Translation of "D'anglais" in Turkish

- Il est professeur d'anglais.
- Il est prof d'anglais.
- C'est un professeur d'anglais.

- O bir İngilizce öğretmenidir.
- O bir İngilizce öğretmeni.

- Il est prof d'anglais.
- C'est un professeur d'anglais.

O bir İngilizce öğretmenidir.

- Qui est ton prof d'anglais ?
- Qui est votre enseignant d'anglais ?

İngilizce öğretmenin kim?

- Essaie d'apprendre un peu d'anglais.
- Essayez d'apprendre un peu d'anglais.

Biraz İngilizce öğrenmeye çalışın.

- Il parle un peu d'anglais.
- Il sait un peu d'anglais.

O, biraz İngilizce konuşabilir.

J'aimerais être professeur d'anglais.

İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.

Je suis professeur d'anglais.

Ben bir İngilizce öğretmeniyim.

J'apprends un peu d'anglais.

Ben biraz İngilizce öğreniyorum.

Il est notre professeur d'anglais.

O bizim İngilizce öğretmenimiz.

Aujourd’hui nous avons cours d'anglais.

Bugün İngilizce dersimiz var.

Ma sœur est professeur d'anglais.

Kız kardeşim İngilizce öğretmenidir.

Mon père est professeur d'anglais.

Babam bir İngilizce öğretmenidir.

Il sait un peu d'anglais.

O biraz İngilizce biliyor.

Sa mère est prof d'anglais.

Annesi bir İngilizce öğretmenidir.

Elle a passé un examen d'anglais.

İngilizce bir sınava girdi.

Le cours d'anglais commença à 8h30.

İngilizce ders 8:30 da başladı.

Il est professeur d'anglais à Leeds.

- O, Leeds'te bir İngilizce profesörüdür.
- Kendisi Leeds'te İngilizce hocası.

Mademoiselle Swan est notre professeur d'anglais.

Bayan Swan bizim İngilizce öğretmenimizdir.

M'aideras-tu avec mon devoir d'anglais ?

İngilizce ev ödevimde bana yardım eder misin?

Ma sœur travaille comme enseignante d'anglais.

Kız kardeşim ingilizce öğretmeni olarak çalışıyor.

- Tom sembla anxieux des résultats du test d'anglais.
- Tom semble préoccupé du résultat du test d'anglais.

Tom bir İngilizce testin sonucu hakkında üzgün görünüyordu.

Il y a un cours d'anglais. Dersanesi

ingilizce kursu var. Dersanesi

Il est compétent en tant qu'enseignant d'anglais.

Bir İngilizce öğretmeni olarak kalifiyedir.

Il a réussi à son examen d'anglais.

İngilizce sınavını geçti.

Parce que je veux devenir professeur d'anglais.

Bir İngilizce öğretmeni olmak istememin nedeni odur.

Les élèves adorent leur nouveau professeur d'anglais.

Öğrenciler yeni İngilizce öğretmenlerini çok seviyor.

Je respecte mon professeur d'anglais, M. Taniguchi.

İngilizce öğretmenim Bay Taniguchi'ye saygı duyuyorum.

Il travaille en Turquie comme enseignant d'anglais.

Türkiye'de İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor.

Cette composition d'anglais est loin d'être parfaite.

Bu İngilizce kompozisyon mükemmel olmaktan uzak.

Ils suivent 3 leçons d'anglais par semaine.

Onların haftada üç kez İngilizce dersleri var.

Il sait parler juste un peu d'anglais.

Sadece biraz İngilizce konuşabilir.

Avez-vous un dictionnaire d'anglais supplémentaire, par hasard ?

Bir ihtimal fazladan bir sözlüğün var mı?

Est-ce que M. Smith est professeur d'anglais ?

Bay Smith İngilizce öğretmeni midir?

J'ai séché le cours d'anglais cet après-midi.

Bu öğleden sonraki İngilizce dersini atlattım.

Je viens juste de terminer mes devoirs d'anglais.

İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.

Nous aurons un test d'Anglais cette après-midi.

Bu öğleden sonra bir İngilizce sınav olacağız.

Les étudiants vont prendre un de ces cours d'anglais.

Öğrenciler bu İngilizce kurslarından birini alacak.

« Pourrais-tu m'aider pour mes devoirs d'anglais ? » « Mais naturellement. »

- "İngilizce ödevime yardım edecek misin?" "Tabii ki de."
- "İngilizce ödevimde bana yardım eder misin?" "Elbette."

Quand je serai adulte, je voudrais être professeur d'anglais.

Büyüyünce, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum.

Mon professeur d'anglais m'a conseillé de lire ces livres.

İngilizce öğretmenim bu kitapları okumamı tavsiye etti.

Je connais un professeur d'anglais qui vient du Canada.

Kanadalı olan bir İngilizce öğretmeni tanıyorum.

- J'aimerais être enseignant en anglais.
- J'aimerais être professeur d'anglais.

İngilizce öğretmeni olmak isterdim.

- Il est professeur d'anglais.
- Son travail consiste à enseigner l'anglais.

Onun işi İngilizce öğretmektir.

Mon professeur d'anglais a recommandé que je lise ces livres.

İngilizce öğretmenim bana bu kitapları okumamı öğütledi.

Marie donne des cours privés d'anglais pour pouvoir financer ses études.

Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.

Tous les étudiants en anglais doivent avoir un bon dictionnaire d'anglais.

Bütün İngilizce öğrencilerinin ellerinde iyi bir İngilizceden İngilizceye sözlük olmalıdır.

Cela m'a pris plus de 2 heures pour traduire quelques pages d'anglais.

- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
- Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.

- Je n'ai pratiquement pas de livres anglais.
- Je n'ai pratiquement pas de livres d'anglais.

Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.

- Je dois repasser un examen d'anglais la semaine prochaine.
- J'ai un rattrapage en anglais la semaine prochaine.

Önümüzdeki hafta tekrar İngilizce sınavına girmek zorundayım.

Je pense que si je parlais plus souvent avec un locuteur natif anglais, mon niveau d'anglais s'améliorerait rapidement.

Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.