Translation of "Practically" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Practically" in a sentence and their turkish translations:

- We're practically family.
- We are practically family.

Biz hemen hemen aileyiz.

You're practically family.

Siz pratikte ailesiniz.

He is practically dead.

O, neredeyse öldü.

I'm practically an adult.

Neredeyse yetişkinim.

Tom hates practically everyone.

Tom hemen hemen herkesten nefret ediyor.

Tom is practically dead.

Tom hemen hemen ölüdür.

The work is practically finished.

İş neredeyse bitti.

Hey, I'm practically naked here.

Hey, ben burada hemen hemen çıplağım.

I'm practically an adult now.

- Ben uygulama olarak artık bir yetişkinim.
- Ben artık neredeyse bir yetişkinim.

I'm practically an expert now.

Ben artık neredeyse bir uzmanım.

I'm practically an adult already.

Ben aslında zaten bir yetişkinim.

Tom swims practically every day.

Tom neredeyse her gün yüzer.

The job is practically done.

İş hemen hemen tamam.

Your handwriting is practically illegible.

Senin el yazın neredeyse okunaksız.

I'm practically already grown up.

Ben neredeyse büyüdüm zaten.

We practically grew up together.

Neredeyse birlikte büyüdük.

The place is practically empty.

Mekan hemen hemen boş.

And it was, like, practically free.

Neredeyse ücretsiz sayılırdı.

Practically none of the Norwegians survived.

Neredeyse hiçbir Norveçli hayatta kalamadı.

Tom Jackson practically built this town.

Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti.

Practically every family has a TV.

Neredeyse her ailede televizyon var.

Tom comes here practically every day.

Tom hemen hemen her gün buraya gelir.

I got it practically for free.

- Bunu neredeyse bedava aldım.
- Onu neredeyse bedavaya aldım.
- Onu neredeyse beleşe aldım.

Even today, his theory remains practically irrefutable.

Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.

Spanish and Portuguese are practically the same.

İspanyolca ve Portekizce hemen hemen aynıdırlar.

Tom practically accused me of being a traitor.

Tom neredeyse beni bir vatan haini olmakla suçladı.

The Titanic was believed to be practically unsinkable.

Titaniğin neredeyse batmaz olduğuna inanılıyordu.

Every house in our neighborhood is practically identical.

Mahallemizdeki her ev neredeyse aynıdır.

Layla would do practically anything to please Fadil.

Leyla Fadıl'ı memnun etmek için hemen hemen her şeyi yapardı.

The plan was supported by practically all the attendants.

Plan hemen hemen tüm katılımcılar tarafından desteklendi.

In Japan, practically every family has a washing machine.

Japonya'da neredeyse her ailenin bir çamaşır makinesi var.

Practically every guy in the bar was looking at Mary.

Hemen hemen bardaki her adam Mary'ye bakıyordu.

And would practically wear a cape flying into her superhero future.

neredeyse süper ötesi geleceğine peleriniyle uçarak süzülen bir kahraman.

Forget about the campaign. That kind of company policy is practically unchangeable.

Kampanyayı unut. O tür şirket politikası neredeyse değişmez.

- Tom is good at practically everything.
- Tom is good at almost everything.

Tom neredeyse her şeyde iyidir.

- Tom and Mary are as good as married.
- Tom and Mary are practically married.

Tom ve Mary neredeyse evlidir.

Look, in Dubai they do not have income tax; the tax on profits is practically non-existent

Bakın, Dubai'de gelir vergisi yok kar üzerinden vergi bulunmuyor

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.

Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.