Examples of using "Plaindre" in a sentence and their turkish translations:
Şikayet etmeyi kes.
Şikâyet etmekten nefret ediyorum.
Hava durumu hakkında sızlanmayı bırak.
Bu küfürlerden şikayetçi olup
Şikâyet bir şey değiştirmez.
- Şikâyet etmenin bir faydası yok.
- Şikayet etmenin faydası yok.
O, sürekli şikâyet ediyor.
Şikâyet etmeyi bırakmıyor.
Şikâyet edemiyorum.
O asla şikayet etmeyi durdurmaz.
Şikâyet etmek yersiz.
Keşke şikâyet etmeyi kesse.
Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.
Ben kimim ki şikayet edeceğim?
Şikâyet etmemeliyim.
Şikâyet edemezsin.
Şikayet etmemeliyiz.
- Şikayet etmeyi kes!
- Mızmızlanmayı kes!
Keşke karım çok şikayet etmese.
Yakınmak için hiçbir nedeni yok.
Şikâyet edecek bir şeyimiz yok.
Bazı insanlar her şeyden yakınır gibi görünür.
Tom'un yakındığını hiç duymadım.
Onun yakındığını hiç duymadım.
Artık şikâyet ettiğini duymak istemiyorum.
Ben yönetime şikayette bulunmak istiyorum.
Şikayet edecek bir şeyim yok.
Ben gerçekten şikayet edemiyorum.
- Tüm yapabileceğin şikâyet etmektir.
- Bütün yaptığın şikayet etmek.
Ben gerçekten bunu şikayet etmeden yapacağınızı umuyorum.
Benim şikayet ettiğimi duymuyorsun, değil mi?
Yakınmaktan başka hiçbir şey yapmaz.
Şikayetinin bitmesini istiyorum.
Yakınmak için hiçbir sebep yok.
Şikayet etmek işe yaramayacak.
Şikayet etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
Bir şey hakkında şikayet etmek bir şey değiştirmez.
O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.
Şikayet etme yerine belki yardımcı olmalısın.
Tom yöneticiye şikayet ediyor.
O her zaman bir şeyler hakkında yakınır.
Bir şey hakkında şikayet etmeden ağzını asla açmaz.
Sanırım şikâyet etmemeliyim.
- "Nasılsın?" "Şikayet edemem."
- "Nasılsın?" "Bir şikayetim yok."
Hiç şikâyetiniz var mı?
Şikâyet edecek bir şeyin olmamalı.
Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmaz.
Şikayet etmeyi bırak ve sana söyleneni yap!
O hep yakınır.
Bana gelince şikayet edecek bir şeyim yok.
Tom her zaman şikâyet eder, değil mi?
Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez.
Yakınmamalısın çünkü berbat görüneceksin.
Keşke ona verdiğimi şikayet etmeden yese.
Artık şikayet etmeyeceğimizi söylediğini sanıyordum.
ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.
Her zaman odasının küçük olmasından yakınır.
Her zaman şikâyet ediyorsun.
O hep düşük maaşından yakınıyor.
Japonya'da yaşamaya gelince, şikâyet edecek bir şeyim yok.
Bugünün ev hanımları, yüksek fiyatlardan şikayet etmekten başka hiçbir şey yapmıyor.
Şikâyet ederek daha az üretken bir şey yaparak daha fazla zaman harcamalısın.
Zamanımla buraya oturmaktan ve senin şikayet etmeni dinlemekten yapacak daha iyi işlerim var.
Değiştirilemeyen şeyler hakkında sürekli şikayet etmekten vazgeçmelisin.
Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma.
Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.
Güneş kremi sürmek istemiyorsan, bu senin sorunun. Güneşte yandığın zaman bana şikayete gelme.