Translation of "L'ordinateur" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "L'ordinateur" in a sentence and their turkish translations:

- Il achète l'ordinateur.
- Elle achète l'ordinateur.

O, bilgisayarı satın alıyor.

Ramenez l'ordinateur.

Bilgisayarı geri getir.

L'ordinateur redémarre.

Bilgisayar yeniden başlatılıyor.

J'utilise l'ordinateur.

Bilgisayarı kullanıyorum.

L'ordinateur est neuf.

- Bilgisayar yeni.
- Bilgisayar yenidir.

Elle achète l'ordinateur.

O, bilgisayarı satın alıyor.

L'ordinateur est éteint.

Bilgisayar kapalı.

- Ne touchez pas à l'ordinateur.
- Ne touche pas à l'ordinateur.

Bilgisayara dokunma!

- Puis-je utiliser l'ordinateur ?
- Puis-je me servir de l'ordinateur ?

- Ben bilgisayarı kullanabilir miyim?
- Bilgisayarı kullanabilir miyim?

- As-tu tenté de redémarrer l'ordinateur ?
- As-tu essayé de redémarrer l'ordinateur ?
- Avez-vous tenté de redémarrer l'ordinateur ?
- Avez-vous essayé de redémarrer l'ordinateur ?

- Bilgisayarı yeniden başlatmayı denedin mi?
- Bilgisayarı yenide başlatmayı denediniz mi?

L'ordinateur le plus performant

En yüksek performansı olan bilgisayar

J'ai joué avec l'ordinateur.

Ben bilgisayarla oynadım.

C'est l'ordinateur de Tom.

- Bu, Tom'un bilgisayarıdır.
- Bu, Tom'un bilgisayarı.

Elle a éteint l'ordinateur.

O, bilgisayarı kapattı.

L'ordinateur tomba en panne.

Bilgisayar bozuldu.

L'ordinateur est à la bibliothèque.

Bilgisayar kütüphanededir.

L'ordinateur s'est mis en marche.

Bilgisayar başladı.

L'ordinateur est une machine complexe.

- Bilgisayar karmaşık bir makinedir.
- Bilgisayar kompleks bir makinedir.

Où est l'ordinateur de Tom ?

Tom'un bilgisayarı nerede?

J'ai vérifié l'ordinateur de Tom.

Tom'un bilgisayarını kontrol ettim.

C'est le moment d'éteindre l'ordinateur.

Şimdi bilgisayarı kapatmanın zamanı.

Tom savait comment réparer l'ordinateur.

- Tom bilgisayarın nasıl tamir edileceğini biliyordu.
- Tom bilgisayarın nasıl onarılacağını biliyordu.

- Tu passes trop de temps à l'ordinateur.
- Vous passez trop de temps à l'ordinateur.

Bilgisayarda fazla zaman geçiriyorsun.

- Il passe trop de temps à l'ordinateur.
- Elle passe trop de temps devant l'ordinateur.

O, bilgisayarda çok fazla zaman harcıyor.

L'ordinateur de Tom ne répond pas.

Tom'un bilgisayarı cevap vermiyor.

Je ne peux pas réparer l'ordinateur.

Bilgisayarı tamir edemem.

En Russie soviétique, l'ordinateur utilise l'utilisateur !

Sovyet Rusya'da, bilgisayar kullanıcıyı kullanır!

Je suis en train d'utiliser l'ordinateur.

Bilgisayarı kullanıyorum.

Cette chaise va bien pour l'ordinateur.

Bu koltuk bilgisayar için uygundur.

L'ordinateur est une invention relativement récente.

Bilgisayar nispeten yeni bir buluş.

L'ordinateur se trouve à sa gauche.

Bilgisayar onun sol tarafındadır.

- C'est l'ordinateur sur lequel il écrit son article.
- C'est l'ordinateur avec lequel il écrit ses articles.

O, onun makalelerini yazdığı bilgisayar.

Nous ne sommes pas intégrés à l'ordinateur

bilgisayarda gömülü kalmayız ki

Les pirates vont pirater l'ordinateur de l'enseignant

öğretmenin bilgisayarını hackerlar hackleyecek

Les données ont été entrées dans l'ordinateur.

Bilgi bilgisayara yüklendi.

Un virus a infecté l'ordinateur de Tom.

Tom'un bilgisayarına bir virüs bulaştı.

Jouer avec l'ordinateur va abêtir cet enfant !

Bilgisayarla çok oynamak, çocuğu aptallaştıracak!

L'ordinateur est souvent comparé au cerveau humain.

Bilgisayar sık sık insan beyni ile karşılaştırılır.

Tom passe trop de temps sur l'ordinateur.

- Tom bilgisayar başında haddinden çok zaman geçiriyor.
- Tom bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor.

L'ordinateur dont tu te sers est lent.

Kullandığın bilgisayar yavaş.

L'ordinateur reconnaît deux cents types différents d'erreurs.

Bilgisayar iki yüz farklı tipteki hatayı tanır.

Tom passe tout son temps sur l'ordinateur.

Tom bütün zamanını bilgisayarda geçirir.

L'ordinateur de Tom était dans sa voiture.

Tom'un bilgisayarı arabasındaydı.

Tu as cassé l'ordinateur. Bien joué, génie.

Bilgisayarı bozdun. Aferin, dahi.

Nous sommes en train de jouer sur l'ordinateur.

Biz bilgisayarda oyun oynuyoruz.

J'ai commencé à utiliser l'ordinateur, ces jours-ci.

Son zamanlarda bilgisayar kullanmaya başladım.

C'est l'ordinateur sur lequel il écrit son article.

Bu onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.

L'ordinateur est placé à la gauche des femmes.

Bilgisayar kadınların sol tarafına yerleştirildi.

Ne restez pas assis devant l'ordinateur, il faut choisir.

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

Ne restez pas assis devant l'ordinateur. Prenez une décision.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

La réparation de l'ordinateur a pris toute la journée.

Bilgisayar tamiri tüm gün sürdü.

Ne restez pas assis devant l'ordinateur, il faut se décider.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

J'ai trouvé plein de virus dans l'ordinateur de ma tante.

Teyzemin bilgisayarında bir sürü virüs buldum.

J'ai passé tout le week-end chez moi sur l'ordinateur.

Bütün hafta sonunu evde bilgisayarda geçirdim.

J'ai joué une intéressante partie d'échecs contre l'ordinateur, la semaine dernière.

Geçen hafta bilgisayara karşı ilginç bir satranç oynadım.

Je ne peux pas me permettre d'acheter l'ordinateur que je veux.

İstediğim bilgisayarı almaya param yetmiyor.

Nous sommes une génération qui a pris l'ordinateur parce que nous étudierons

biz ders çalışacağız diye bilgisayar aldırmış bir nesiliz

L'ordinateur de Tom est si vieux qu'il tourne encore sous Windows 98.

Tom'un bilgisayarı öyle eski ki hâlâ Windows 98 çalışıyor.

L'ordinateur a cessé de fonctionner après une mise à jour système automatique.

Bilgisayar otomatik sistem güncellemeden sonra çalışmayı durdurdu.

Mais nous avons eu une attitude anormale en jouant à des jeux sur l'ordinateur

ama bilgisayarda oyun oynarken anormal bir tavrımız vardı

Les données peuvent être transmises de l'ordinateur principal à votre propre ordinateur, et vice versa.

Bilgi ana bilgisayardan sizinkine aktarılabilir, ve tam tersi.

- L'ordinateur nous épargne du temps et des problèmes.
- Les ordinateurs nous épargnent beaucoup de temps et d'ennuis.

Bilgisayarlar bize çok zaman ve çok sorun kazandırır.

N'oubliez pas que nous sommes une génération qui a pris l'ordinateur car nous étudierons notre père et notre mère.

biz babamıza annemize ders çalışacağız diye bilgisayar aldırmış bir nesiliz unutmayın

Le développement de l'ordinateur personnel a révolutionné la manière dont les gens travaillent, la façon qu'ils ont de vivre et d'interagir les uns avec les autres.

Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.