Translation of "Nasty" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Nasty" in a sentence and their turkish translations:

He is nasty.

O kötüdür.

Milk is nasty.

Süt iğrenç.

Tom was nasty.

Tom iğrençti.

Tom isn't nasty.

Tom iğrenç değildir.

Tom is nasty.

Tom iğrenç.

It's really nasty.

Gerçekten kötü.

That's just nasty.

Bu sadece iğrenç.

That's really nasty.

O gerçekten iğrenç.

She's a nasty witch.

O kötü bir cadı.

This fruit smells nasty.

Bu meyve iğrenç kokuyor.

The coffee is nasty.

Kahve iğrençtir.

Things will get nasty.

İşler kötü olacak.

She's nasty and mean.

O, iğrenç ve pintidir.

- I think Tom is nasty.
- I think that Tom is nasty.

Tom'un pis olduğunu düşünüyorum.

That was a nasty surprise.

O kötü bir sürprizdi.

Tom is nasty, isn't he?

Tom kötü, değil mi?

The weather is turning nasty.

Hava kötüye çeviriyor.

Some people were downright nasty.

Bazı insanlar çok iğrençti.

What a nasty man he is!

Ne terbiyesiz bir adam!

His brother was nasty to me.

Onun kardeşi bana göre kötüydü.

Karma is a nasty little bitch!

Karma iğrenç bir küçük fahişedir!

There's no need to be nasty.

Edepsiz olmaya gerek yok.

Mary's cat is a nasty beast.

Mary'nin kedisi pis bir canavar.

Tom gave Mary a nasty look.

Tom Mary'ye kötü bir görünüm verdi.

Tom said nasty things to me.

Tom bana kötü şeyler söyledi.

Tom said nasty things about me.

Tom benim hakkımda kötü şeyler söyledi.

They're gonna cause a really nasty rash.

çok fena kaşıntıya ve kızarıklığa neden olur.

The spoiled meat had a nasty smell.

Çürümüş etin iğrenç bir kokusu vardı.

She's bad and nasty like everyone said.

O, herkesin söylediği gibi kötü ve iğrençtir.

Tom and Mary had a nasty argument.

Tom ve Mary kötü bir tartışma yaptı.

Tom said some nasty things to Mary.

Tom, Mary'ye bazı iğrenç şeyler söyledi.

- It's a little nasty.
- That's kind of gross.

O biraz iğrenç.

I don't say nasty things about their children.

Onların çocukları hakkında kötü şeyler söylemem.

Tom has a nasty cut on his cheek.

Tom'un yanağında kötü bir kesik var.

I have a nasty feeling something's gone wrong.

Bir şeyin yanlış gittiğine dair içimde kötü bir his var.

I got a nasty sting from a wasp.

Bir yaban arısı beni soktu.

Tom has a nasty cut on his leg.

Tom'un bacağında kötü bir kesiği var.

Did Tom really say such nasty things about me?

Tom gerçekten benim hakkımda böyle iğrenç şeyler söyledi mi?

There's a danger you can get salmonella and that's nasty!

Salmonella kapma ihtimaliniz var ve bu berbat bir şey!

I can't stand that nasty attitude of his any longer.

Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık.

He is not such a nasty fellow as you think.

- O, sandığın kadar çok kötü adam değil.
- O, sandığın kadar iğrenç adam değil.
- O, sandığın gibi çok kötü adam değil.
- O, sandığın gibi iğrenç adam değil.
- O, düşündüğün kadar çok kötü adam değil.
- O, düşündüğün kadar iğrenç adam değil.
- O, düşündüğün gibi çok kötü adam değil.
- O, düşündüğün gibi iğrenç adam değil.

- Tom is nasty, isn't he?
- Tom is wicked, isn't he?

Tom kötü, değil mi?

I didn't expect such a nasty response to my question.

Soruma böyle iğrenç bir yanıt beklememiştim.

Tom can't seem to get rid of his nasty cold.

Tom kötü soğuk algınlığından kurtulamıyor gibi görünüyor.

She gives me a nasty look every time she sees me.

O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.

- Tom was nasty.
- Tom was obnoxious.
- Tom used to be obnoxious.

Tom iğrençti.

Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.

Son zamanlarda birçok hileli iğrenç olay oldu.

They wrote a lot of nasty gossip about them in the newspaper.

Onlar gazetede onlar hakkında bir sürü pis dedikodu yazdı.

I have a nasty feeling that something awful is going to happen.

Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.

He caught a nasty cold because he stayed up late last night.

Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.

- Tom is a nasty individual.
- Tom is a bad person.
- Tom's a bad person.

Tom kötü bir kişi.

Dan has done a lot of nasty things since he got out of prison.

Dan hapisten çıktığından beri bir sürü kötü şeyler yaptı.

If they got into your bloodstream they can cause an infection and a really nasty rash.

Kanınıza karışırlarsa enfeksiyona ve kötü bir döküntüye neden olurlar.

It was a nasty surprise to discover that he faced the entire might of the Army of Bohemia:

Onun olduğunu keşfetmek kötü bir sürpriz oldu Bohemya Ordusu'nun tüm gücüyle karşı karşıya kaldı:

- His bad face doesn't scare me even a bit.
- Her bad face doesn't scare me even a bit.
- His nasty face doesn't scare me even a bit.

Onun iğrenç yüzü beni biraz bile korkutmadı.

A long time ago when your grandma's grandma wasn't even born, there lived an ill-minded and reckless billionaire. He was a nasty, evil man. But nonetheless he was elected president of the United States of America. This really happened once. Believe me.

Uzun zaman önce, senin büyükannenin büyükanesi henüz doğmamışken, huysuz ve dikkatsiz bir milyarder yaşıyordu.O pis, kötü bir adamdı. Fakat yine de Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına seçildi. Bu gerçekten bir kez oldu. İnan bana.