Translation of "Whispered" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Whispered" in a sentence and their turkish translations:

You whispered.

Sen fısıldadın.

Tom whispered.

Tom fısıldadı.

I whispered.

Fısıldadım.

"Quiet," he whispered.

O, sessiz ol diye fısıldadı.

"Mary?" Alice whispered.

Alice "Mary?" diye fısıldadı.

"Shut up," he whispered.

"Kapa çeneni." diye fısıldadı.

Somebody whispered Tom's name.

Biri Tom'un adını fısıldadı.

One of his colleagues whispered.

İş arkadaşlarından biri fısıldadı.

He whispered something to her.

Onun kulağına bir şey fısıldadı.

One of the professors whispered.

Profesörlerden biri fısıldadı.

He whispered something to me.

O bana bir şey fısıldadı.

They whispered to each other.

Onlar birbirlerine fısıldadılar.

Tom whispered in Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom whispered into Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom whispered softly to Mary.

Tom, Mary'ye hafifçe fısıldadı.

"I love you," he whispered.

O, "seni seviyorum" diye fısıldadı.

"I love you," she whispered.

"Seni seviyorum" diye fısıldadı.

She whispered something to him.

O, ona bir şey fısıldadı.

Tom whispered something to Mary.

Tom Mary'ye bir şeyler fısıldadı.

She whispered it in my ear.

O onu kulağıma fısıldadı.

Tom whispered something into Mary's ear.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.

Mary whispered something in Tom's ear.

Mary, Tom'un kulağına bir şey fısıldadı.

Tom whispered something in Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.

Mary's friend whispered something to her.

Mary'nin arkadaşı ona bir şey fısıldadı.

I am yours, she whispered quietly.

Ben seninim diye sessizce fısıldadı.

"Witches don't cry," she whispered softly.

"Cadılar ağlamaz," diye usulca fısıldadı.

She whispered something into his ear.

- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- Onun kulağına bir şeyler fısıldadı.

He whispered something in her ear.

Onun kulağına bir şey fısıldadı.

Tom's friend whispered something to him.

Tom'un arkadaşı ona bir şeyler fısıldadı.

- She whispered to me that she was hungry.
- He whispered to me that he was hungry.

O, bana aç olduğunu fısıldadı.

He whispered the answer in my ear.

Cevabı kulağıma fısıldadı.

Tom leaned toward Mary and whispered something.

Tom Mary'ye doğru eğildi ve bir şeyler fısıldadı.

I whispered to him to come in.

Ona içeri gelmesini fısıldadım.

He whispered to him: "I love you."

Ona fısıldadı: "Seni seviyorum".

Leopold, she whispered to me, restrain yourself.

Leopold, o bana fısıldadı, kendini dizginle.

He whispered sweet nothings into her ear.

- Onun kulağına tatlı ama anlamsız şeyler fısıldadı.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.

Tom whispered his darkest secret to Mary.

Tom Mary'ye en gizli sırrını fısıldadı.

Tom leaned forward and whispered into Mary's ear.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

She whispered to me that she was hungry.

O, bana aç olduğunu fısıldadı.

Tom leaned over and whispered in Mary's ear.

Tom eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom whispered something to Mary and she smiled.

Tom Mary'ye bir şey fısıldadı ve o gülümsedi.

"There's a shark in the water," she whispered.

"Suda bir köpekbalığı var "diye fısıldadı.

"You mean the Garden of Death," she whispered.

"Ölüm Bahçesi demek istiyorsun" diye fısıldadı.

"I love you," he whispered into her ear.

Onun kulağına "Seni seviyorum" diye fısıldadı.

Tom whispered something in Mary's ear and she nodded.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o, başını salladı.

Tom whispered something into Mary's ear and she smiled.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o gülümsedi.

Tom whispered something to Mary that I couldn't hear.

Tom, Mary'ye benim duyamadım bir şey fısıldadı.

Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.

Leyla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şey fısıldadı.

Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.

Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.

Tom walked over to Mary and whispered in her ear.

Tom Mary'ye doğru yürüdü ve kulağına fısıldadı.

Tom whispered something to Mary and then left the room.

Tom Mary'ye bir şeyler fısıldadı ve sonra odadan çıktı.

Tom looked around and then whispered something into Mary's ear.

Tom etrafa baktı ve sonra Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.

"Yes!", he whispered in my ear with his charming voice.

"Evet!", o, kulağıma büyüleyici sesiyle fısıldadı.

He whispered "I love you" into my ear and then kissed me on the cheek.

Kulağıma "Seni seviyorum" diye fısıldayıp ardından beni yanağımdan öptü.

"Just close your eyes," whispered Tom, and when Mary closed her eyes, he kissed her softly on the lips.

Tom "Sadece gözlerini kapat." diye fısıldadı ve Mary gözlerini kapatınca, onun dudaklarını hafifçe öptü.

When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.

O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.