Translation of "Toward" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Toward" in a sentence and their turkish translations:

Look toward her.

Ona doğru bakın.

- They began walking toward him.
- They began walking toward her.

Onlar ona doğru yürümeye başladı.

Grandfather nodded toward me.

Büyükbaba bana doğru kafasını salladı.

Let's walk toward town.

Şehre doğru yürüyelim.

Turn toward me, please.

Bana doğru dön, lütfen.

Tom looked toward Mary.

Tom Mary'ye doğru baktı.

Tom moved toward Mary.

Tom Mary'ye doğru hareket etti.

Dan headed toward London.

Dan, Londra'ya doğru yöneldi.

Layla moved toward Sami.

Leyla, Sami'ye doğru hareket etti.

- Tom shoved Mary toward the door.
- Tom pushed Mary toward the door.

Tom Mary'yi kapıya doğru itti.

They're rushing toward an injury.

yaralanmaya hücum ediyorlar.

We crept toward the enemy.

Biz düşmana doğru süründük.

Pochi came running toward us.

Pochi koşarak bize doğru geldi.

He acted fairly toward me.

O, bana karşı dürüstçe davrandı.

He is arrogant toward us.

O bize karşı kibirliydi.

He walked toward the door.

O, kapıya doğru yürüdü.

He faced toward the sea.

O, yüzünü denize doğru döndü.

Tom walked toward the entrance.

Tom girişe doğru yürüdü.

Tom headed toward the door.

Tom kapıya doğru yöneldi.

They walked back toward Tom.

Onlar Tom'a doğru yürüyerek geri döndü.

They began walking toward Tom.

Tom'a doğru yürümeye başladılar.

Tom pointed toward the ceiling.

Tom tavanı işaret etti.

Tom glanced toward the elevators.

Tom asansörlere doğru baktı.

I ran toward the door.

Ben kapıya doğru koştum.

The stranger came toward me.

Yabancı bana doğru geldi.

Toward midnight, I fell asleep.

Gece yarısına doğru uyudum.

She behaves obsequiously toward superiors.

O, üstlerine karşı yaltaklık ederek davranır.

Tom walked toward the elevators.

Tom asansörlere doğru yürüdü.

Tom walked toward his office.

Tom ofisine doğru yürüdü.

Tom moved toward the doorway.

Tom girişe doğru hareket etti.

Tom walked toward the pool.

Tom havuza doğru yürüdü.

Tom ran toward the house.

Tom eve doğru koştu.

Tom ran toward the gate.

Tom kapıya doğru koştu.

Tom ran toward the door.

Tom kapıya doğru koştu.

We began walking toward them.

Onlara doğru yürümeye başladık.

Tom began walking toward them.

Tom onlara doğru yürümeye başladı.

They began walking toward him.

Onlar ona doğru yürümeye başladı.

Tom hurried toward the elevator.

Tom asansöre doğru koştu.

I swam toward the shore.

Ben kıyıya doğru yüzdüm.

Tom looked toward the horizon.

Tom ufka doğru baktı.

They walked toward the gate.

Onlar kapıya doğru yürüdü.

I walked toward the park.

Ben parka doğru yürüdüm.

They walked toward the bridge.

Onlar köprüye doğru yürüdü.

I felt drawn toward her.

Kendimi ona doğru çekilmiş hissettim.

Tom dashed toward the door.

Tom kapıya doğru hızla koştu.

Layla walked toward the car.

Leyla arabaya doğru yürüdü.

Tom walked toward his car.

Tom arabasına doğru yürüdü.

Tom is coming toward us.

Tom bize doğru geliyor.

- It came to rain toward evening.
- It came on to rain toward evening.

Akşama doğru yağmur yağmaya başladı.

- Who is that boy running toward us?
- Who's that boy running toward us?

Bize doğru koşan şu çocuk kim?

The children ran toward the classroom.

Çocuklar, sınıfa doğru koştu.

The fire broke out toward midnight.

Yangın, gece yarısına doğru patlak verdi.

Everybody showed sympathy toward the prisoner.

Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.

The boy ran toward his house.

Çocuk, evine doğru koştu.

The dog was running toward him.

Köpek ona doğru koşuyordu.

It gets extremely cold toward dawn.

Sabaha doğru oldukça soğuk olur.

The plane flew toward the west.

Uçak, batıya doğru uçtu.

She always acts politely toward everybody.

O her zaman herkese karşı kibarca hareket eder.

He is very friendly toward me.

O, bana karşı çok samimidir.

The soldiers advanced toward the town.

Askerler şehre doğru ilerledi.

The cat crept toward the bird.

Kedi kuşa doğru süründü.

A boy came running toward me.

Bir çocuk koşarak bana doğru geldi.

It looks like snow toward evening.

Akşama doğru kar yağacak gibi görünüyor.

Tom is coming toward us now.

Tom şimdi bize doğru geliyor.

Tom shoved the bowl toward Mary.

Tom kaseyi Mary'ye doğru itti.

He has a tendency toward exaggeration.

Mübalağa etme eğilimi var.

I bear no malice toward you.

Sana karşı kötü bir niyetim yok.

He behaves respectfully toward his superiors.

Üstlerine karşı saygıyla davranır.

He was walking toward the sea.

O, denize doğru yürüyordu.

Tom walked toward the parking lot.

Tom otoparka doğru yürüdü.

I don't feel hostile toward you.

Kendimi size karşı düşman hissetmiyorum.

The crowd pressed toward the gate.

Kalabalık kapıya doğru bastırdı.

She was cool toward me today.

Bugün bana karşı soğuktu.

I developed an aversion toward seafood.

Deniz ürünlerine karşı bir isteksizlik geliştirdim.

Tom walked toward the open gate.

Tom açık kapıya doğru yürüdü.

Tom shoved Mary toward the door.

Tom Mary'yi kapıya doğru itti.

Tom walked toward the far wall.

Tom uzak duvara doğru yürüdü.

She bears malice toward our group.

O bizim gruba karşı kötülük taşımaktadır.

She is very bitter toward me.

O bana karşı çok haşin.

Tom noticed Mary coming toward him.

Tom Mary'nin ona doğru geldiğini fark etti.

Tom took another step toward Mary.

Tom Mary'ye doğru bir adım daha attı.

Muslims always pray facing toward Mecca.

Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar.

They marched quickly toward the capital.

Başkente doğru çabucak ilerlediler.

It began to rain toward evening.

Akşama doğru yağmur yağmaya başladı.

My house looks toward the sea.

- Evim denize bakıyor.
- Benim evim denize doğru bakar.
- Evim full deniz manzaralı.

Tom goaded Mary toward the garage.

Tom Mary'yi garaja doğru itti.

Layla wasn't heading toward the mall.

Leyla alışveriş merkezine doğru gitmiyordu.

The attitude of the court toward young criminals is different from its attitude toward adult criminals.

Mahkemenin genç suçlulara karşı tavrı yetişkin suçlulara karşı tavrından farklıdır.

The girls came singing toward the crowd.

Kızlar kalabalığa doğru şarkı söyleyerek geldi.

A gigantic bird came flying toward him.

Dev gibi bir kuş ona doğru uçarak geldi.

The soldiers were disaffected toward the government.

Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.

She has a negative attitude toward life.

Her şeyi düşürdüm ve bunun için Boston'dan çıkan ilk uçağı yakaladım.

They made their way toward the town.

Onlar kasabaya doğru yola çıktılar.

The road curves gently toward the lake.

Yol göle doğru hafifçe eğilimlidir.

The enemy's plane suddenly turned toward us.

Düşman uçağı aniden bize doğru döndü.

He has just set out toward town.

O, az önce kasabaya doğru yola çıktı.

I saw a horse galloping toward me.

Bir atın bana doğru dört nala geldiğini gördüm.

The boat is heading toward the harbor.

Tekne limana doğru yöneldi.