Translation of "Malheur" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Malheur" in a sentence and their turkish translations:

Et notre malheur

ve mutsuzluğumuzu da aynı şekilde dış kaynaklardan

Pour notre malheur.

mutsuzluğumuz için suçlamayı bırakmalıyız.

Et malheur à toi

üstelik el birliğiyle yazıklar olsun size

- Le malheur ne vient jamais seul.
- Un malheur n'arrive jamais seul.

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.

« Le bonheur et le malheur

''Mutluluk ve mutsuzluk,

- Quel dommage !
- Dommage !
- Quel malheur !

- Yazık.
- Ne yazık!

Les chats noirs portent malheur.

Siyah kediler kötü şanstır.

Un malheur n'arrive jamais seul.

- Bir felaket, tek başına asla gelmez.
- Felaketler hep peş peşe gelirler.

Un miroir brisé porte malheur.

Kırık bir ayna kötü şans getirir.

Ou le malheur dans votre vie.

veya hayatınızdaki mutsuzluğu attığınızı.

Ça porte malheur de dire ça.

Onu söylemek uğursuzluk getirir.

La guerre apporte toujours le malheur.

- Savaş mutlaka mutsuzluğa neden olur.
- Savaş mutlaka mutsuzluğa sebep olur.
- Savaş mutlaka mutsuzluğa sebebiyet verir.

Qui détermine notre bonheur ou notre malheur.

zihinsel durumumuzun o anki halidir.

Puis blâme les perdants pour leur malheur ?

ve sonra da şanssızlıkları için kaybedenleri suçluyor.

Quatre est un nombre porte malheur au Japon.

Japonya'da, 4 uğursuz bir sayıdır.

C'est dans le malheur qu'on reconnaît ses amis.

Herkes bir kazananı sever.

Certaines personnes pensent que les chats noirs portent malheur.

Bazı insanlar siyah kedilerin kötü şans getirdiklerine inanırlar.

Certaines personnes croient que le numéro treize porte malheur.

Bazı insanlar on üç sayısının kötü şans getirdiğine inanırlar.

Nous sommes en quête du bonheur, le malheur nous traque.

Mutluluk istiyoruz ama mutsuzluk bizi hep kovalıyor.

Je ne crois pas que les chats noirs portent malheur.

Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum.

Son malheur changea en félicité dès lors qu'elle entendit sa voix.

O onun sesini duyduğunda onun mutsuzluğu mutluluğa döndü.

Ce qui fait le bonheur des uns fait le malheur des autres.

Kimini mutlu kılan şey, diğerini huzursuz eder.

Mes parents ont dit que ça porte malheur de marcher à genoux.

Ebeveynlerim dizlerinin üstünde yürümenin kötü şans olduğunu söyledi.

Napoléon concéda: «Si Berthier avait été là, je n'aurais pas rencontré ce malheur.

Napolyon, "Berthier orada olsaydı, bu talihsizlikle karşılaşmazdım" dedi.

Je me demande pourquoi certaines personnes pensent que les chats noirs portent malheur.

Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.

- Pour aggraver les choses, il commença à pleuvoir.
- Pour comble de malheur, il commença à pleuvoir.

Daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.

- À toute chose malheur est bon.
- Après la pluie vient le beau temps.
- Au-dessus des nuages, il y a toujours du soleil.

- Her işte bir hayır vardır.
- Her gecenin bir sabahı vardır.
- Gün gelir, devran döner.