Translation of "Viennent" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Viennent" in a sentence and their turkish translations:

Plus de policiers viennent, panzer viennent, hélicoptère viennent

daha çok polis gelsin panzer gelsin helikopter gelsin diye

- Viennent-ils aussi ?
- Viennent-elles aussi ?

- Onlar da geliyorlar mı?
- Onlar da mı geliyor?
- Onlar da geliyor mu?

- Ils viennent pour moi.
- Elles viennent pour moi.

Onlar benim için geliyor.

- Ils viennent nous chercher.
- Elles viennent nous chercher.

Onlar bizim için geliyor.

- Ils viennent de partir.
- Elles viennent de partir.

Az önce gittiler.

- Ils ne viennent pas.
- Elles ne viennent pas.

Onlar gelmiyor.

- Est-ce qu'ils viennent aussi ?
- Viennent-elles aussi ?

Onlar da geliyor mu?

- Il faut qu'ils viennent.
- Il faut qu'elles viennent.

Onların gelmesi şart.

- Savez-vous d'où ils viennent ?
- Savez-vous d'où elles viennent ?
- Sais-tu d'où ils viennent ?
- Sais-tu d'où elles viennent ?

Onların nereden geldiklerini biliyor musunuz?

Elles viennent tard.

Geç geliyorlar.

- D'où est-ce qu'ils arrivent ?
- D'où est-ce qu'ils viennent ?
- D'où viennent-ils ?
- D'où viennent-elles ?

Onlar nereden geliyorlar?

Ils viennent juste d'arriver.

Onlar az önce vardılar.

Les idées viennent lentement.

Fikirler yavaş yavaş gelir.

Il faut qu'elles viennent.

Onların gelmesi gerek.

Ils viennent de partir.

Az önce gittiler.

- Ils viennent de la même ville.
- Elles viennent de la même ville.

Onlar aynı şehirden geliyor.

Ils ne viennent pas aujourd'hui.

Onlar bugün gelmiyor.

D'où les bébés viennent-ils ?

Bebekler nereli?

D'où est-ce qu'ils viennent ?

Onlar nereli?

Ils viennent de se marier.

Onlar kısa süre önce evlendiler.

Beaucoup de touristes viennent ici.

Çok sayıda turist buraya gelir.

Mes symptômes viennent avec l'âge.

- Semptomlarım yaşla birlikte artar.
- Belirtilerim yaşla birlikte artıyor.

- Les rues viennent à être désertées.
- Les rues s'en viennent à être désertées.

- Sokaklar ıssızlaşıyor.
- Sokaklar ıssız hale geliyor.

- Je ne sais pas d'où ils viennent.
- Je ne sais pas d'où elles viennent.

Onların nereli olduğunu bilmiyorum.

Mes parents viennent d'un milieu pauvre

Ailem, Nijerya’nın güneydoğusundaki

De nombreuses personnes célèbres viennent ici.

Bir sürü ünlü kişi buraya gelir.

Prends les choses comme elles viennent.

Olayları olduğu gibi kabullen.

Tom et Mary ne viennent pas.

Tom ve Mary gelmiyorlar.

Ils viennent de préparer le repas.

Onlar yemeği yeni hazırladılar.

Nos meilleures idées viennent des autres.

En iyi düşüncelerimiz diğerlerinden gelir.

Ces diamants viennent d'Afrique du Sud.

Bu elmaslar Güney Afrika'dan geliyorlar.

Ces fleurs viennent de notre jardin.

Bu çiçekler bizim bahçemizden.

Les grandes pensées viennent du cœur.

Büyük düşünceler kalpten gelir.

- Pourquoi ne viennent-ils pas simplement nous arrêter ?
- Pourquoi ne viennent-elles pas simplement nous prendre ?

Neden onlar sadece gelip bizi almıyorlar?

Les requins viennent pile sur cette faille.

Köpek balıkları tam olarak kayanın dibine geldi.

Ils viennent du sud de la France.

Onlar Fransa'nın güneyindendir.

De nombreux clients viennent consulter cet avocat.

Birçok müşteri o avukata tavsiye için gelir.

Toutes les bonnes choses viennent d'en haut.

Tüm iyi şeyler yukarıdan gelir.

Mes parents viennent d'arriver à la gare.

Ebeveynlerim az önce istasyona vardılar.

Je dois savoir d'où viennent ces citations.

Bu alıntıların nereden kaynaklandığını bilmeliyim.

Les bonnes choses viennent en petites quantités.

İyi şeyler küçük paketlerde gelir.

Beaucoup d'étrangers viennent au Japon pour travailler.

Çok sayıda yabancı insan çalışmak için Japonya'ya gelir.

Les villes, les gens, l'architecture vont et viennent,

Şehirler, insanlar, mimari gelip geçer

Qui viennent d'endroits aussi différents, c'est un miracle.

yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

Les poissons viennent la manger. Les charognards aussi.

Ve balıklar onunla besleniyor. Bir sürü leşçi beslenmeye geliyor.

Les gens viennent au Népal pour la voir,

insanlar bu dağı görmek için Nepal'e geliyor

Des souvenirs de l'université me viennent à l'esprit.

- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
- Kolej günlerimin hatıraları aklıma geliyor.
- Üniversite günlerimin hatıraları aklıma geliyor.

Des amis viennent à la bibliothèque pour étudier.

Arkadaşlar ders çalışmak için kütüphaneye geri geliyorlar.

Avec un grand pouvoir viennent de grandes responsabilités.

Büyük güç, büyük sorumluluk getirir.

Tom et sa femme viennent d'avoir un bébé.

Tom ve karısı bir çocuk sahibi oldu.

Les filles les plus belles viennent de Lituanie.

En güzel kızlar Litvanyalı'dır.

Les hébreux sont Israéliens, car ils viennent d'Israël.

İsrail'den geldikleri için İbraniler İsraillidir.

Faites attention, mère, ils s'en viennent vers toi.

Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.

Tom et Marie viennent de rentrer à Boston.

Tom ve Mary az önce Boston'a döndü.

- Ils proviennent du même village.
- Elles proviennent du même village.
- Ils viennent du même village.
- Elles viennent du même village.

Onlar aynı köyden geliyorlar.

Les dinosaures viennent tout juste de faire leur apparition.

dinozorların dünyamıza yeni yerleşmesiyle başlıyor.

Je pense que beaucoup de choses viennent à l'esprit.

demek istediğim çok fazla seçenek aklıma geliyor.

Que le crime et les drogues viennent du Mexique

suç ve uyuşturucunun Meksika'dan geldiğini

Beaucoup de touristes viennent pour voir la chûte d'eau.

Birçok turist şelaleyi görmek için geliyor.

Quels sont les gens qui viennent à la fête ?

Partiye hangi insanlar geliyor?

Certains de ses rivaux viennent ici depuis plus de 30 ans.

Bazı rakipleri 30 yıldır geliyor buraya.

La plupart des animaux ne viennent en ville que pour manger.

Çoğu hayvan, şehirleri yiyecek bulmak için ziyaret eder.

N'ennuie pas les problèmes avant que les problèmes ne viennent t'ennuyer.

- Elin derdi seni mi gerdi?
- Dert sana dert oluncaya kadar, derdi dert etme.

Certaines langues comme le français, l'italien et l'espagnol viennent du latin.

Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca gibi diller Latince'den geliyorlar.

Je voudrais nettoyer la maison avant que mes parents ne viennent.

Annem ve babam gelmeden önce evi temizlemek istiyorum.

Les mots adéquats ne me viennent pas pour exprimer ma gratitude.

Ben teşekkürlerimi ifade etmek için doğru kelimeleri düşünemiyorum.

Et que l'estime et la confiance en soi viennent aussi de l'intérieur.

özsaygının da bununla beraber gelmesi gerektiğini öğretti.

Ça veut dire que les bonnes nouvelles ne viennent pas me voir.

Ki bu da iyi haberlerin bana uğramadığı anlamına geliyor.

Cela crée les marées qui vont et viennent depuis des milliards d'années.

Milyarlarca yıldır gelip giden metcezirleri meydana getiriyor.

Je ne sais pas d'où viennent ces héritages alors, chance quand même

nereden geliyor bu miraslar o zaman bilemiyorum şans her halde

Nous marchons aussi du sol, nous montons aussi des animaux qui viennent?

yürüyor dedik mesafe kat ediyor dedik binek hayvanı nereden çıktı?

Y a-t-il des jolies filles qui viennent t'accoster en boîte ?

Firmada sana yanaşan tatlı kızlar var mıydı?

Mais, pour une seule nuit, ils viennent se délecter d'une spécialité de saison.

Ama sadece bir geceliğine sezonun spesiyali için şehre inerler.

Ce Gaz. Viennent ensuite les États-Unis d'environ quinze virgule quatre-vingt-dix-

dahil feci sonuçlara yol, anlamına gelir

- Beaucoup de philosophes viennent de Grèce.
- De nombreux philosophes sont originaires de Grèce.

Birçok filozof Yunanistan'dan gelir.

Mon lit est grand, et les fantômes viennent dormir dedans durant la journée.

Benim yatağım büyük ve hortlaklar gelir ve gün boyunca onun üzerinde uyur.

Et je ne parle pas de ceux qui viennent pour être stérilisés ou vaccinés.

Kısırlaştırma, hadım veya aşı için gelenleri kastetmiyorum.

Les polluants comme celui-ci viennent principalement de la combustion de l'essence dans les moteurs de voiture.

Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Les gens qui viennent à l'émission de Maury Povich font souvent des déclarations prétentieuses sur leur partenaire les trompant.

Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.

Après la construction d'une ou deux grandes usines aux abords ou dans une ville, les gens viennent chercher du travail et bientôt, une zone industrielle commence à se développer.

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.