Examples of using "Longue" in a sentence and their turkish translations:
Uzun gün mü?
- Kralımız çok yaşa!
- Kralım çok yaşa!
Bu uzun bir hikaye.
Hayat uzun.
Bu uzun bir liste.
Bu uzun bir mektuptu.
Yol uzun.
Çok yaşa Farsça!
Bugün uzun bir gün olacak gibi görünüyor.
Bu uzun bir serideki ilktir.
Yarın büyük bir gün olacak.
Dürüstlük uzun vadede karşılığını alır.
Eteğim fazla uzun.
Bu cümle fazla uzun.
Uzun bir uykuya ihtiyacım var.
Uzun yürüyüş beni yordu.
Bu, uzun bir gece oldu.
O uzun bir ömür yaşadı.
Bu çok uzun bir toplantıydı.
Ben uzun bir hayat yaşadım.
Uzun bekleyiş sona erdi.
Ben uzun bir yürüyüşe çıktım.
Çok uzun bir hikaye.
Masa uzun mu?
O uzun bir mektup yazıyor.
Uzun yürüyüşünden dolayı o yorgundu.
- Çok yaşa Farsça!
- Yaşasın Fars dili!
Aşağıya kadar uzun bir mesafe var. İşte orada.
Alice uzun yoldan kaydı.
- O, bana uzun bir mektup yazdı.
- Bana uzun bir mektup yazdı.
O uzun bir hayat yaşadı.
Uzun bir gün geçirdik.
Uzun bir gün geçirdiniz.
Köpeğimin uzun bir kuyruğu var.
Uzun bir yürüyüşten sonra aç hissederim.
Çok uzun bir gün geçirdim.
Bu uzun bir haftaydı.
Sana uzun bir ömür verebilirim.
Onun uzun saçı tamamen ıslaktı.
Bu uzun bir gün olacak.
Biz uzun bir yürüyüş yaptık.
Bana uzun bir ip gerek.
Bir ineğin uzun bir kuyruğu vardır.
Fillerin uzun hortumları vardır.
O bana uzun bir mektup yazdı.
Uzun ve mutlu bir hayata!
Carol'ın elbisesi uzun.
Bu ip yeterince uzun değil.
Uzun versiyon mu yok sa kısa versiyon mu istiyorsun?
Fred annesine uzun bir mektup yazdı.
uzun dönemli olgularla bırakılır.
Ondan iyi uzun mesafeli tohum saçıcı bulamazsınız.
Şafak sökmeden daha çok avlayacak.
Ona uzun bir mektup yazdım.
Firmamızın uzun, uzun bir geçmişi var.
Uzun kuraklığın ardından açlık geldi.
Uzun süren hastalığını atlattı.
Uzun yürüyüşümüzden sonra halsiz düşmüştük.
Onunla uzun bir konuşmam oldu.
Uzun bir yaşamın sırrını biliyor musun?
İllüzyonlar kısa ömürlüdür.
Tom'la uzun bir sohbetim oldu.
Uzun bir tartışmadan sonra, ben nihayet boyun eğdim.
- Benim ailemde çok doktor var.
- Benim sülalemde çok doktor var.
Buradan okula uzun bir yol.
O kadar uzun yürüyüşten sonra yorgunum.
Biz gerçekten uzun bir yürüyüşe gittik.
"Ne oldu?" "Uzun hikâye."
Avustralya’daki en uzun nehri hangisidir?
Uzun yürüyüşünden yoruldu.
- Dünyanın en uzun nehri hangisidir?
- Dünyanın en uzun nehri nedir?
- Dünyadaki en uzun nehir hangisidir?
O, durdu ve derin bir nefes aldı.
Atlamak istiyorsunuz! Bu uzun bir mesafe.
Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.
Uzun bir öğretmenlik kariyerine sahip.
O, durdu ve derin bir nefes aldı.
- Uzun sakallı o Alman'ı tanıyorum.
- Uzun sakallı o Alman'ı biliyorum.
- O uzun sakallı Alman'ı tanıyorum.
- O uzun sakallı Alman'ı biliyorum.
Yaşam uzun değil geniştir!
On yıl beklemek için uzun bir süre.
Uzun bir mektup yazmak gerekli değildir
Yaşam uzun ve dolambaçlı bir yoldur.
Uzun ve düzgün yaşa.
Öğle yemeğinden sonra uzun bir şekerleme aldım.
Hayat uzun, uzun bir yoldur.
Kraliçe çok yaşa!
Yabancı uzun, anlamsız bir cümle ile cevap verdi.
Anne ve babamdan uzun bir mektup aldım.