Translation of "Local" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Local" in a sentence and their turkish translations:

Je vous donne un anesthésique local.

Sana lokal anestetik vereceğim.

- Il fut transporté vers un hôpital local.
- Il a été transporté vers un hôpital local.

O yerel bir hastaneye nakledildi.

Je vais vous administrer un anesthésique local.

Sana lokal anastezi uygulayacağım.

Elle travaille comme infirmière dans l'hôpital local.

Yerel bir hastanede bir hemşire olarak çalışıyor.

Il écrit des articles pour le journal local.

O, yerel gazete için yazılar yazar.

Ce journal local est publié une fois par semaine.

Bu yerel gazete, haftada bir yayınlanır

Tom a engagé un entrepreneur local pour rénover sa cuisine.

Tom, mutfağını yenilemek için yerel bir müteahhit kiraladı.

Il faut que le gouvernement local aide d'urgence les sans abri.

Yerel hükümetin evsizlere yardım etmesine acil bir ihtiyaç var.

Et ce choix devrait être exercé autant que possible au niveau local.

ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

Donc, inspirée par Marie Curie et par le musée des sciences local,

Bu yüzden, Marie Curie ile yerel bilim müzesinden ilham alarak

- Le journal local appuie le candidat conservateur.
- Le journal régional soutient le candidat conservateur.

Yerel gazete muhafazakar adayı destekliyor.

Qui quitta son emploi d'apprenti teinturier pour rejoindre le bataillon local de volontaires en 1792.

1792'de yerel gönüllü taburuna katılmak için boyacı çırağı olarak görevinden ayrılan Gaskonya'dan bir çiftçinin oğluydu.

En 1791, Davout rejoignit un bataillon de volontaires local et fut élu son commandant adjoint.

1791'de Davout yerel bir gönüllü taburuna katıldı ve komutan yardımcısı seçildi.

- Si vous voulez vendre votre vieux canapé, pourquoi ne pas mettre une annonce dans le journal local ?
- Si tu veux vendre ton vieux canapé, pourquoi ne pas mettre une annonce dans le journal local ?

Eski kanepeni satmak istiyorsan neden yerel bir gazeteye bir reklam koymuyorsun?

Comme à son habitude, il a essayé de dissimuler sa faute de français en se réclamant d'un dialecte local.

Her zaman yaptığı gibi, Fransızcadaki hatasını yerel bir dille konuşarak saklamaya çalıştı.