Translation of "N'avaient" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "N'avaient" in a sentence and their turkish translations:

- Ils n'avaient pas peur.
- Elles n'avaient pas peur.

Onlar korkmadılar.

N'avaient pas d'anxiété,

anksiyetelerinin olmadığını gördük.

- Ils n'avaient pas besoin d'argent.
- Elles n'avaient pas besoin d'argent.

Onların paraya ihtiyaçları yoktu.

- Ils n'avaient guère à manger.
- Elles n'avaient guère à manger.
- Elles n'avaient pas grand chose à manger.

Yemek için fazla yiyecekleri yoktu.

Ils n'avaient plus d'électricité.

Onların artık elektrikleri yoktu.

Ils n'avaient rien à manger.

- Yiyecek bir şeyleri yoktu.
- Onların yiyecek bir şeyi yoktu.

Ils n'avaient pas de roses.

Hiç gülleri yoktu.

Ils n'avaient pas assez d'or.

Onların yeteri kadar altını yoktu.

Ils n'avaient pas de nourriture.

Onların yiyecekleri yoktu.

Elles n'avaient pas de souci.

Onların endişeleri yoktu.

- Ils n'avaient plus le cœur à jouer.
- Elles n'avaient plus le cœur à jouer.

Canları daha fazla oynamak istemedi.

- Il ne leur restait plus d'argent.
- Ils n'avaient plus d'argent.
- Elles n'avaient plus d'argent.

Onların hiç parası kalmamıştı.

Ils n'avaient pas de bon matériel.

Onların iyi bir ekipmanı yoktu.

Leurs activités nocturnes n'avaient jamais été filmées.

Karanlıkta yaptıkları şeyler hiç filme alınmamıştı.

Ils n'avaient pas de sources d'énergie alternatives.

Onların alternatif enerji kaynakları yoktu.

Ils n'avaient aucune raison d'être en colère.

Kızgın olmak için herhangi bir nedenleri yoktu.

Les gens n'avaient pas besoin d'un ordinateur personnel

İnsanların kişisel bilgisayara ihtiyacı yoktu

Ils n'avaient pas d'argent, ils finançaient leur rêve

Paraları yoktu. Bisiklet dükkanından gelen

Car certains de mes amis n'avaient plus leur papa.

çünkü babası olmayan arkadaşlarım vardı.

Nos actions n'avaient pas manqué d'apporter de la joie.

Bunlar, bizim orada yaptıklarımızın başarısız olmasından, onları mutlu

Les femmes étasuniennes n'avaient pas le droit de vote.

Amerikalı kadınların oy verme hakkı yoktu.

Les filles n'avaient pas peur, mais les hommes oui.

Kızlar korkmuyordu ama erkekler korkuyordu.

Ils n'avaient pas combattu pendant plus de quarante ans.

Onlar kırk yıldan fazla bir süre savaşmadı.

Les hommes n'avaient pas nécessairement un avantage sur les femmes.

Erkeklerin kadınlardan fazla avantajı yoktu.

Vous savez, à l'époque, les gens n'avaient pas de climatiseurs

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

Les habitants n'avaient pas le droit de pénétrer la zone.

Oturanların alana girmesine izin verilmedi.

Les pirates n'avaient pas d'autre choix que de se rendre.

Korsanların teslim olmaktan başka seçenekleri yoktu.

Les infrastructures qui n'avaient pas su s'adapter à la croissance démographique,

altyapı nüfus artışına ayak uyduramadığı için

Les écoles n'avaient pas de tables, et la plupart des enfants

Okulların sıraları yoktu ve çocukların çoğu besinini

Il était tellement ivre que ses explications n'avaient ni queue, ni tête.

O, o kadar sarhoştu ki onun açıklaması mantıklı gelmedi.

Depuis qu'ils avaient quitté la route nationale, ils n'avaient rencontré aucune voiture.

Ana yoldan ayrıldıklarından beri, başka bir arabayla karşılaşmadılar.

N'avaient rien de ce qu'on considère comme étant la recette du succès.

başarının tarifi için değerlendirdiğimiz hiçbir şeye sahip değillerdi.

En 1998, il a fondé une entreprise dont même ses fondateurs n'avaient pas rêvé aujourd'hui.

1998 yılında kurucularının bile bugünü hayal etmediği bir şirket kurdu.

Tom et Mary n'avaient que treize ans lorsqu'ils se sont rencontrés pour la première fois.

Tom ve Mary ilk tanıştıklarında daha On üç yaşındaydılar

Alors que Kennedy s'adressait au congrès, les États-Unis n'avaient que quinze minutes d' expérience de

Kennedy'nin kongrede konuştuğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri sadece on beş dakikalık uzay uçuşu

Il était une fois un homme et sa femme. Ils n'avaient pas de maison. Ils vivaient dans les champs et dormaient aux pieds d'un arbre.

Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.