Examples of using "Croyait" in a sentence and their turkish translations:
Tom, Mary'ye inandı.
- Neredeyse kimse ona inanmıyordu.
- Neredeyse kimse ona inanmadı.
Cannon'a göre lanetli ölümler
O, gerçeğe inanıyordu.
Titaniğin neredeyse batmaz olduğuna inanılıyordu.
Tom muhtemelen mutlu olduğumu düşünüyordu.
Tom kulaklarına inanamadı.
O ona astrolojiye inandığını söyledi.
Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu.
Dünyanın düz olduğuna inanılıyordu.
O, ona ilk önce inanmadı.
Tom John'un onun erkek kardeşi olduğuna inandı.
O, ona inanmadığını ekledi.
Avukat, müvekkilinin masum olduğuna inanıyordu.
Columbus dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu.
Durum sandığımızdan daha kötü.
Başlangıçta o buna hiç inanmıyordu.
Balinaların balık olduğuna inanılıyordu.
Dan çekicin cinayet silahı olduğuna inanıyordu.
Tom Mary'nin uykulu olduğunu düşündüğünü söyledi.
Tom, Mary'nin korktuğunu düşündüğünü söyledi.
Tom, Mary'nin yalnız olduğunu düşündüğünü söyledi.
Sami, İsa'nın çarmıha gerildiğine inanmadı.
Güneşin dünyanın etrafında döndüğüne inanılırdı.
Ortalarda dolaştı ve insanlara
Tom Mary'nin korktuğunu düşündüğünü söyledi.
Tom Mary'ye yıldız falcılığına inanmadığını söyledi.
Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.
Sokrates, Zeus'a inanmadığı için ateist olmakla suçlanırdı.
Kimse ona inanmadı.
Hazinenin dağdaki gizli bir yerde yattığına inanılıyor.
Tom kendisini sevdiğini söylediğinde Mary'ye inanmadı.
Neredeyse kimse ona inanmadı.
Napolyon, ana Prusya ordusu olduğuna inandığı orduya saldırmak için kuvvetlerini Jena'da yoğunlaştırırken
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
Sanırım o zamanda hiçbirimiz zaman makinesine oldukça inanmıyordu.