Examples of using "Posé" in a sentence and their turkish translations:
Sana bu soruyu daha önce sordum.
Bana birkaç soru sordu.
Curiosity Mars'a iniş yaptı.
Sana bir soru sordum.
Tom bardağını yere bıraktı.
O bana bir soru sordu.
O, bana bir soru sordu.
Emily bana bir soru sordu.
O bana iki soru sordu.
Ben bir sürü soru sordum.
Sen tüm doğru soruları sordun.
Doktora bazı sorular sordum.
Helikopter çatıya indi.
Tom çok fazla soru sordu.
Cidden hiç sorun değildi.
Ben Tony'ye bir soru sordum.
O bize birkaç soru sordu.
Ona bir soru sordum.
O soruyu sorduğun için memnunum.
Öğretmen bana zor bir soru sordu.
Marie Tom'u ekti.
O çok iyi bir soru sordu.
Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
O, çok iyi bir soru sordu.
Aynı soruyu kendime sordum.
Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.
Tom öğretmene birkaç soru sordu.
Ona hiç soru sormadım.
Bunu oraya koyduğumu hatırlamıyorum.
küresel problemler için en önemli çözümlerden biri
O, onun hakkında bir soru sordu.
O soruyu yüz kere kendim sordum.
Sana henüz bir soru sormadım.
Sanırım çok fazla soru sordum.
Sana soru soran kişi benim.
Tom, Mary'ye çok soru sordu.
Uçak piste güvenli şekilde indi.
Herkes bir resim için poz verdi.
O soru bana daha önce sorulmadı.
Benimle ilgili birkaç soru sordu.
Tom vazoyu masaya koydu.
Tanı ilk konduğunda her şey değişti.
Silahı indirdi ve yürüyüp gitti.
bazı anne fokların derilerine GPS etiketi
aynı zamanda alt kısma kuartz döşenmiş
Onun masaya bırakdığı kitaba bak.
Mars Bilim Laboratuarı Mars'a indi.
Curiosity Gale kraterinin içine iniş yaptı.
Ben kitabı oturma odasındaki masanın üstüne koydum.
O, elini hafifçe onun omzuna koydu.
Babam elini omzuma koydu.
Erkek çocuk annesine bir soru sordu.
Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
Tom çok soru sordu, değil mi?
Tom bir soru sordu.
Ekoloji hakkında ona birçok soru sordum.
Böylesine kişisel bir soru sorduğum için lütfen beni affet.
O, pek çok insana aynı soruyu sordu.
O soruyu kendime bir milyon kez sordum.
Amcama lösemi tanısı koyuldu.
Biz herkese aynı soruyu sorduk.
Hiç kimse bir şey sorgulamadı.
- O, tuhaf bir soru sordu.
- O uygunsuz bir soru sordu.
Matematik sınavı hakkında bana bazı sorular sordu.
Tom bize birkaç soru sordu.
O, beni ekti; bütün gece onu bekledim!
O, ona sorular sordu.
O, ona bazı sorular sordu.
Büyük bir kuş pencere kenarına indi.
Tom garip bir soru sordu.
Masanın üstünde duran bir kitap var mıydı?
Onlar benim geçmiş yaşamım hakkında birçok soru sordular.
Ceketimi nereye koydum?
Tom Mary'ye cevap veremediği bir sürü soru sordu.
Milano Dükü Sforza'ya iş başvurusunda bulundu
Ona zor bir soru sordum.
Tom Mary'ye birkaç soru sordu.
daha fazlası gördükçe daha fazlası sordu,
Bebeği geri verdiği zaman ebeveyinlik ile ilgili sorular sormaya başladı.
Her öğrenciye bir soru soruldu.
Tom, Mary'ye Boston'daki yaşam hakkında çok soru sordu.
O başını onun omzuna dayadı.
Öğretmenler notu gördüler ve öğrencilerine sordular,
Altı kişi işe başvurdu ama onlardan hiçbiri işe alınmadı.
- O, elini hafifçe onun omzuna koydu.
- Omuzuna hafifçe elini koydu.
Mary başını Tom'un omuzuna yasladı.
Tom kartı ters çevirerek masaya koydu.
- Tom ayakkabılarını ayakkabılığa koydu.
- Tom ayakkabılarını ayakkabı rafına koydu.
O, ona bazı sorular sordu fakat o cevaplamayı reddetti.
Bizlere korona virüs sorulduğunda biz korona virüs için abi ya boş ver proje işte dedik.
Tom Mary'ye bazı sorular sordu ama o onlara cevap vermeyi reddetti.
Birkaç dakika önce buraya koyduğum kitaba ne oldu?
Elimi onun omuzuna koydum.