Translation of "Länder" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Länder" in a sentence and their turkish translations:

Die europäischen Länder...

Avrupa ülkeleri...

Gespräche initiieren Länder

konuşarak ülke kurulur,

- Welche Länder hast du besucht?
- Welche Länder habt ihr besucht?
- Welche Länder haben Sie besucht?

Hangi ülkeleri ziyaret ettiniz?

Tom besuchte vier Länder.

Tom dört tane ülkeyi ziyaret etti.

- Diese Länder gehörten zu Frankreich.
- Jene Länder gehörten ehemals zu Frankreich.

Bu ülkeler Fransa'ya aitti.

Einige Länder, geschweige denn Schaden

bazı ülkeler ise bırakın zarar vermeyi

Werden Sie andere Länder bereisen?

Başka ülkeleri ziyaret edecek misiniz?

Sie hat fremde Länder bereist.

O, yabancı ülkelerde dolaştı.

Welche Länder grenzen an Slowenien?

Hangi ülkeler Slovenya ile sınır komşusudur?

Proletarier aller Länder, vereinigt euch!

Dünyanın bütün işçileri, birleşin!

Du, John, kennst viele Länder.

Sen John, birçok ülke biliyorsun.

Diese Länder gehörten zu Frankreich.

Bu ülkeler fransaya aitti.

- Mit den Wölfen muss man heulen.
- Andere Länder – andere Sitten.
- Andere Länder, andere Sitten.

Romada iken Romalılar gibi davran.

Fortschrittliche Länder müssen Entwicklungsländern Hilfe geben.

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

Länder unterscheiden sich in ihrer Kultur.

Ülkeler kültür olarak farklıdır.

Viele Länder haben die Todesstrafe abgeschafft.

Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

Er hat viele Länder Asiens besucht.

O, Asya'da birçok ülkeyi ziyaret etti.

Es gibt immer noch unzivilisierte Länder.

Hâlâ medenileşmemiş topraklar var.

Sie exportieren Getreide in viele Länder.

Onlar birçok ülkeye tahıl ihracatı yapıyorlar.

Eine Weltkarte stellt alle Länder dar.

Bir Dünya haritası tüm ülkeleri gösterir.

Die beiden Länder haben keine diplomatischen Beziehungen.

İki ülkenin diplomatik ilişkileri bulunmuyor.

Wie viele Länder gibt es in Afrika?

Afrika'da kaç ülke var?

Demokratie ist die Basis aller freien Länder.

Demokrasi tüm özgür ülkelerin temelidir.

Erstens bewahrt sie die Form der Länder.

İlk olarak, genellikle ülkelerin şeklini korur.

Durch wie viele Länder fließt der Euphrat?

Kaç tane ülke fırat nehrini geçer?

Eines Tages werde ich fremde Länder bereisen.

Bir gün yabancı ülkeleri ziyaret edeceğim.

Viele Länder sind von der Landwirtschaft abhängig.

- Çok sayıda ülke tarıma dayalıdır.
- Birçok ülke tarıma bağımlıdır.

An dem Manöver haben fünf Länder teilgenommen.

Tatbikata beş ülke katıldı.

Wie viele Länder gibt es in Europa?

Avrupa'da kaç ülke vardır?

- Wie viele Länder gibt es auf der Welt?
- Wie viele Länder gibt es denn auf der Welt?

Dünyada kaç tane ülke var.

Viele Länder der Welt verwenden dieses System derzeit

dünyada da bir çok ülke şu anda bu sistemi kullanıyor

Länder, die nach einer Weile ohne Rohstoff blieben

Bir süre sonra hammaddesiz kalan ülkeler

Viele Länder haben Gesetze, die das Rauchen verbieten.

Birçok ülkenin sigara içilmesini yasaklayan yasaları var.

Kasachstan ist eines der entwickelten Länder in Zentralasien.

Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

Wie viele Länder sind Mitglied der Vereinten Nationen?

Kaç tane ülke Birleşik Milletler üyesidir?

Karl Marx sagte: "Proletarier aller Länder, vereinigt euch!"

Karl Marx "Dünyanın bütün işçileri, birleşin!" dedi.

Einige europäische Länder gehören nicht zur Europäischen Union.

Avrupa'daki bazı ülkeler, Avrupa Birliği'nin bir parçası değildirler.

Wie viel Länder beginnen mit dem Buchstabe Y?

"Y" harfiyle başlayan kaç tane ülke var?

Alle Länder haben ihre Botschaft in der Hauptstadt.

Bütün ülkelerin başkentte elçilikleri var.

Viele Länder haben mit ähnlichen Problemen zu kämpfen.

Birçok ülke benzer sorunlar yaşıyorlar.

Viele Länder nahmen Teil an den Olympischen Spielen.

Birçok ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı

Wie viele Länder gibt es auf der Welt?

Dünyada kaç tane ülke var.

Die beiden Länder fingen an, Friedensverhandlungen zu führen.

Her iki ülke barış görüşmelerine girdi.

Im Herbst fliegen viele Vögel in wärmere Länder.

Sonbaharda, birçok kuş daha sıcak ülkelere uçar.

Viele Länder haben einen Vertrag zur nuklearen Abrüstung unterzeichnet.

Birçok ülke nükleer silahları ortadan kaldırmak için bir antlaşma imzaladı.

Einige Länder, in denen Fledermäuse auf natürliche Weise beschädigt werden

bazı ülkeler yarasaların doğal ortamlarına zarar verildiğinde

Die beiden Länder unterscheiden sich in religiöser und kultureller Hinsicht.

İki ülke dinde ve kültürde farklıdır.

Es gibt viele Länder und viele Kulturen auf der Erde.

Dünyada pek çok ülke ve kültür var.

Mali ist eines der ärmsten Länder Afrikas südlich der Saharawüste.

Mali, Sahraaltı Afrika'daki en fakir ülkelerden biridir.

Sie sollten sich nicht in die Innenpolitik anderer Länder einmischen.

Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.

Brasilien grenzt an zehn Länder sowie an den Atlantischen Ozean.

Brezilya Atlantik Okyanusu'nun yanı sıra on ülkeye sınır komşusudur.

Wenn zwei Länder einen Krieg beenden, unterzeichnen sie einen Friedensvertrag.

İki ülke savaş sona erdiğinde bir barış antlaşması imzalarlar.

Es besteht keine Aussicht auf einen Zusammenschluss der beiden Länder.

İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.

Es gibt viele Länder in Europa, die ich mal besuchen möchte.

Avrupa'da, ziyaret etmek istediğim birçok ülke var.

Frankreich hat eine höhere Geburtenrate als die meisten anderen europäischen Länder.

Fransa'nın Avrupa'nın çoğundan daha yüksek bir doğum oranı var.

Meiner Meinung nach ist Australien eines der besten Länder der Welt.

- Bana göre, Avustralya, dünyanın en iyi ülkelerden biridir.
- Benim bakış açıma göre, Avustralya dünyadaki en iyi ülkelerden biridir.

Die beiden Länder kamen zu einer politischen Übereinkunft hinsichtlich des Streits.

İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.

Polen war eines der ersten Länder, die die Republik Türkei anerkannten.

Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.

Ebenfalls gibt es Länder, in denen die freie Rede eingeschränkt ist.

Ayrıca ifade özgürlüğünün sınırlı olduğu ülkeler var.

Drei Schüler sprachen kurz und stellten sich selbst sowie ihre Länder vor.

Üç öğrenci kısa konuşmalar yaptılar ve kendilerini ve de ülkelerini tanıttılar.

Die großen Länder sollten sich nicht in die Angelegenheiten der kleineren einmischen.

Büyük ülkeler küçük ülkelere karışmamalıdır.

Ich habe schon viele Länder besucht, aber Japan mag ich am allerliebsten.

Birçok ülke ziyaret ettim fakat en çok Japonya'yı seviyorum.

Australien ist das größte Land der Welt, das nicht an andere Länder grenzt.

Avustralya, dünyada başka bir ülkeyle sınırı olmayan en büyük ülkedir.

Aber es ist offensichtlich, dass die Form der Länder nun total verzerrt ist.

Ancak ülke şekillerinin artık bozulmuş olduğunu görebilirsiniz.

Unsere Quelle der Schande ist, dass wir unsere Geschichte aus Quellen anderer Länder lernen

bir utanç kaynağımızda bizim kendi tarihimizi başka ülkelerin kaynaklarından öğrenmemiz

Die USA können sich Hoffnung machen, schwache und kleine Länder einzuschüchtern, nicht aber Russland.

Birleşmiş Devletler, ülkeleri zayıf ve küçük yapmakla korkutmayı umabilir ama Rusya'yı değil.

Mit Esperanto kann man mit den Einwohnern anderer Länder auf der gleichen Ebene kommunizieren.

Esperanto ile diğer ülkelerden gelen insanlarla eşit olarak iletişim kurabilirsiniz.

Laut der amerikanischen Zeitung International Living zählt Uruguay zu den zwanzig sichersten Länder der Welt.

Amerikan dergisi Uluslararası Yaşam'a göre, Uruguay dünyada en güvenli yirmi ülke arasında yer almaktadır.

Russland ist eines der Länder in der Welt, in denen die meisten Morde begangen werden.

Rusya dünyada en çok cinayet işlenen ülkelerden biridir.

Ein Reisepass weist dich als Bürger eines Landes aus und erlaubt dir, in fremde Länder zu reisen.

Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir.

In den meisten Ländern, mit Ausnahme der arabischen Länder und Israels, gelten Samstag und Sonntag als Wochenende.

Cumartesi ve pazar günleri, Arap ülkeleri ve İsrail hariç birçok ülkede hafta sonu olarak belirlenmiştir.

Musste ich ihn an mehreren Stellen aufschneiden. Ich musste ihn strecken, wodurch die Länder alle schief aussehen.

bunu yerde kesmek zorunda kaldım ve ülkelerin kötü görünmemesi için büyük bir çaba harcadım.

Die Arbeiter der Länder des Nordens haben für die Verlagerung der Produktion in südliche Regionen einen hohen Preis gezahlt.

Kuzey ülkelerinin işçilerine güney bölgelerindeki üretimi değiştirmesi için yüksek bir bedel ödedik.

Im Augenblick haben die Mehrzahl der europäischen Länder sozialdemokratische Regierungen. Aber es ist eine deutliche Zunahme an Rechtsextremismus zu verzeichnen.

Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.

Es war einmal ein Kaiser, der ein großer Eroberer war und über mehr Länder gebot als irgendein anderer auf der Welt.

Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.

Es bedeutet, dass diese Leute etwas falsch gemacht haben. Werfen wir einen Blick auf die Länder, die es richtig machen. Nach China, nach Südkorea ...

Ya demek ki bu adamlar bir şeyi yanlış yapmış. Doğru yapan ülkelere bir bakalım. Çin'e Güney Kore'ye...

Wenn Länder nach den Worten benannt würden, welche man als erste hört, wenn man sich dorthin begibt, so müsste England den Namen „Verdammt noch mal!“ tragen.

Ülkeler oraya gittiğinde ilk duyduğun kelimelerle isimlendirilse, İngiltere'ye Damn it denilmek zorunda olacaktı.

Nachdem der Zweite Weltkrieg beendet war und die Olympischen Spiele 1948 in London wieder aufgenommen wurden, wurden die Länder, die den Krieg verloren hatten, Deutschland und Japan, nicht eingeladen.

2.Dünya Savaşı sona erdi ve Olimpiyatlar 1948'de Londra'da yeniden başladı, ama savaşın kaybeden ülkeleri olan Almanya ve Japonya davet edilmediler.