Translation of "Achtzehn" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Achtzehn" in a sentence and their turkish translations:

- Wir waren damals achtzehn.
- Wir waren damals achtzehn Jahre alt.

Biz o zaman on sekiz yaşındaydık.

- Sechs mal drei ergibt achtzehn.
- Sechs mal drei ist achtzehn.

Üç kere altı on sekize eşittir.

Sie ist höchstens achtzehn.

O en çok on sekizdir.

Bist du über achtzehn?

18 yaşın üzerinde misin?

Ich bin erst achtzehn.

Sadece on sekiz yaşındayım.

Mit achtzehn heiratete er.

On sekiz yaşındayken, o evlendi.

Er ist achtzehn Monate alt.

O on sekiz aylık.

Er ist achtzehn Wochen alt.

O on sekiz haftalık.

Sechs mal drei ist achtzehn.

Üç kere altı on sekizdir.

Sie ist höchstens achtzehn Jahre alt.

O, en fazla 18 yaşındadır.

Personen unter achtzehn Jahren dürfen nicht heiraten.

- 18 yaşından küçükler evlenemez.
- 18 yaşın altındaki insanlar evlenemez.

Kinder unter achtzehn Jahren werden nicht akzeptiert.

18 yaşın altındaki çocuklar içeri alınmazlar.

- Ich bin 18.
- Ich bin achtzehn Jahre.

Ben 18 yaşındayım.

Jeder über achtzehn Jahre zählt als Erwachsener.

On sekiz yaşın üstündeki biri yetişkin olarak sayılır.

Sie kam mit achtzehn Jahren nach Tokio.

On sekiz yaşında Tokyo'ya geldi.

- Ich bin 18 Jahre alt.
- Ich bin achtzehn Jahre alt.
- Ich bin 18.
- Ich bin achtzehn Jahre.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.

- Ich bin 18 Jahre alt.
- Ich bin achtzehn.

Ben on sekiz yaşındayım.

Tom hat geheiratet, als er erst achtzehn war.

Tom tam on sekiz yaşındayken evlendi.

Das gesetzliche Heiratsalter beträgt in Australien achtzehn Jahre.

Avustralya'da yasal evlilik yaşı 18'dir.

Menschen unter achtzehn Jahren dürfen keine alkoholischen Getränke kaufen.

On sekiz yaşın altındaki insanların alkollü içki satın almamaları gerekiyor.

Sie war erst achtzehn, als sie die Universität abschloss.

O, üniversiteden mezun olduğunda sadece 18 yaşındaydı.

Als ich Tom zum ersten Mal traf, war ich achtzehn.

Tom'a ilk rastladığımda on sekiz yaşındaydım.

Sie kam nach Tokio, als sie achtzehn Jahre alt war.

O on sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldi.

Amerikaner unter achtzehn Jahren dürfen nicht in Präsidentschaftswahlen ihre Stimme abgeben.

On sekiz yaşın altındaki Amerikalılara başkanlık seçimlerinde oy kullanma izni verilmez.

Zehn, elf, zwölf, dreizehn, vierzehn, fünfzehn, sechzehn, siebzehn, achtzehn, neunzehn, zwanzig.

On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.

Ich lernte Autofahren und bekam den Führerschein, als ich achtzehn war.

On sekiz yaşındayken araba kullanmayı öğrendim ve ehliyet aldım.

Zehn Jahre ist es her, seit ich mit achtzehn nach Tokio kam.

On sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldiğimden beri on yıl geçti.

- Ich bin 18 Jahre alt.
- Ich bin 18.
- Ich bin achtzehn Jahre.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.
- Ben on sekiz yaşındayım.
- 18 yaşındayım.

- Ich bin 18 Jahre alt.
- Ich bin achtzehn Jahre alt.
- Ich bin 18.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.
- Ben on sekiz yaşındayım.

Tom kann nicht über dreißig sein. Er sieht wie um die achtzehn aus.

Tom otuzu aşkın olamaz O yaklaşık on sekiz gibi görünüyor.

Um dir diesen Satz ansehen zu dürfen, musst du mindestens achtzehn Jahre alt sein.

Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.

Auf dieser Seite gibt es Inhalte, die für Personen unter achtzehn Jahren nicht geeignet sind.

Bu site 18 yaşın altındaki kişiler için uygun olmayan içerik içeriyor.

- Sie kam nach Tokio, als sie achtzehn Jahre alt war.
- Sie kam nach Tokio, als sie 18 war.

O, 18 yaşındayken Tokyo'ya geldi.