mary'yi öptü.

Ich liebe ihn, ungeachtet aller seiner Schwächen.

Tüm kusurlarına rağmen onu seviyorum.

Was in aller Welt ist hier passiert?

Allah aşkına burada ne oldu?

Das war der schlechteste Film aller Zeiten.

O şimdiye kadarki en kötü filmdi.

Tom hat Mary vor aller Augen bloßgestellt.

- Tom, Mary'yi herkesin önünde aşağıladı.
- Tom, Mary'yi herkesin önünde küçük düşürdü.

Tom ist der reichste Kater aller Welt.

- Tom dünyanın en zengin kedisidir.
- Tom dünyadaki en zengin kedidir.

Sagen zwei Drittel aller Einwohner der USA: "Nie."

Birleşik Devletler genelindeki insanların üçte ikisinin cevabı "Hayır" oldu.

Wir erleben eine der schnellsten Aussterberaten aller Zeiten.

Tarihin en hızlı nesil tükenme hızını yaşıyoruz

Zwei Drittel aller Säugetiere im Regenwald sind nachtaktiv.

Yağmur ormanı memelilerinin üçte ikisi gececidir.

Wo in aller Welt hast du ihn getroffen?

Onunla hangi cehennemde buluştun?

Warum in aller Welt willst du das wissen?

Hangi akla hizmet onu öğrenmek istiyorsun?

Karl Marx sagte: "Proletarier aller Länder, vereinigt euch!"

Karl Marx "Dünyanın bütün işçileri, birleşin!" dedi.

Der Blauwal ist das größte Tier aller Zeiten.

Mavi balina bütün zamanların en büyük hayvanıdır.

Der Hermelin ist das niedlichste Tier aller Zeiten.

Gelincik en şirin hayvandır.

Eifersucht gehört zu den zerstörerischsten aller menschlichen Empfindungen.

Kıskançlık tüm insan duygularının en yıkıcı olanlarından biridir.

- Das weckte das Interesse aller.
- Das reizte alle.

Bu herkesin ilgisini çekti.

Vier Fünftel aller Mitglieder waren gegen den Plan.

Bütün üyelerin beşte dörtü plana karşıydı.

Zu unser aller Erstaunen trat er plötzlich zurück.

Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.

Neunzig Prozent aller Verkehrstoten sind Folge menschlichen Versagens.

Yol ölümlerin yüzde doksanı insan hatası sonucudur.

Neunzig Prozent aller Autofahrer halten sich für überdurchschnittlich.

Tüm sürücülerin yüzde doksanı, ortalamanın üzerinde olduklarını düşünür.

- Tom hat Mary vor allen kritisiert.
- Tom hat Maria in aller Öffentlichkeit kritisiert.
- Tom hat Maria vor aller Welt kritisiert.

Tom herkesin önünde Mary'yi eleştirdi.

Nur zwei Prozent aller Frauen finden sich selbst schön.

Kadınların sadece yüzde ikisi kendilerini güzel buluyordu.

Ihre Mutterinstinkte treiben sie voran. Aller Gefahren zum Trotz.

Annelik içgüdüleriyle yola devam ediyor. Tehlikeye rağmen.

Es in aller Welt wohl hieße, dass die Sozialdemokratie

herkes muhtemelen sosyal demokrasinin

Der Nozomi ist der schnellste aller Züge in Japan.

Nozomi, Japonya'daki tüm trenlerin en hızlısıdır.

Fünfundneunzig Prozent aller Waisen sind älter als fünf Jahre.

Yetimlerin yüzde doksan beşi 5 yaşından büyüktür.

Wie in aller Welt könnte ich Tom je hassen?

Nasıl olurda Tom'dan hep nefret edebilirim?

Millionen Menschen aus aller Welt trauern um Nelson Mandela.

Dünya çapında milyonlarca insan Nelson Mandela'nın ölümünün yasını tutuyor.

Dan tat seine rassistischen Überzeugungen in aller Öffentlichkeit kund.

Dan ırkçı inançlarını halkın önünde dile getirdi.

Logik ist der Anfang aller Weisheit, nicht das Ende.

Mantık, bilgeliğin sonu değil başlangıcıdır.

Ich versuchte mit aller Kraft die Tür zu öffnen.

- Tüm gücümle kapıyı açmaya çalıştım.
- Tüm gücümle kapıyı açmayı denedim.

Die Waschmaschine war eine der großartigsten Erfindungen aller Zeiten.

Çamaşır makinesi tüm zamanların en büyük icatlarından biriydi.

- Warum in aller Welt hast du ihm solch einen Namen gegeben?
- Warum in aller Welt habt ihr ihm solch einen Namen gegeben?
- Warum in aller Welt haben Sie ihm solch einen Namen gegeben?

Hangi akla hizmet ona böyle bir isim verdin?

Tausende Besucher aus aller Welt kommen jedes Jahr nach Kyōto.

Her yıl Kyoto, dünyanın her tarafından binlerce ziyaretçi ağırlar.

Aller Wahrscheinlichkeit nach werden sie für eine Woche weg sein.

Büyük olasılıkla, bir hafta uzak kalacaklar.

Worüber in aller Welt willst du denn mit Tom sprechen?

Allah aşkına Tom'la ne hakkında konuşmak istiyorsun?

Avengers: Endgame ist offiziell der finanziell erfolgreichste Film aller Zeiten.

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

Stalin war der Vater aller Völker — in seiner kranken Fantasie.

Stalin tüm insanların babasıydı – kendi sağlıksız hayal dünyasında.

Rettungstrupps aus aller Welt sind zum Flug nach Japan gerüstet.

Uluslararası kurtarma ekipleri Japonya'ya uçmaya hazırdılar.

Warum in aller Welt hast du ihn zum Bahnhof gebracht?

- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
- Ne diye onu istasyona götürdün?

„Wo in aller Welt bist du gewesen?“ schrie Toms Mutter.

"Hangi cehennemdeydin?" diye bağırdı Tom'un annesi.

Michael Phelps ist der am höchsten ausgezeichnete Olympiasieger aller Zeiten.

Michael Phelps şimdiye kadarki en başarılı Olimpiyat oyuncusudur.

Es war der Beginn eines der größten Raubüberfälle Sprees aller Zeiten.

Bu, şimdiye kadarki en büyük soygun alemlerinden birinin başlangıcıydı.

Außerdem stehen auf dem Stimmzettel die Namen aller Kandidatinnen und Kandidaten

Ayrıca tüm adayların isimleri ve hangi parti veya seçmen grubuna ait oldukları

Unter Berücksichtigung aller Punkte können wir nicht sagen, dass er falschliegt.

Enine boyuna düşünülürse, onun hatalı olduğunu söyleyemeyiz.

Ich brauche eine vollständige Aufstellung aller Sachen, die Tom gekauft hat.

Tom'un satın aldığı her şeyin tam bir listesini istiyorum.

80 % aller englischen Wörter haben ihren Ursprung in einer anderen Sprache.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.

Ihr Kleid zog die Aufmerksamkeit aller auf dem Fest auf sich.

Onun elbisesi partide herkesin dikkatini çekti.

Feministinnen glauben an die politische, soziale und wirtschaftliche Gleichheit aller Geschlechter.

Feministler tüm cinsiyetlerin siyasal, sosyal ve ekonomik eşitliğine inanırlar.

Es war uns peinlich, in aller Öffentlichkeit ein Lied zu singen.

Hepimiz halkın önünde bir şarkı söylemeye utandık.

Es war gedankenlos von Tom, Maria in aller Öffentlichkeit zu küssen.

Tom herkesin içinde Mary'yi öpmekten daha iyisini bilmeliydi.

Das Album „Thriller“ von Michael Jackson ist das meistverkaufte aller Zeiten.

Michael Jackson'ın albümü Thriller, tüm zamanların en çok satan albümü.

Einige Leute halten Led Zeppelin für die größte Band aller Zeiten.

Bazı insanlar Led Zeppelin'i şimdiye kadarki en iyi grup olarak görüyorlar.

- Wo zum Teufel warst du?
- Wo in aller Welt bist du gewesen?

- Ne cehennemdeydin?
- Hangi cehennemdeydin?

Wer ist der größte Tennisspieler aller Zeiten: Roger Federer oder Rafael Nadal?

Tüm zamanların en büyük tenisçisi kimdir, Roger Federer mi yoksa Rafael Nadal mı?