Translation of "Doit" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Doit" in a sentence and their turkish translations:

- Un homme doit travailler.
- L'homme doit travailler.

Bir adam çalışmak zorundadır.

- L'homme doit être fou.
- L'homme doit être dément.

Adam deli olmalı.

- Elle doit y aller.
- Elle doit s'y rendre.

O oraya gitmeli.

- Cela doit être difficile.
- Cela doit être dur.

Bu zor olmalı.

- Tom doit avoir tort.
- Tom doit se tromper.

Tom hatalı olmalı.

Tout doit changer,

Her şeyin değişmesi gerek

Elle doit agir.

Harekete geçmeli.

On doit agir.

Bir şeyler yapılmalı.

Il doit l'avoir !

O, onu yiyecek.

L'expérience doit commencer.

Deney başlamalı.

Il doit t'aimer.

O seni seviyor olmalı.

On doit l'arrêter.

O durdurulmalı.

Tom doit rester.

Tom kalmak zorunda.

Cela doit changer.

O değişmek zorunda.

Elle doit venir.

Gelmeli.

Chacun doit travailler.

Herkes çalışmalı.

Il doit mourir.

O ölecek.

Tom doit travailler !

Tom çalışmalıdır.

Il doit rester.

O, kalmalı.

- Ça doit partir ?
- Cela doit-il partir ?
- À emporter ?

Gitmek için mi?

- Quelqu'un doit s'occuper du patient.
- Quelqu'un doit s'occuper du malade.
- Quelqu'un doit s'occuper de la malade.

Birisi hastayla ilgilenmeli.

- Elle doit nous avoir vus.
- Elle doit nous avoir vues.

Bizi görmüş olmalı.

- Ceci doit être pour vous.
- Ça doit être pour toi.

Bu senin için olmalı.

- La porte doit être fermée.
- Le portail doit être fermé.

Kapının kapanmış olması gerek.

- Tom doit rentrer en Australie.
- Tom doit retourner en Australie.

Tom, Avustralya'ya geri dönmelidir.

Bon, on doit traverser.

Tamam, karşıya geçelim.

On doit appeler l'hélicoptère.

Bunun için helikopteri çağırmalıyız.

Ce qui doit changer.

işte bu değişmesi gereken şey.

Il doit être prudent.

Dikkatli olması gerek.

Un doit d'abord tomber,

birinin önce düşmesi gerek,

Ça doit être vrai.

O doğru olmak zorundadır.

Il doit être fatigué.

O yorgun olmalı.

Elle doit être fortunée.

O zengin olmalı.

Tom doit y aller.

Tom gitmeli.

Le spectacle doit continuer.

Gösteri devam etmeli.

Il doit être américain.

O bir Amerikalı olmalı.

Il doit neiger demain.

Yarın kar yağması bekleniyor.

Elle doit être malade.

- O hasta olmalı.
- Hasta olmalı.

Elle doit venir ici.

O buraya gelmeli.

On doit s'y attendre.

Bu beklenilebilir.

Il doit l'avoir vu.

Onu görmüş olmalı.

Elle doit être morte.

O ölmüş olmalı.

Quelqu'un doit le faire.

Birisi onu yapmalı.

Il m'en doit une.

O bana bir tane borçlu.

Tout doit être parfait.

- Her şey kusursuz olmak zorunda.
- Her şey mükemmel olmalı.

Tom doit travailler demain.

Tom yarın çalışmak zorunda.

Tom doit faire cela.

Tom onu yapmak zorunda.

Tom doit partir immédiatement.

- Tom acilen gitmeli.
- Tom hemen gitmek zorunda.

On doit travailler maintenant.

Şimdi çalışmak zorundayız.

Tom doit te chercher.

Tom seni arıyor olmalı.

L'environnement doit être protégé.

Çevre korunmalı.

Il doit être innocent.

O masum olmalı.

L'aménagement doit être protégé.

Düzenleme korunmalı.

Un homme doit travailler.

Bir adam çalışmak zorundadır.

Il doit réparer l'horloge.

O saati onarmak zorunda.

Il doit parler anglais.

O İngilizce konuşmak zorunda.

Tom doit être arrêté.

Tom durdurulmalı.

Ça doit être ici.

Bu orada olmalı.

Ce doit être là.

O orada olmak zorunda.

Tom doit être fier.

Tom gurur duyuyor olmalı.

Personne ne doit savoir.

Hiç kimse bilmemeli.

Tom doit être excité.

Tom heyecanlı olmalı.

Tom doit être fatigué.

Tom yorgun olmalı.

Ça doit être sérieux.

Bir tür sorun olmalı.

Ce doit être excitant.

Bu heyecan verici olmalı.

On doit le laver.

Bunu yıkamak zorundayız.

Il doit apprendre l'alphabet.

O, alfabeyi öğrenmeli.

Chacun doit rester concentré.

Herkesin odaklı kalması gerekiyor.

Il doit être millionnaire.

- Milyoner olsa gerek.
- Milyonermiş.

Qui doit le faire ?

Bunu kimin yapması gerekiyor?

Tom doit travailler seul.

Tom kendi başına çalışmak zorunda.

La reine doit mourir.

Kraliçe ölmeli.

Tom doit être furieux.

Tom öfkeli olmalı.

Sami doit tout changer.

Sami'nin her şeyi değiştirmesi gerekir.

Elle doit avoir raison.

Haklı olmalı.

- Tom doit rentrer chez lui.
- Tom doit rentrer à la maison.

Tom eve gitmeli.

- Ce doit être une coquille.
- Ce doit être une erreur d'impression.

O bir baskı hatası olmalı.

- Il doit terminer aujourd'hui ses devoirs.
- Il doit terminer ses devoirs aujourd'hui.

Bugün ev ödevini bitirmeli.

- Le sol doit être conservé propre.
- Le sol doit être gardé propre.

Zemin temiz tutulmalıdır.

- On doit te sortir de là.
- On doit vous sortir de là.

Seni buradan çıkarmam gerekiyor.

- Tom doit être fier de toi.
- Tom doit être fier de vous.

Tom seninle gurur duyuyor olmalı.

- Tom doit être fier comme un coq.
- Tom doit être très fier.

Tom çok gururlu olmalı.

- Tout le monde doit savoir.
- Tout le monde doit être au courant.

Herkes bilmelidir.

- Elle doit avoir proféré un mensonge.
- Elle doit avoir dit un mensonge.

O bir yalan söylemiş olmalı.

- Ce doit être un homme honnête.
- Il doit être un honnête homme.

O, dürüst bir adam olmalı.

- Tout le monde doit mourir un jour.
- Chacun doit mourir un jour.

Herkes bir gün gebermek zorunda.

- Ça doit être dur à faire.
- Ça doit être difficile à faire.

Bunu yapmak zor olmalı.

- Est-ce que Tom doit être présent ?
- Tom doit-il être présent ?

Tom'un bulunması gerekiyor mu?